Mayıs ayında kaybettiğimiz Oya Aydoğan'ın hep gurur duyduğu oğlu Gurur Aydoğan, geçen hafta katıldığı bir programda annesinden sonraki hayatını anlattı. Oyunculuk yapmanın ve hâlâ annesiyle yaşadığı evde oturmanın kendisine çok iyi geldiğini söyleyen Gurur, annesinin en yakın arkadaşı Bülent Ersoy ile koptuklarını ifade etti.




Ersoy gönül koymuş




Bülent Ersoy'un özellikle de kötü günde ne kadar sahiplenici olduğunu bildiğim için bu ‘koptuk' ifadesi beni şaşırttı. Sebebini merak ettim. Öğrendiğime göre, Oya Aydoğan'ın toprağa verildiği gece Bülent Ersoy, Aydoğan'ın evinde sadece kadınlara bir mevlit okutulsun istemiş. Ancak Aydoğan'ın erkek kardeşi ve Gurur, ilk gece ve yedinci gece mevlidini camide okutmuş. Bunun üzerine Bülent Ersoy da gönül koymuş. Hatırlarsınız, o dönem "Bülent Ersoy ve Nur Yerlitaş mevlitte neden yoktu" haberleri çıkmış ve Bülent Ersoy, Mihrimah Sultan Camii'nde tek başına mevlit okuturken görüntülenmişti.




Türkiye'nin adı yok




Dünya starlarının tur programları bir bir açıklanıyor ve Türkiye yine hiçbirinde görünmüyor. Ne Lady Gaga ne de yıllardır Türkiye'ye gelmesi beklenen Coldplay turne takvimlerine Türkiye'yi aldı. Anlaşılan, eğlence sektöründeki kriz önümüzdeki aylarda da devam edecek. Peki Türkiye'nin dışarıdan baktığınızdaki ‘olağanüstü hal' algısı nasıl değişecek?




YIKILMADIK AYAKTAYIZ




Bunun için küçük bir grup çalışmalara başladı. Geçen hafta Londra'da düzenlenen ve dünya müzik eğlence sektörünün en büyük temsilcilerinin katıldığı Uluslararası Festival Forumu'na (IFF) Türkiye'den de TESDER (Türkiye Etkinlik ve Eğlence Sektörü Derneği) yönetim kurulu üyeleri gitti ve orada bir Türkiye paneli düzenlendi. Panelin ana fikri, "Yıkılmadık ayaktayız, gelin bizimle şarkı söylemeye devam edin, çünkü biz ediyoruz" idi. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), Pozitif, Ticketmaster Türkiye, BKM, Zorlu PSM, GNL Entertainment ve Biletix yetkilileri orada, Türkiye için oluşan algıyı değiştirmek üzere mücadele etti. Bu çabanın bir sonuç alıp almadığını birkaç hafta içinde göreceğiz.




Burgess'dan Belçim'e imza




İngiliz rock grubu The Charlatans'ın solisti Tim Burgess ikinci kitabında İstanbul'dan övgüyle bahsetmişti. Ben de temmuz ayında, ‘Ünlü rockçının İstanbul jesti' diye yazmıştım. Burgess, ‘Vinyl Adventures From İstanbul to San Francisco' (İstanbul'dan San Francisco'ya Plak Maceraları) adını verdiği kitabını imzalamak için geçen hafta sonu Türkiye'ye geldi. Tim'e kitap imzalatanlar arasında Belçim Bilgin de vardı. Yakında Londra'ya gidecek ve bir süre orada yaşayacak olan Bilgin ile Burgess Londra'da birbirlerine komşu olacaklarmış.




Dedikodunun şahı şimdi yapılır




İki aydan fazla yoğun bakımda kalan Harun Kolçak, iyileşir iyileşmez çıkardığı albümünü tanıtmak için röportajlar vermeye başladı. Dün HT MAGAZİN'de Arif Hür imzasıyla yayınlanan röportajında, "Cihangir'de gerçek anlamda dostluk yok. Cihangir'de sevdiğim arkadaşlarım var ama dostum yok. Cihangir çok dedikoducu bir semt. İnsanlarda dedikodu alışkanlık haline gelmiş. Bir kafede grup halinde oturan topluluktan biri masadan ayrıldığında direkt arkasından dedikodu yapılıyor" diyor Kolçak.




Biz ise bu duruma, "Söyleyecek bir şey bulamamış" diyoruz...




Bir semti genellemek




Siz hiç "Moda'nın insanları dedikoducu, Salacak'takiler dost değil, Karaköy insanı kötü kalpli" gibi bir genelleme duydunuz mu? İnsan değil ki bu, semt... Cihangir'de dostu olmayan Kolçak'a, kimse söylememiş mi, dostluk dediğin şey semtle değil, yıllarla, yaşanmışlıkla, paylaşmakla oluyor. O da hepi topu hayatta 3-5 tane...




Dostu olmayan insan, semte değil de dönüp kendine bakmalı bence. Cihangir'de oturuyor olsam, asıl şimdi yaparım Harun Kolçak'ın dedikodusunu "İnsanın bunca yıldan sonra anlatacak bir hikâyesinin olmaması ve oturduğu semte laf atıp dikkat çekmeye çalışması çok acı değil mi" diye...





İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR