BTA’nın daveti olmasaydı, İstanbul Havalimanı’na bir süre daha yolum düşmezdi…
Önce şunu belirteyim, İstanbul Havalimanı’nın içine de dışına da hayran kaldım.
Ancak…
Otomobili olmayan ve benim gibi Anadolu yakasında oturan için, ulaşım gerçekten problem. Neden önce ulaşımı çözüp sonra açılış yapılmaz ki?
Bir de havalimanına girer girmez önünüze çıkan cami… Mimaride neden Mimar Sinan’ın estetik olarak da eşsiz camilerinden esinlenilmez?
Her şey tadında
BTA, 1999’dan bu yana Türkiye başta olmak üzere Tunus, Gürcistan, Suudi Arabistan gibi toplam 18 ülkenin havalimanında 350’yi aşkın noktada yiyecek içecek hizmeti veren marka. İstanbul Havalimanı’nda konseptleri birbirinden tamamen farklı 10 noktada hizmet veriyorlar.
BTA İcra Kurulu Başkanı Sadettin Cesur ve ekibinin daveti ile özel izin alarak İstanbul Havalimanı’nın yurtdışı gidiş bölümüne geçtik ve restoranlarını gezdik.
Cesur, “İnsanları havalimanında hissettirmemeye çalışıyoruz” derken haklıymış. İnsanın bir akşam arkadaşlarıyla toplanıp yemeğe gelesi geliyor. Hakikaten çok özenilmiş.
Sağlıklı beslenmek isteyenlerden fast food’a, sushi’den pizzaya, hamburgerden yuvalamaya canınız ne isterse her biri için ya marka yaratmışlar ya da dünya markaları ile anlaşmışlar.
AVM’lerden de tanıdığımız Anadolu’nun geleneksel tatlarına yer verdikleri markaları Tadında Anadolu ise burada şov yapıyor.
Cağ kebabı ve dönerin yan yana tezgah açtığı restoranda, havalimanında bir ilk gerçekleştirilmiş ve ocakbaşı bölümü hayata geçirilmiş. Alev var ama koku ve duman yok.
Konsept olarak tam ‘dinner theatre’. İnsanlar artık, yemeğin lezzeti kadar nasıl hazırlandığı ile de ilgileniyor. Ben bile künefe yapımını dakikalarca izledim.
Mönüyü oluşturan ve yüzlerce Anadolu yemeğini servise bir gurme mutfağı inceliğiyle hazırlayan Şef Muhsin Ertürk’e de ayrıca tebrikler.
Burada bir de yöresel ürünlerin satışı yapılsa, dünyanın pek çok havalimanında olduğu gibi turist ülkesine giderken Türk mutfağının seçkilerinden yanında götürebilse Tadında Anadolu tadından yenmeyecek.
Deniz varsa hayat var
Yılda 8 milyon ton atık plastik denizlere karışıyor. 2050 yılında okyanuslarda balıktan daha çok plastik olması bekleniyor. Her kirlenmede birimizin üzerine düşen görev var. Öncelikle tek kullanımlık plastiği azaltmak sorundayız.
Deniz Temiz Derneği (TURMEPA) ile iş birliği yapan KOM mayoları bu yaz için sürdürebilir mayo koleksiyonu tasarladı.
Deniz kirliliği ve küresel iklim sorunlarına dikkat çeken koleksiyonda geri dönüştürülmüş iplik ve kumaşlardan yapılan deniz kıyafetleri çantalar mağazalarda satışa çıktı. “Deniz varsa hayat var” diye yola çıkılan koleksiyonun gelirinin bir kısmı TURMEPA’ya gidecek.