Reza Zarrab’ın şoförünün boyunu geçen para balyalarıyla poz verip yetmiyormuş gibi Facebook’a yüklediği fotoğrafı görünce ilk tepkim “O yalıları, mücevherleri ben mi alacağım tabii ki Reza Zarrab alacak” olmuştu. Zamanında çok fazla haber olunca para konusundaki sonsuzluğu “Kocam bana Mars’ı satın alacak”a bağlayan Ebru Gündeş şu an eminim çok üzgündür. Zaten ben zenginle evlenip mutlu olabilen birine rastlamadım. Ya çalkantılarla dolu bir hayat geçiriyorlar ya da âşık olduklarını iddia ettikleri adamın parası bitene kadar dayanıyorlar. Şanslı olan azınlık işin yarısında ayrılıp yüklü miktarda nafakaya konuyor ama günümüz hukuk şartlarında bu durum pek mümkün değil. Neyse benim konuya dair magazin hanımlarına diyeceğim şu ki, evlenip durmayın şu zenginlerle, sizin yüzünüzden hiç işimize yaramayacak insanları hafızamızda tutmaya çalışıyoruz. Hayır, sizin de işinize yaramıyor sadece yaradığını sanıyorsunuz.




Balmain ucuzlukta!




Rihanna öncekigünlerde Instagram’a üzerinde “Riri” yazılı Fendi çantasını yükleyince, koskoca Fendi’nin 30-40 bin like uğruna neden böyle bir yol seçtiğini düşünmüştüm. Ama tam bir hafta sonra Balmain kampanyasıyla arzı endam eden Rihanna’yı görünce bir şey diyemedim. 2009’da ‘Celebration’ klibinde giydiği kristal taşlarla bezeli elbisesiyle firmayı daha da yukarı zıplatan Madonna’nın ardından Türkiye’de de bir çok şarkıcı sahnede Balmain kullanmıştı. Hatta bir çoğu da ünlü tasarımcı olarak geçinen terzilere birer kopyasını diktirmişlerdi. Rihanna’lı çekimlere bakınca ise o eski ağır markayı değil de her alışveriş merkezinde bir şubesi olan ucuz segment hazır giyim markalarını gördüm açıkçası. Anladığım kadarıyla ya Balmain ucuzluyor ya da ucuz bir görünüme kavuşmak istiyor. Kendimce başka bir açıklama bulamadım.




Yardımcı ‘ayı’ oyuncu




Vallahi Türk dizileriyle alakam yok, 90 dakikayı oturarak geçirmek hiperaktif bünyeme ters bir kere. Ama yine de her başlayan diziye merakla giriş yapmakta üstüme yok. Demet Akbağ hayranlığımı her daim koruduğumdan, onun için akan sular durur tabii. Son dizisi ‘Sevdaluk’a da bir göz atıldı. Daha ilk sahnede


elinde silah sevimli bir ayıyı kovalarken bulunca hemen “Neler oluyor yahu” diye bir kabardım. Sonuçta ayı diğer başrol Erdal Özyağcılar’ın çocuğu gibi baktığı bir karakter olarak görününce içim rahatladı. Kırsalda bir dizi yapıp içine bir nebze hayvan sevgisi serpiştirilmesi harika. Hoş şehirlerde hayvanlara daha fazla acı


çektiriliyordur aslında ama o konu açılmasın. ‘Sevdaluk’ eski popüler şarkılara yer veriyor. Her başlayan dizide Sezen Aksu çalınmasından ufak bir fenalık gelmişti, iyi oldu.

YENİ ŞEYLER




- Matahari Dergisi iki ayda bir yayımlanan konseptiyle Nişantaşı kafelerinde karşıma çıktı. Meğer matahari.com.tr adresinden de takip edilebilen bir lifestyle dergiymiş. İçinde modası da var, röportajları da. Dergi o kadar çok sevilmişki ekip aylık dergi olarak piyasaya çıkmak için çalışmalara başlamış.




- Dolce Gusto Kahve olayı bize göre değil canım, biz çaycıyız derdik ama değişik markalı kafeler birer ikişer açılmaya başlarken evde tüketim de arttı. Peki, hayatımızdaki her şey hızlanır da kahve makineleri aynı mı kalır, tabii ki hayır. Nescafe’nin icraatı olan Dolce Gusto’lar kapsül kahve olayının pratikliğini hayatımıza sızdırdı.




- FOXLIFE Digiturk’ten ayrılıp diğer platformlara geçince hem korsanla savaşını hem de iddiasını artırıp bazı dizileri Amerika’yla aynı anda yayınlamaya başladı. Hastası olduğum ‘Glee’, ‘Homeland’, ‘Walking Dead’ gibi dizileri kaçırıyor olmamız konusunda Digiturk bir iyilik yapsa da her şey eskiye dönse keşke. Özellikle Glee fanları tarafından sürekli mektup alıyorum ama aynı dert bende de mevcut maalesef.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR