Kadın ve şiddet kelimelerini aynı cümle içinde bile kullanmaktan hoşlanmıyorum ama her gün yeni bir hikâye duymaktan da kurtulamıyorum. Genel olarak herkes dayağın eğitim düzeyiyle ilgili olduğunu düşünedursun, "Bir başka oluyor okumuş kesmin dayağı" konulu hikâyeme geçeyim. Yan komşusu ünlü "artizlerden" biri olan arkadaşımın evindeki mini davetteyiz. Her şey arkadaş toplantısının gerektirdiği şekilde eğlenceli bir halde akıp giderken bir anda yan evden bağrışmalar bizim evin duvarından çınlıyor. Neler oluyor acaba diye birbirimize bakarken duvarda kırılan porselen sesinden anlıyoruz ki evde şiddetli bir şeyler dönüyor. Herkes kendi içinde şokunu yaşarken bu sefer kadının çığlıklarını duymaya başlıyoruz, belli ki dayak yiyor. Bizim çocuklardan biri "Ne yapsak gidip durduralım mı şu herifi" diye sorunca ev sahibi "Boşver, kadın zaten aldattı çocuğu" diye bir cevap verdi. Sanki çok tatmin edici bir cevapmış gibi, kadının aldattığını öğrenen arkadaşım "Tamam o zaman" diyerek yerine oturdu. Ben hem yan tarafın şokunu, hem arkadaşlarımın arasında geçen muhabbetin şokunu birbiri ardına yaşarken adam kapıyı vurdu gitti ve kabus anları bitti. Kızlar hemen koşup kadına yardım etmeye çalıştılar, ben erkeklerle kalıp onlardan hesap sordum. Sırf aldattı diye bir kadının dayak yemesine göz yumulması benim arkadaşlarımın yapacağı bir hareket değil gibi gelmişti bana ama dayak konusu Türk erkeklerinin beyninde başka bir şey olarak canlanıyor. Birine dayak yediği için "hak etti" kelimesinin kullanılması bu kadar basit olmamalı.




Hem aşkın hem ABD'nin gücü




ABD İstanbul Başkonsolosu Charles F. Hunter ve müzisyen Ramadan'ın birliktelik haberleri bu ara okumaya doyamadıklarımın başında geliyor. Çift olarak çok tatlılar, uyumlular ama beni asıl mutlu eden olay dokunulmaz olmaları. Çok değil daha birkaç ay öncesinde iki Türk eşcinsel evlilik yaptı diye ortalık birbirine girmiş, neler neler konuşulmuştu. Ama bu yeni aşk hikâyesinde taraflardan birinin Amerika gücüne sahip olması her şeyi değiştirdi öyle değil mi? Kimse ağzını açıp tek kelime edemiyor nedense. Böyle böyle Türkiye, kendisine garip gelen normalliklere alışacak. İki erkeğin evliliğine garip değil de alışılmadık gözüyle bakabilsek, her şey daha kolay ilerleyecek. Aslına bakarsanız her şey ilerliyor zaten, siz sadece oturduğunuz yerden söylenerek, ayıplayarak zaman kaybından başka bir şeye sebep olmuyorsunuz, uyandırayım. İnsanların mutluluğunun ayıplanacak bir yanı yok ki zaten.




Olan-Biten




Salı gecesi Avea event'inde Sıla sahne aldı. Esma Sultan'ı dolduran az sayıdaki davetliyle birlikte izlediğimiz konserin tadı damağımda kaldı. Evimizin salonunda söyler gibi hissettiğimiz Sıla, yılbaşındaki özel şovuna yeni şarkılar yapmış.




Çarşamba akşamı Kloster'da Kafe Pi'nin 10. Yıl kutlaması vardı. Dans etmek için en iyi kulüplerden biri olan Kloster'da konuklar arasında Ozan Çolakoğlu'na rastlayınca konuşmak farz oldu. Tarkan'ın, Ajda Pekkan'ın, Gülşen'in ve Murat Boz'un albümleri kendisine emanetmiş. İşin enteresanı hepsinin mayıs ayına yetişecek olması Allah kolaylık versin, dedirtti.




Perşembe akşamı Kanyon'daki Macro Center'ın içine şık ve uzun bir masa kuran Elle'ciler, oldukça lezzetli bir yılbaşı yemeği verdi. Gamze Bursa ve Ayşegül Talu'nun hazırladığı özel mönü sunumları ile daha tadılmadan aferin aldı.




Kozmetik üzerine yenilikleri takip edebileceğiniz twovanities.com açıldı. Hem güzellik hem makyaj ürünlerinin incelemesini ve videolar aracılığı ile uygulama taktiklerinin gösterileceği site kadınların saldırısına uğrar kesin.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR