Ünlü erkek kadını daha azgın bir hale mi getiriyor, yoksa bazı kadınlarımızın kafasına mı vurmuş bunu çözmeye çalışıyorum. Fashion Week döneminde defilelerin hemen hepsine ünlü erkeklerle katıldım. Bu ünlü erkeklere kadınların ayaküstü yaşattıklarını burada yazsam köşem kapanır sanırım. Seneler önce sevgilisi tuvalete gidince bir kadının tacizine uğrayan Kıvanç Tatlıtuğ hakkında bir şeyler yazmıştım. Sevgilisinin tuvalete gitmesini fırsat bilen bir kadının Kıvanç'a yazmasını gözü dönmüşlük olarak nitelendirmiştim ama bu hafta yaşadıklarım o geceyi mumla arattı. Ünlü erkeklerin yanına gelip önce fotoğraf çektiren, sonra aleni yazmaya başlayan kadınlara "pes" diyorum. Manalı manalı "Akşam ne yapıyorsun" diye direk soran mı ararsınız, "Evim yakında istersen defile çıkışı bende bir şeyler içelim" diye olaya dalan mı ararsınız, hepsi mevcut. Konu ufak bir etkileşim yakalayıp ilişki hayali kurmak da değil, tek amaç var o da bildiğiniz seks! İstanbul kadınının bu kadar kısa sürede konuyu sekse getirebilme yetisine bayıldım ve sonuna kadar destekliyorum. Başları derde girmesin de yeter.




Hem üzen hem düşündürenler




Mehmet Pişkin'in 14 dakikalık bir veda videosu çekip Facebook'a yükleyerek intihar etmesi kanımı dondurdu. Birkaç saniye nefessiz geçti resmen. Baktığında hayat dolu ama içi çoktan yok olmaya müsait. Böyle kaç arkadaşım var acaba çevremde. Günümüz şartlarında mutsuzluktan intiharın normal karşılanması an meselesi gibi geliyor bana ve korkuyorum açıkçası.




Perihan Mağden pek magazinel oldu bu ara. Kişisel olarak yuh dedirten Cem Garipoğlu yazısı fena can sıkıcıydı. Katil yakışıklı olunca acıma duygusu kabarabilir insanın, yadırganacak bir şey yok. Ama Münevver'den bahsettiği cümlelerindeki o "Kadındır, yapmıştır" kokulu kelimeler fazlaydı. İnsan yönümüzle Cem'in ardından kötü konuşmuyorsak, Münevver'e saygısızlık etmek canını sıkıyor insanın.




Türk mankenler Fashion Week'e atarlanmış ya, bu bana biraz komik geldi kusura bakmasınlar. Yabancı modellerin sahip olduğu dünya standardı ölçülerle bizimkileri kıyaslayınca zaten işin komedisi ortaya çıkıyor. Aldıkları paranın azlığı konusunda haklı olabilirler de biraz daha spor yapmak, ne bileyim gece hayatını azaltmak, iştahı kesmek gibi hareketlerle belki hak ettikleri sisteme ve hayal ettikleri vücuda kavuşurlar.




New York'tan Sıraselviler'e




New York'taki ilk Nublu seferimi hatırlıyorum da açıldığı senelerde etrafında başka mekân yokken oldukça ıssız bir yerdeydi. Taksi şoförü bizi 4. ve 5. caddelerin arasında bir yerde bıraktığında birazdan bizi donumuza kadar soyacaklar herhalde diye korkulu dakikalar geçirmiştik hatta. Dışarıda da tabela olmayınca hangi kapıyı açsak diye düşünürken mekândan çıkan İlhan Erşahin sayesinde Nublu'yu bulmuş ve rahatlamıştık. O zamandan beri Nublu adı benim için rahat eğlence ile eş değer. New York dönüşü bir baktım Nublu İstanbul Sıraselviler'e taşınmış ve Metz isimli bir restoranla kardeş olmuş. İkisinin de şefi olan Deniz Aşık atıştırmalıklar konusunda iddialıymış.









İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR