Bizim tanıdığımız, bildiğimiz, şarkılarını bağıra çağıra söylediğimiz bir Tan Taşçı var, bir de onun sahtesi olan bir Tan Taşçı dolanıyor ortalarda.
Gerçek Tan aslında çok sosyal olmayan, sadece konserlerde kendini gösteren, şarkılarını söyleyen kişi. Diğeri ise tam tersi. İnanılmaz sosyal. Herkesi arıyor, mesaj atıyor. Telefonda sohbetler ediyor. Sürekli isteklerde bulunuyor. Birilerine bir şeyler yollatıyor falan.
Daha önce birileri bunu dile getirip "Beni Tan Taşçı diye biri aradı. Şunu istedi, bunu istedi, işletti, ben de kandım. Ama siz kanmayın" diye dile getirdi. Ama öyle havada kalmıştı bu durum. Gerçek Tan Taşçı çıkıp isyan etmeyince, sahtesi de devam etti milleti dolandırmaya.
Ta kiii önceki gün artık gerçek Tan isyan edene kadar.
Gerçek Tan Taşçı; "Kendisini Tan olarak tanıtarak insanları işleten sapık hala WhatsApp profiline bir fotoğraf koyup herkesi kandırmaya devam ediyor! Güzellik merkezlerini arayarak randevu alıyor, yahu ben ne alaka!? Hadi geleceğim diyelim, gelmek için sizi neden gece 3’te arayım, ne işim olabilir ki? Uyku güzelliği mi?! Markalardan ürünler isteniyor falan! Ben ne zaman ürün istedim ki? Hiç yapmadığım işler! Sanatçı arkadaşlarımı arayıp, saatlerce konuşup düetler, besteler yapılıyor! Mekanlarla konuşulup anlaşma yapılıyor. Yıllardır bar, gece kulübü ve performans hall sahnelerine çıkmadığımızı biliyorlar ona rağmen inanıyorlar! Çeşme’de adamın biri telefonla arayıp Tan’dan şampanya diyor ve masalara şampanya yollatıyor! Yahu hiç yapmadığım işler bunlar… Neden kandırılmaya bu kadar müsait bir toplumuz? Mağdurlara açıklama yapmaktan yorulduk. Avukatım ve ben sapıklarla uğraşmaktan yorulduk. Ahdım var artık acımak yok. Bana çektiren tüm sapıkları cezalarını çekerken de ben ziyaret edeceğim, inşallah!" diye isyan etti sonunda.
Şükür sonunda dile geldi sosyal olmayan gerçek Tan.
Tan'ın da söylediği gibi "Kandırılmaya çok müsait bir toplumuz" maalesef.
Hele ki, ünlü adı duymasın birileri. Hemen heyecanlanıyor, hoşuna gidiyor. Bilmem kime, "Tan beni aradı, bana yazdı" falan diye hava atmış, atıyordur da..
Bu sosyal medyada ünlülere laf sokan güruh da böyle ünlü seviyor. Hele ki, o ünlü ona yanıt versin Allaaaaah mest oluyor. İşte bu yüzden de tam olarak da böyle ki, kandırılmaya aşırı müsait bir toplumuz maalesef.
Düşünün gerçek olmayan Tan kimlerle telefonda konuştu. Kimlere neler yaptırdı. Ve çoğu da bu sektördeki kişiler. Yani "Allah Allah Tan ne alaka beni arıyor. Dur bi araştırayım" demeden kayıtsız şartsız inanıyor. Bu sektördeki kişi bile. Çok ünlü tanıyan kişi bile. Ünlü bile ünlü seviyor. O derece bir zaaf var.
Ve işin ilginci bu sahte Tan hep ünlüleri tanıyan ama şöhret olmayan kişilere ulaşıyor. Bir şekilde onların telefonunu alıyor, ondan ona, ondan ona ulaşıyor ve yapacağı yaptırıyor.
Yaptırdı da... Böylesine ne denir, gerçekten "bravo" denir. Bu sektörde bu kadar kişiyi tanıyan insanlara bunu yutturabiliyorsa başkalarına ne yapmaz.
Nusret'in sahtesi de dolanıyor
Sadece Tan Taşçı değil, Nusret'in sahtesi de dolanıyor ortalarda.
Hem de ne dolanma.
Ünlüleri arıyor, onlarla konuşuyor, mesajlaşıyor.
Onun taktiği de sahte Tan gibi. Bilmem kimi arıyor, bir başkasının numarasını istiyor. Bilmem kimden ona, bilmem kimden ona... Herkes birbirine "Nusret ile mesajlaşıyorum, Nusret ile konuşuyorum" diye anlatıyor.
Güler misin, ağlar mısın? Bana da gösterdiler "Nusret ile mesajlaşıyorum" diye. Ben de o zaman anlamadan "E ne var bunda" demiştim. Çünkü bana bu mesajları gösteren de bir ünlüydü. Şaka değil gerçekten. Sonra duydum ki, sahne Nusretmiş.
Yahu arayıp bir sorun "Arkadaş ben seninle mi konuşuyorum" diye. Hadi ünlü olmayan kişinin imkanı yok ama senin var. Sen de ünlüsün illa ki, Nusret'e ulaşırsın.
Olacak iş mi gerçekten bu? Bu kadar kolay mı?
Hele ki böyle korkunç teknoloji çağında. Benim her gün konuşup mesajlaştığım bir kişiden, hiçbir şey yazmadan direkt bir link gelse bile o kişiyi arayıp "Sen bana bir link mi yolladın" diye soruyorum.
Ne yalan söyleyeyim ödüm patlıyor. Bundan yıllar yıllar önce daha MSN günlerinde bir kez kandırılmıştım. O günden bu yana tanımadığım bilmediğim linke dokunmuyordum. Ama tabii her an başıma bir şey gelebilir. Bunun garantisi yok. Teknoloji fena, feci. Dikkatli olmak gerek. Ama birileri de "Ben bilmem kimim" diye gece yarısı arıyor ya da mesaj atıyor ise bunu da kontrol etmek daha kolaydır. Bir gün sonra kendisine ulaşamıyorsanız menajerini arayınız sorunuz.
Bu gerçek olmamalı
Geçen sene Ankara'da bir eğlence mekanında istekte bulundukları şarkıyı bilmediği gerekçesiyle tartıştıkları müzisyen Onur Şener'i öldürmüştü caniler. Düşünün şarkıyı bilmediği için. Şimdi de Kadıköy'de gencecik bir müzisyen Cihan Aymaz öldürüldü. İstek şarkıyı çalmadığı için. Şaka değil gerçek. İstek şarkıyı çalmadığı için. Şaka gibi değil mi? Ama değil ve ben bu cümleleri okurken ürküyorum. Bu gerçekten gerçek olmamalı. Gerçek olamayacak kadar da korkunç. Kim bunlar gerçekten anlamak mümkün değil. Kim bunlar. Yazık gerçekten hayat bu kadar ucuz olmamalı. Tüm müzisyenlerin ayağa kalkması gerekiyor. Önceki gün baktım üç beş ünlü isim isyan etti ama hepsi bu. Ama değişmiyor, değişmiyor. Çünkü eğitim seviyesi sanırım artık buna engel!! Yaz gelmiş meğer Fedon Bodrum'da denize girdi mi? Tamam!!! Yaz gelmiş demektir. Ama bu yaz sanki biraz erken girdi denize. Daha doğrusu düştü. Masadan kalkıyor ve hızla koşup atlıyor Fedon. Bodrum-Torba'daki iskelesinden elinde rakı kadehiyle suya atlıyor, pardon düşüyor. Bir karpuz kabuğu, bir de Fedon denize düştü mü tamam. Denize girebiliriz demek bu. Şaka bir yana Fedon magazin dünyasında bir renk, bir figürdür. Öyle ya da böyle bu görüntüler bana Televole zamanlarını hatırlatıyor ki, siyasete boğulduğumuz şu günlerde biraz yüzümüzü güldürdü.