Serenay Sarıkaya ve Kıvanç Tatlıtuğ'un başrollerini paylaştığı Show TV'nin iddialı dizisi "Aile" salı akşamı görücüye çıktı.

"Aile" dizisinin Aslan'ı Kıvanç Tatlıtuğ ile yaralı psikolog Devin'i Serenay Sarıkaya'nın muhteşem oyunculuğu ile dizi tam da kıvamında başladı. Ve en yaralı hallerimizle yüzleştirdi bizleri.

Varlıklı ama yaralı bir ailenin oğlu Aslan ile aynı yerden yaralı olan Devin'in hikayesi kısa sürede kasıp kavurur, reyting rekorlarını da alt üst eder. Çünkü tam da bu memleketin genlerinde olan yaralı "Aile", "Anne-baba- çocuk" ilişkilerini kaşıyor. Kaşımak da yetmiyor, cümlelerle tokat gibi yüzleştiriyor.

Ki daha ilk bölümünde bunu yaptı.

Bakın Aslan'ın Devin'e yaptığı konuşma şöyle başladı:

"Bütün mutlu aileler birbirine benzer, ama her mutlu ailenin kendi özgü bir mutsuzluğu vardır. Biz böyle bayılmıyor muyuz aile konusu gelince, didik didik macunlamaya. Onlardan aldığımız mutsuzluğu bile kutsuyoruz. Hatta en hastalıklı olan şey de ne biliyor musun? Öyle bir yer ki, aile denen yer. Bütün kötülükler iyi niyetle yapılır. Böyle tatlı tatlı. Babam benim küçükken bir kere bile olsun başımı okşamadı. Hep diledim, hep istedim. Böyle bir kere ya. Bir kere dedim ki, 'Oğlum seni çok seviyorum' dediğini duymak için nelerimi vermezdim. Ama duyamadım. Ama ben onu çok sevdim biliyor musun?"


Ah ki ne ah.

Daha geçen gün bir eğitmenin konuşmasında, "Anne ve babalar çocuklarını 'Artık seni sevmeyeceğim' diye tehdit ettiğinde bile çocuk yine anne ve babanın peşinden gider. Çünkü çocuk anne ve babayı koşulsuz sever" cümlesini hatırlattı. Bu topraklarda babası tarafından sevgi görmemiş kaç çocuk ve yetişkin var biliyor musunuz?

Çoğunun en derininde, "Babam benim başımı hiç okşamadı, beni sevdiğini söylemedi" eksikliği yatar. Ki baba da ne yapsın! Kendi babasından ne gördüyse, çocuğuna onu vermedi mi?

Ve sonuç; "Biz yanlış sevilen yalnız çocuklarız" diye de konuşmasını tamamladı. Bence yaralı insanların özetlenebileceği en güzel cümle.

Öyle gerçekten.

Bu topraklarda...

"Aile"den başlayıp, öğretmeninle devam edip, sonrasında da sürüp giden ve seni yöneten siyasilerin bile yanlış sevdiği Nuri Bilge Ceylan'ın da dediği gibi "yalnız ve güzel bir ülkede" yaşıyoruz.

Türk mahkemelerinin verdiği karar

Üzerinden çok zaman geçmiş bir dava var yine gündemde.

Berrak Tüzünataç, 2010 yılında evinin terasında Şahan Gökbakar ile görüntülerinin çekilip televizyonda yayınlaması sonrası gizliliğinin ihlal edildiğini öne sürerek mahkemeye başvurmuştu. Berrak Tüzünataç, açtığı davaların sonuçsuz kalması üzerine 2014 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gitti.


Tüzünataç, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ncı ve 8’inci maddelerince güvence altına alınan ‘adil yargılanma hakkı’ ve ‘özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı’nın ihlal edildiğini söyledi. AİHM, Berrak Tüzünataç'ın gizliliğinin ihlal edildiğine karar verdi.

Hatta Strazburg merkezli mahkeme, “Ünlü olsa da kişinin aşk hayatı tamamen mahrem niteliktedir” dedi ve fotoğrafların “yalnızca belirli bir izleyici kitlesinin merakını gidermeye hizmet ettiğine” hükmetti. Türkiye, oyuncunun özel hayatını korumadığı için kınandı.

Mevzu kısa ve net budur.

AİHM'in verdiği ve Türk mahkemelerinin verdiği karar tartışılıyor şu an.

Benim haberi okuduğumda düşündüğüm ise şudur;

1-Balkonun dışına taşmış bir fotoğrafı bir kez daha hatırlattı, gün yüzüne çıkarttı. Bilmeyenler de bilenlere sordu. Görmeyenler de bu karardan sonra bulmak için araştırdı.

2-Şahan Gökbakar evli ve iki çocuğu var. Şimdi ne gerek vardı.

3-Berrak Tüzünataç da davasında haklı tabii. Sonuna kadar savaştı bravo. Ve sonunda kazandı. Ne demek istediğini anlattı. Bu karar emsal olur. Daha çok örneklerini görürüz.

4-Fakat Türk mahkemeleri daha önce bu kararı verdiği gibi yarın da verecektir.

5-Ünlüler özel hayatlarıyla örnek alınmak zorunda değildir elbet ancak kamuya mal olmuş olduklarından ötürü merak uyandırırlar. Evet bir kesimin merak ettiği gazete ve magazin programlarının vazgeçilmezi olurlar. Nasıl reyting rekorları kıran dizi ve filmleri merak uyandırıyorsa özel hayatları da belli bir çerçeve içinde konuşulur.

6-Magazin muhabirinin bir ünlünün evinin içinde izinsiz fotoğrafını çekmeye hakkı olmadığı gibi, kamuya açık alanda da çekme hakkı saklıdır.

Sonuç...

Bu karar magazin dünyasında değişik bir sonuca varır.

Magazin muhabiri yarın balkonda yine bir ünlüyü böyle görse fotoğrafı çeker. İster yayınlansın, ister yayınlanmasın. İlla ki, çeker. Çünkü işi budur!!!

Şükür Sezen göründü

Keşke daha iyi vesile ile görünseydi ama buna da şükür. Neden mi bahsediyorum Sezen Aksu, Hatay'da depremzedelerle buluşmuş. Uzun süredir ortalarda görünmeyen Sezen Aksu depremzedelere moral vermek için gitmiş. Kİ gerçekten en doğru hareketi yapmış. Keşke daha çok görünse, keşke daha çok sevenlerinin elini tutsa. Kendini daha fazla saklamasa keşke. Çünkü sanat iyileştirir. Ki Sezen Aksu gibi bu ülkeye mal olmuş, şarkıları binlerce insanın dilinden düşmeyen kişilerin daha çok görünür olması gerekiyor.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR