Önceki gün hava durumunu da fırsata çevirip attım kendimi Nişantaşı Citys’de sinemaya.
İki film üst üste izlenir mi?
Tabii ki, izlenir.
Bayılırım deyip önce, Renee Zellweger’e daha yeni Altın Küre ödülü kazandıran “Judy”ye girdim.
“Oz Büyücüsü”nün Dorathy’si Judy Garland’ın son yıllarını anlatan filmde Renee’ye bayıldım.
Ödülünü de hak etmiş, rolünün de hakkını vermiş.
Filmin içine öyle bir giriyorsunuz ki, ne Renee’nin diğer filmlerini, ne de diğer rollerini hatırlıyorsunuz.
Benim için bir filmi, bir rolü başarılı kılan en belirgin özelliklerden biri de budur.
Filmin içine girip, başka bir şey düşünmemek.
Bu yüzden “Judy”li rolü ile Renee’ye tam not vererek diğer filmim “Bombshell” (Skandal)’a girdim.
Daha önce de, Russell Crowe’nin oynadığı mini dizi “The Loudest Voice” izlemiştim.
Dizinin ilk bölümünde Russell Crowe’nin değişime inanamış sürekli “Bu nasıl Russell olabilir?” diye mırıldanmıştım ki, filmde de aynı duyguları yaşadım ilk yarım saat.
Çünkü, Megyn Kelly’yi canlandıran Charlize Theron bambaşka biri olmuştu.
Bu yüzdendir ki, filmin içine uzun bir ara giremeden “Charlize bu olamaz?” deyip durdum.
Değişimler müthiş.
Ama skandal kadınları da müthiş.
Fox News kanalının kurucusu, ve Amerikan medyasının bir dönem damga vurmuş Roger Ailes’in geçtiğimiz yıllarda Amerika’da ortaya çıkan skandalını anlatıyor elbet dizi gibi.
Dizi de daha geniş işlenmişti konu. Yani Roger’in kanalı kurarken geçirdiği süre ve Fox’a geçiş hikayesi.
Filmde ise kadınların taciz olayının detayları gözlerin önüne seriliyor. Yani Nicole Kidman’ın canlandırdığı Gretchen Carlson’un dava açması sonrasında afiste de yazdığı gibi “Her şey bir fısıltıyla başlıyor” ve tüm dünyanın bunu nasıl öğrendiği anlatılıyor.
Charlize Theron, Nicole Kidman ve Marot Robbie yanı sıra Jonathan Lithgow, Alice Eve, Alanna Ubach, Allison Janney, Connie Britton, gibi isimler rol alıyor.
Tabii filmin bombası değişimi ile Charlize Theron kesinlikle.
Kadınlar bir araya gelirse neler olabileceğini görmek için filmi izleyin, izlettirin derim.
Sıfırlamak iyi geliyor mu?
Edis, Hande Yener sonrası İrem Derici’de sosyal medyada kendini sıfırladı.
Yani tüm fotoğraflarını sildi. Ve 30 gün sosyal medya diyetine girdi.
Sizce tüm bunlar iyi gelir mi?
Morali bozuk olunca tatile gidip aynı beyinle hiç bir sorunu çözememiş tatilden geri dönen kişiler gibi olur gibi geliyor bana.
Yani sosyal medyada geçmişi temizlemek değil ki, önemli olan kendini tamamen yenilemek gerek. Beynini, tüm benliğini.
O zaman bir işe yarar tüm yapılanlar.
O zaman bir işe yarar tüm fotoğrafları silmek.
Tüm fotoğrafları sil. Bir ay ara ver. Sonra yine hiç bir şey değişmemiz gibi devam ediyorsan ne fayda!
Boşuna bir caba.
Boşuna bir uğraş.
Beklenen mekan açıldı
İki senedir “Ha açıldı, ha açılacak” derken Alaçatı’nın meşhur mekanı Çeşme Dalyan’daki Momo, İstanbul Bebeköy sırtlarında açıldı.
Yılbaşından bir hafta önce kapılarını açan Momo’ya açıldığı günden bu yana talep yüksek.
Duyan “Momo”ya koşuyor. Malum yaz aylarından da mekan bir hayli popüler.
Ben açıldığı gün gittim.
İlk izlenim 10 üzerinden 8.
İki puanı yol yüzünden kırıyorum. Çünkü çıkışta taksi bulma sorunu çok büyük.
Bir de gidiş yolu çok karanlık.
En kısa sürede halledeceklerini düşünüyorum. Ama onun dışında mekan tam bir dağ evi havası kıvamında.
Rahat, cool, tarz bir yer olmuş.
Müşteri kitlesi de gayet başarılı.
Ve mekanı iki katlı oluşu da daha bir sempatik yapıyor. Ancak alt kattan, üst kata çıkıp inen sirkülasyon hiç durmuyor.
Mekanda sürekli bir hareketli halleri hakim.
İstanbul Momo’nun farkı kahvaltısın da olması. Güzel bir kahvaltısı varmış. Gidemedim ama gidenlerden duyduğuma göre başarılıymış.
Onun dışında öğle yemeği ve akşam yemeği mevcut. Ve hali hazırda barında güzel kokteylleri zaten bilenler biliyor.
Momo’nun sahibi Burak Beşer ve tatlılar tatlısı nişanlısı hem de artık kesinlikle iş ortağı Ece Akbulut her daim misafirleriyle ilgileniyor.
Sempatik ikilinin mekanlarının da sempatik ve güzel oluşu malum. Momo İstanbul’un vazgeçilmez mekanları arasında kısa sürede yerini alır.