Bu hafta sonu küçük bir grup komşuya yani Atina’ya gittik. Sürprizli şehir Atina bizi hemen içine çekti.

Bir süre Atina’da yaşamaya karar veren Habertürk yazarı Oben Budak ve styling Alexander Koko sayesinde güzel planlanmış bir hafta sonu geçirdik Atina’da.

Yerel yerleri keşfettik ve Atina turizmine büyük katkı sağlayan Anna Vissi’yi izledik.

Geçen sefer gittiğim zaman Yunanistan’ın diğer en ünlü şarkıcısı Antonis Remos’u izlemiştim.

O zaman da şok olarak gözümü ayırmadan izlemiştim bu sefer de aynısı oldu.

Çünkü bu ünlü isimler altı saat sahnede kalıyor, canlı şarkı söylüyorlar.

Bazı programlarında dokuz saatlere çıktıkları bile oluyormuş.

Ve konsept bir sahne şovu sunuyorlar izleyiciye.

Antonis Remos daha büyük bir yerde sahneye çıkmıştı. Yaklaşık 5-6 bin kişiden fazla bir mekanda.

Anna Vissi daha küçük bir mekanda sahneye çıktı. Hotel Ermou’da..

Tamamı Chesterfield deri koltuklarla düzenlemiş locaların olduğu tiyatro solunu gibiydi mekan.

Localar ilk sıra bin 500 Euro, ikinci sıra bin Euro olmak üzere değişiyordu. İsterseniz iki kişi gidin isterseniz 14 kişi. Size kalmış.

Nasıl rahat edeceksiniz.

Yani “Çok sıkıştık, hareket edemiyoruz” gibi kaygılarınız varsa az gidin zaten. Ama amaç eğlenmekse yerin önemini düşünmüyorsunuz. Çünkü hissettirmiyorlar size.

Anna Vissi’ye gidip eğlenmemek mümkün değil.

Anna Vissi sahneye tam da söylendiği saatten on dakika önce yani 01.20'de çıktı. Yani öyle on dakika, yarım saat gecikmeli değil.

Hep Yunanca şarkı söyledi.

Ama bizi hiç rahatsız etmedi. Gayet güzel eğlendik. İnanılmaz bir performans ile iki dakika duraksamadı.

Saatler 06.00’yı gösterdiğinde hala şarkı söylüyordu.

Yani bizim ünlü isimler gibi sürekli saate bakıp “Bitse de gitsem” imajı sergilemedi.

Enerjisi yüzünden gözümüzü sahneden ayıramadık.

Tabii bizim ünlü isimlerle karşılaştırılınca bu adamları neden dünya tanıyor anlayabiliyorsunuz.

Çünkü kendilerini izlemeye gelen herkese sonsuz saygı duyarak işlerini yapıyorlar.

Asla şımarık değiller.

Bence ülkemizde “Ben sanatçıyım” diyen herkesin Anna Vissi ve Antonis Remos’u izlemesi gerek.

Nasıl sahne yapılır onlardan öğrenecekleri çok şey var.

Bu arada Anna Vissi kayıtlara göre 62 yaşında gözüküyor. Taş gibiydi.

Sesi bir kere çatlamadı, bir kere detone olmadı.

Salonda bulunan herkesle göz teması kurup onlarla diyaloğa girmeye çalıştı.

Ebru Gündeş'te 7 bin 500 TL ödedik

Biz 9 kişi Anna Vissi’de eğlenirken bir tanıdığım da Ebru Gündeş’i izliyordu Günay sahnesinde.

O gün Anna Vissi’de 9 kişiydik ve bin Euro hesap ödendi. Ne bir fazla ne bir eksik.

O zaman kur ile 6 bin 500 TL’ye denk düşüyordu. Hesabın içindeki içkilerin çoğunluğunu saymıyorum. Ki biz o hesabı dolduramamıştık.

O kadar hakkınız var. Dediğim gibi ister iki kişi gidin ister 14 kişi. Size bir limit veriyorlar o limitin içinde ne kadar içeceğiniz size kalmış.

O saatlerde Ebru Gündeş’te olan üç arkadaşım 7 bin 500 TL hesap ödemiş.

Tek bir şişe içildiğini söyledi.

Hiç bir şey yememişler.

Anna Vissi 01.30’da sahneye çıkıp 06.00’da indi. Hep canlı söyledi. Bir dakika sekmedi. Beş dakikadan fazla ara vermedi.

Ebru Gündeş 11.00’de sahneye çıkıp 02.00’de programını bitirmiş.

Sanatçılar çok fazla para alırsa

Şimdi mevzu Ebru Gündeş mevzusu değil. Mevzu tek bir mekan mevzusu da değil.

Bu karşılaştırmayı şu yüzden yaptım.

Bizim ünlü isimlerimiz çok fazla para talep ettikleri için mekanlarda müşteriden çok fazla hesap almak zorunda kalıyor.

Çünkü o isimlerin parasını ödemek zorunda.

E kiralar da yüksek.

İçki vergileri yüksek.

Ve daha bir sürü şey eklenince ortaya ciddi hesaplar çıkıyor.

Aslında hepsi bir bütün olunca Türkiye’de gece dışarı çıkmak, eğlenmek, hadi bir de üstüne ünlü izleyip demek ateş pahası.

Gazinoların bitme sebebi de budur aslında.

Sanatçıların çok yüksek fiyatlar talep etmesi. Her türlü verginin çok yüksek ödenmesi.

Türkiye’de iki gece ünlü bir ismi izleyeyim. En popüler yerlerde yemek yiyeyim derseniz ödediğiniz fiyatla Avrupa’da bir hafta, on gün tatil yapabilirsiniz.

Çok üzgünüm bunu söylediğim için bu böyle ama gerçek.

Ve kendi memleketim adına üzülüyorum. Gece hayatının hızla kan kaybetmesinin sebepleri de budur.

Asla memleketimi, Avrupa ile kıyaslamıyorum. Bizim taşımız, toprağımız cennet.

Mevzu bu değil lütfen demek istediğim saptırılmasın. 90’lardaki gece hayatını da çok net hatırlıyorum. O zaman muhabirdim ve daha çok mekanı geziyordum. O zaman çok daha fazla ünlü isim sahneye çıkıyordu.

Bu kadar paralar talep edilmiyordu. Çünkü şu anda “Ben oldum” diyen starımız o dönem sahne hayatını yeni başlamış ya da yeni ünlü olmuştu.

Menajerleri ne derse oydu.

Ama şimdi artık iş değişti. Fiyatlar el yakıyor.

Ve maalesef her sene mekan sayısı daha da düşüyor. Bazı mekanlar zor ayakta kalıyor.

Bunun sebebi sadece ve sadece “Ben 20 senedir sahneydim. Oldum artık starım” diyen herkesin çok yüksek paralar talep etmesi.

1930’dan kalma

Atina’da 1930 yılında açılmış yerel bir mekan olan Klimataria’da unutulmaz bir akşam yemeği yedik.

Mekana hiç bir dekorasyon uygulanmamış. O yıllardan kalma bir yerde yemek yiyorsunuz. Tabii tabaklar, çanaklar yenilenmiş ama genel olarak duvarlar, dekorlar o yıllardan kalma.

Öyle sınırlı sayıda meze gibi seçenekleri de yok. Masayı bol bol donatıyorlar.

Çatlayana kadar yemek getiriyorlar masaya. Yolunuz Atina’ya düşerse mutlaka gidin derim. Kişi başı 20 Euro.

Atina’da

- 12.00-06.00 arası ses yapmak yasakmış. Evin içinde elektrik süpürgesi çalıştırmak, müziğin sesini sonuna kadar açmak suç. Çünkü o saatte herkes dinleniyor ve rahatsız olmak istemiyor.

- Kimse elektrik çok yakmıyor. Evlerin içinde çoğunluk olarak televizyon ışığı var.

- Yaz geliyor havalar ısınacak. Arabaların camları açılacak. Ve müzik sesi de bangır bangır duyulacak durumu maalesef oralarda yok. Böyle bir durumda hemen polise şikayet ediliyormuş ve araba sahibine çok ciddi bir ceza kesiliyormuş.


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR