Türkiye’de her yıl 71 bine yakın kadın kanserle tanışıyor.


Her yıl 20 bin kadın meme, 5 bin kadın rahim, 3 bin kadın yumurtalık ve bin 500 kadın rahim ağzı kanserine yakalanıyor.


Türkiye’de her 100 bin kadından 14’ünde yumurtalık kanseri görülüyor.


Erken teşhis edildiğinde ise başarı oranı yüzde 90’lara ulaşıyor.


Yardıma muhtaç kadınlara daha çok dokunabilmek için.


İstanbul, Ankara, Bursa, Bodrum’da kadınlarla buluşan, pembe yüreklerini dağıtan kadınlar bu kez Mardinli kadınlarla buluşmak için yollara düştüler.


Acıbadem Hastanesi’nde görev yapan hem de gönüllü Mensure Özbek’e beni arayıp “Hadi Esin bizimle gel bu duyguyu canlı canlı yaşa” dediğinde meğer hiç bir şey anlamamışım.


Oraya gidip, görmek, dokunmak, hissetmek, tatmak bir başkaydı gerçekten.


Dernek kadınları ile bir amacı yaşamak bambaşka.


Ancak dört gün uzun bir süre ve 80 kadın. İlk fikir beni korkutmadı değil. Malumunuz program yoğun. Yollar uzun,


Diyarbakır, Midyat, Mardin’de köylere gidip zaman geçireceksiniz.


Ancak, ne bir kapris, ne bir sıkıntı, ne bir stres, ne bir mutsuzluk oldu.


Bir an bile bir sıkıntı hissetmedik ve yaşamadık.


Muhteşem bir dört gün geçirdik yöre insanıyla.


Kadınlar hem bilgilendi hem de sağlık taramasından geçti


Pembe İzler Derneği Başkanı Arzu Karataş’ın sıcaklığı ekibe yayılmış. 80 kadın Mardin’de 700’e yakın kadın ile Mardin Artuklu Üniversitesi’nde Vali Kılıçlar Konferans Salonu’nda bir araya geldi.


Onlarda bizi öyle kucaklarını açarak karşıladılar ki, unutulmaz anlar, düşünceler, ve duygularla döndük memlekete.


Ece Vahapoğlu moderatörlüğünde 700 kadın Prof. Gökhan Demir, Prof. İlkkan Dünder, Prof. Çağlar Çuhadaroğlu. Prof . İrem Yalluğ Ulubil. Dr. Cengiz Bavbek, Dr. Fatih Şirin’den bilgiler aldı merak ettiklerini öğrendiler. Bundan büyük mutluluk olabilir mi? O kadar meraklı, istekli ve heyecanlıydılar. Biz de bu heyecana ortak olduk. Bu turlar neden gerekli Şimdi bazı insanlar “Bu 80 kadın toplanıp tatile gidiyor. Ne yardımı” diye düşünebilir. Ama size bu 80 kadının toplanıp oralara gitmesinin neden önemli olduğunu söyleyeceğim şimdi. 1- Her giden kadın para ödüyor. Ve bu paranın ciddi ve büyük bir bölümü Derneğe kalıyor. Yani yardıma muhtaç kişilere ulaşması sağlanıyor. 2- Gidilecek yere çok ciddi ekonomik hareketlilik geliyor. Düşünün her gidilen yer de otelde kalınıyor. Otel kazanıyor. Mardin’de beş otel tıklım tıklım doldu. Restoranlara yemeğe gidiliyor. Hem öğlen, hem akşam. Düşünün orada çalışan insanlar ekmek parası kazanıyor. Ve çarşı pazarda oraya giden kadınlar ciddi alışveriş yapıyor. Esnafın yüzü gülüyor. 3- Birbirini tanımayan insanlar tanışıyor. Kendi ülkesinde kendi insanını tanımayan insanlar bu sayede onlarla kaynaşmış, tanışmış, başka yörelere, kültürlere ait bilgileri öğreniyor.


4- Yeniliyor, içiliyor, göbek atılıyor ve evet kahkahalar ile gülüp eğleniliyor. Derdi olana çare, derman arayana derman olunuyor. Başka şehirde hiç başka bir şehir ve kültür yüzü görmemiş çocuklar ile temas kuruluyor. Ve insanlar özellikle doğru ve güneydoğu gibi yerlerden bir haber oluyor. 5- Tarihin sadece dizilerden ibaret olmadığını bir kez daha farkına varıp gerçek tarihimiz ile karşılaşılıyor. Yani anlayacağız sadece yeme-içme keyif tatili değil. Bir amaç uğruna çıkılan bir yol. 6- O uzak diyarlarda, köylerdeki insanlar kendilerini mutlu hissediyor. Kendilerini önemsenmiş hissediyor. Oralarda unutulmadıklarını, kendi insanı tarafından ciddiye alındığını düşünüyor.


Ben kendi adıma ne mi kazandım?


- Uzun süredir bu şehirde kaybettiğimi sandığım insanlıkla karşılaştım. - Güzel gözlerle bakan, gülen çocuklar gördüm. - Marka çantası, ayakkabısı, kıyafetleri olmayan bir sürü kadın gördüm. Ama ne kadar mutlu olduklarını fark ettim. - Beş dil, din ve ırkla aynı sokakta yaşayıp ne kadar da insancıl olduklarını fark ettim. Unuttuğum çocukluğumu hatırladım. - Muhteşem lezzetli yemekler tattım. - Şehirde yaşayan halimize bir kez daha acıdım. Ne kadar yalnız ve mutsuz olduğumuzu anladım. - Bir çocuğun şımarmadan, çirkinleşmeden, annesinin gözüne içine bakıp izin istediğini gördüm. O kadar imkansızlığa rağmen aç gözlü olmayan, saygılı davranan bir çikolata verirken zorla alan çocuklar gördüm. Biz de böyle çocuklardık. Nesiller değiştikçe şehirlerde insanlar ve haliyle çocuklarda değişiyor. Fakat bir yerlerde çocukluğumdan bir şeylerin kalması beni mutlu etti. İçim yeşerdi. Daha sayayım mı? Şahsen saymakla bitmez. Çok güzel mis gibi duygularla döndüm. Hatta kalbimin büyük bölümü Mardin’de bıraktım diyebilirim. Mardin insanı bir başka. Çok başka çok. Şehirde psikolojik soruna girdim Turumuzu organize eden Mardinli gönüllü Aysel Tumba bize dört gün eşlik. Bir Mardinli, Suvar köyünde doğup büyümüş biri olarak bize öyle güzel anlattı ki, bazı duyguları adeta yaşattı bize diyebilirim. Size bir bölümünü aktaracağım. İnşallah sizler de o duyguyu alabilirsiniz. Diyor ki, Mardinli Aysel Tumba: “Şehirde yasayan insanlar iki kaban, üç mont gönderip bu insanların mutlu olduğunu zannediyor. Ama bu insanlar sizlerden daha zengin ve mutlu. Çünkü gülüyorlar hem de öyle içten gülüyorlar ki, şehirli insanının unuttuğu tarzda. Şehirde birçok çocuğun yaşamadığı güzellikleri yaşıyor buradaki çocuklar. Ben 11 yaşında İstanbul’a taşındığımda psikolojik sorun yaşamıştım. O güzel evlerden bir apartman dairesine geçince. Çünkü benim dostlarım her dilden ve dindendi. Hiç ayrım nedir bilmezdik. Sonra bir gün okulda benim için 'Mardinli o bilmez', 'O köylü, varoş' muamelesi yaptılar bana. Coğrafya öğretmenim Mardin’den bahsederken çok kırıcı cümleler kurdu. Ben de sınıfı terk etmiş ağlayarak eve gitmiştim. Benim babam okulun en büyük bağışçılarındandı. Okula geldi ve küçük çaplı okul yönetimi karışmıştı. Şimdi şunu söylemek istiyorum. Ya benim gibi babası güçlü olmayan çocuklar ne yapsın. Sonra onları düşünmeye başladım. O zaman farkındalık oldu bende. Ve kendi memleketim için bu durumu şehirdeki herkese anlatmak için çalışmaya başladım. Çok küçük yaşlardan da bunun için çaba sarf ediyorum.” İnşallah ne demek istediğini anlamışsınızdır. Çünkü gerçekten çok ciddi kanayan bir yaraya parmak bastı Aysel Hanım. Hem de çok önemli bir yaraya. Kendi insanını sevmeyen, beğenmeyen, kendi ülkesindeki toprakları hor gören bir nesilden bahsetti. Şehirli insan daha cahil ve yobaz İnsanlık okumakla olmuyor. Kendi insanını hor gören, küçük gören bir insan ırkıyız biz. Özellikle şehirde yaşayıp kırsal bir kesimde yaşayanı hor gören cahiller dolu şehirlerde. Oysa ki dünyadan bir haberler. Kendi vatanından bir haberler. Şehirde daha fazla imkanı sahip mutsuzlar ordusu bir kesim var. Ben de tam mutsuzluk ordusu içinde boğulmak üzereyken Mardin imdadıma yetişti. Uzun süre sonra bir memlekette insanlık gördüm. Gerçekten Mardin topraklarında sevgi fışkırıyor. Bu ülke insanına karşı kaybettiğim duygumu o topraklarda yeniden yeşerdi.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR