Buse Terim önceki gün kendisine kötü yorum yapan takipçilerini deşifre etti.


Üstelik bu kötü yorumları yapanların çoğu da kadındı.


Buse, “Ben 18 ay arayla iki çocuk doğurdum. Biri daha yeni altı aylık olacak.


İkisini de emzirdim. İki sezaryen oldum.

Sen bir kadının hamile kalıp, çocuk doğurduktan sonra nasıl değiştiğini biliyor musun?” dedi ve “Sırf bu yüzden işim olan sosyal medyadan soğudum.




Bu kadar sığ bakan insanları sadece fiziksel yönüyle eleştiren sadece siz varsınız. Kadının kadına yaptığını...” diye devam etti.




Bu ilk olmuyor. Son da olmayacak. Buse Terim’e bu tarz saldırılar hep devam edecek. Kendisine şiddetle tavsiye ediyorum. Hiç boşuna uğraşmasın.




Yorumları kapatsın ve kurtulsun.




Hem başı rahat olsun hem de bu tarz insanlarla muhattap bile olmasın. Çünkü gerçekten insanlarımız anlamıyor, utanmıyor ve yüzleri kızarmıyor.




Bizler onlar adına boşuna utanıyor ve yüzümü kızartıyoruz.

ERKEKLER DE SALDIRIYORLAR

Ben de yıllardır, “Kadının kadına ettiği” diye yazıp duruyorum.




Buse Terim’in “Bu acımasız yorumları yapanlar hep kadınlar.




Kadın, kadına yapıyor” dedikten sonra sosyal medyada “Erkekler neden birbirlerine hiç bunu yapmıyor” demiştim ama Arda Türkmen itiraz etti.

Arda, “Maalesef erkeklerde birbirine böyle saldırıyor.




Bence iyi insanın ya da kötü insanın kadını erkeği yok.




Gün geçtikçe birbirini çekemez hale geliyoruz.




Komşunun mutluluğundan mutlu olandan çok onu kıskanan, yeren, insanlara dönüşüyoruz.




Takip ettiği, beğendiği, öykündüğü insanın ayağı tökezlediğinde ilk taşı atan insanlara dönüşüyor herkes.




Kötü insanın kadını erkeği yok. İyi iyi, kötü kötü, bana da yazılanları bir görsen aklını oynatırsın” dedi.




Durum şudur ki; insanlar artık birbirini çekemiyor.




Ama takip etmekten de geri durmuyor.




Hal, durum bu… Allah bize sosyal medya tımarhanesinde sabır ihsan eylesin.

Simge dengeleri değiştirdi

Son günlerde müzik dünyasında Simge fırtınası esiyor.




Yaptığı albüm, şarkılar ile dikkatleri üzerine çekiyor fena halde.




Son klibi “Öpücem” standartları zorluyor.




Ve Simge’nin şarkıları, klipleri fena halde 90’lara döndürüyor beni.




Cesur, kendinden emin, tam bir popstar gibi, gelecek vaat ediyor.




Devam Simge devam. Sakın hız kesme…

Mahallenin İtalyan'ı

Tayfun Topal mekanlarına bir yenisini daha ekleyeceğini ve bir İtalyan restoranı yapacağını söylediğinde ne yalan söyleyeyim İstanbul’da bulunan diğer İtalyan restoranları gibi bir yer bekliyordum.




Yani, standart, az biraz İtalyan illa ki dünya mutfağından bir şeylerin yer aldığı bir mönü ve “Eh işte” dediğimiz bir yer.




Ama öyle olmamış.




Nişantaşı’nın Galvin’i tam bir İtalyan olmuş.




Girişten, çıkışa kadar.




Tayfun inşaata başladığı günden bu yana başından bir an olsun ayrılmadı.




Her detayı ile ilgilendi. Konum itibariyle daha önce çok iyi bildiğim yerin bu derece değişmesi ilk başta şaşırttı.




En ufacık detayın bile düşünülmesi daha da şaşırttı.

Türkiye’nun şu şartlarında hiç kimse yatırım yapmıyorken Tayfun tüm imkanlarını kullanıp bu derece bir yatırım yapmasına en başta “Helal olsun” diyorum.




Gerçekten çok ciddi bir istihdam sağlıyor.




Çok fazla çalışanı var. Kapısından mutfağına kadar.




Bu bile kocaman bir alkışı hak ediyor.




Onun dışında Galvin nasıl mı olmuş?




Gerçekten yemeklerdeki lezzetiyle, mekanın havasıyla son derece alkışı hak eden harika bir restoran olmuş.




İstanbul’un en iyi mekanlarından üç say derseniz ilk üçte kesin yerini alır.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR