Kadına tacizi yazıyor günlerdir Nagehan Alçı. Çok da güzel yazıyor aslında.

Soruyor, sorguluyor ve hatta Talat Bulut olayında “Kadın savcılar bu dosyaya baksaydı netice değişirdi” diyor.

Önceki gün “Bir kadın devrimin eteklerinde” diye bir yazı kaleme aldı.

Açıp okuyun.

Hatta öncekileri de açıp okuyun.

Ben de kendisine bir hafta önce,

“Keşke Nagehan Alçı da açıklasa” diye bir yazı yazmıştım. Onu da açıp okuyun.

Yani “kadına taciz” adı altında geçen tüm yazıları okumanızı tavsiye ederim.

Çünkü bu yazılar okunmadıkça bu kanayan yara düzelmeyecek.

Şimdi gelelim kanayan yaramızın derinliklerine.

Kadına tacizin ne kadar çirkinleştiğine.

Size bu hafta yaşadığım üç farklı geceden üç farklı olay anlatacağım.

Varan 1: "O kadını bana getir"

Bir mekanda üç kadın kendi aralarında eğleniyor. Üçü de güzel, harika kadınlar. Çok da güzel eğleniyorlar. Kimse umurlarında değil. Tam da o sırada benim yanımda duran kalabalık bir grup var. Aralarından bir adam ayakta duramayacak kadar sarhoş. Garsonu çağırıyor ve “Şu kadını bana getir” diyor. Önce “Yanlış duyuyorum” zannettim. Garson da bir şaşırıyor. Adam yeniliyor. Duyduğum cümle karşısında şok oluyorum. Garson da şok oluyor. Garson önce duruyor, şaşırıyor. Dediğini yapmıyor. Adam garsonu itiyor “Git dedim sana” diyor. Garson gidiyor ve kıza bir şeyler söylüyor. Kız da adama kötü kötü bakıp “Ne diyorsun sen” der gibi bir hareket yapıp dans etmeye devam ediyor. Sonra zaten hesabı ödeyip mekanı terk ediyorlar. Yani adam kadını huzursuz ediyor.

Varan 2: "Emniyet müdürünü tanıyorum sizi bitirim"

Bir başka gece 45 yaşlarında iki adam yan masalarındaki kadınlara sarkıyor. Kadınlar şikayet ediyor mekanın şefine. Şef masaya gidip “Efendim sizin masanızı değiştirmemiz gerekiyor” diyor. Adam “Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Ben Çeşme emniyet müdürünü tanıyorum. Sizi bitiririm. Mekanı bitiririm. Hepinizi bitiririm” diye küfür etmeye başlıyor. Dükkanın şefi “Hanımlar rahatsız oluyor ve şikayet ediyorlar. Sizi buradan almam gerekiyor” diyor. Adam hesabı ödeyip çıkıyor. Gecenin sonunda kapıda bekleyip o şefe pusu kuruyor ve yolunu kesip dövmeye kalkıyor. Neden mi? “Vay sen beni kadınların yanında nasıl madara edersin” diye. Olacak iş değil ama gerçek. Şimdi iki taraf birbirinden şikayetçi.

Varan 3: "Kadın bana tokat attı siz buna nasıl izin verirsiniz"

Adam kulüpte kadının poposunu elliyor. Kadın da tokat atıyor. Adam tokatı yiyince mekanda kavga çıkartıyor. Kavga çıkartınca mekandan atılıyor. Adam “Kadın bana tokat attı siz beni mekandan kovuyorsunuz. Siz buna nasıl müsaade edersiniz?” diye mekana saldırmaya kalkıyor.

Daha anlatayım mı? O kadar çok ki.

Adamlar kadınları taciz ediyor.

Bunu onaylamayan hemcinslerine ve mekan sahiplerine saldırıyor, kavga çıkartıyor ve dövmeye kalkıyor.

Ben bu adamları bu hafta gözlerimle gördüm.

Hem de bu adamlar “Emniyet müdürünü tanıyorum. Yok valiyi tanıyorum, yok bilmem kimi tanıyorum” diye dolanıyorlar ortalarda.

Bunlara ne yapmak gerekiyor peki?

Talat Bulut nasıl gülerek gezmesin Nagehan Alçı!

Sokakta adı sanı duyulmamış adamlar gülerek geziyor “Ben bilmem kimi tanıyorum istediğimi taciz ederim” diye.

Daha ne kadar anlatayayım bilmiyorum ama Nagehan Alçı’nın söylediğine artık yüzde 100 katılıyorum ve taciz davalarına kadınların bakmaları gerektiğini savunuyorum.

Hatta bu savcıların bu davalardan önce biraz da gece hayatını gezip gözlem yapmalarını tavsiye ediyorum.

TATİL BİTSE DE EVE DÖNSEK

Bergüzar Korel söylemiş “Tatil bitse de eve dönsek” cümlesini.

Oysa ki orası da kendi evi.

Ama sadece o değil…

Gerçekten kiminle karşılaşsam bu cümleyi kuruyor:

Diyorlar ki, “Yeter artık bu yaz. Ne uzun temmuz ne uzun ağustos oldu. Bitse de kurulu düzenimize dönsek. Evimize dönsek” diyorlar…

Tuhaf bir huzursuzluk var insanlarda…

Ve yine tuhaf bir gerçek bu cümleyi kuranların yüzde 90’ı kendi evlerinde oturuyor. Çeşme ve Bodrum’da...

Ama İstanbul’daki kendi evlerini istiyorlar.

Garip bir yaz oldu anlayacağınız. Gariplikleriyle de bitmek üzere…

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR