Fotoğraflar : Kamil Özet
Röportaj : Reşit ÖZET
- Evlenmeden önce iş hayatınız devam ediyordu. Evlendikten sonra kızınız Mila'nın dünyaya gelmesiyle iş hayatınıza ara verdiniz. Şimdi yeni bir iş heyecanı başladı sizin için, anlatır mısınız?
Aslında hiç bir zaman ara vermedim sayılır. Ufak tefek işler yapıyordum hep moda bloğu yazıyordum, freelance styling yapıyordum. Fakat full, sabah dokuz aksam yedi çalışmaya daha hazır değildim. Ama Mila'da büyüdükten sonra zaten hayalini kurduğum bir iş vardı, birazcık da şans eseri de ortaya çıktı aslında. ICON34 Ajansını kurmaya karar verdik.
- Bu ajans nedir? Faaliyetlerinden bahseder misiniz?
Bu bir stil danışmanlığı, saç ve makyaj hizmetleri veren profesyonel bir ajanstır. Reklam filmleri, lookbook çekimeri, katalog çekimleri, kişisel danışmanlık almak isteyenlere danışmanlık veren kurumsal bir şirket olarak yola çıktık. Gökhan Yalçıner ve Çağdaş Uluçay'la birlikte güç ortaklığı oluşturup böyle bir yer açmaya karar verdik. Onlar da senelerdir bu piyasanın içinde olan, makyaj konusunda Türkiye'nin önde gelen markalarıyla ve stil danışmanlarıyla çalışmış isimler.
- ICON34 Ajansı şuanda kaç kişilik bir aile?
- Şu anda 10 kişiyiz. Ben yardımcımla birlikte stil danışmanlığı yapıyorum. Yine birlikte reklam filmlerini hazırlıyoruz. Onun dışında dört saç artistimiz ve dört makyaj artistimiz var.
- Kısa zamanda oldukça iyi işler yaptınız sanırım. Ajansınızın tercih edilme sebepleri nelerdir?
Dediğim gibi kurumsal firmalara paket program sunabiliyoruz. Hem stil danışmanlığı hem saç, makyaj olan. Bu şekilde olduğu zaman tabiki tercih edilme sebebi oluyor. Aynı zamanda da özel müşterilerimiz var. Onlara da servis veriyoruz. Bu şekilde bir oluşuma girdik.
- İlk yapılan işler genellikle unutulmaz. Onun heyecanını anlatır mısınız nasıl tepkiler aldınız?
İlk yapılan kurumsal işimiz çok heyecanlıydı. Güzel bir styling işi oldu. Kurumsal bir firmanın reklam çekimiydi. Bir erkek oyuncuyu giydirdik. Gayet güzel, geri dönüşü çok iyi olan bir iş oldu. Hatta reklam filmi ödül bile aldı. O yüzden çok mutlu olduk. Sonrasında da gerisi geldi zaten.
- İş hayatına atıldığınızda eşiniz İzzet Bey'in desteği oldu mu?
Tabii ki oldu ve beni destekledi. Eşim benim çalışmamı çok istiyordu. Bu fikirle ona gittiğim zaman da, hiç tereddütsüz ''Tabiki çok iyi bir fikir, bir ekibin olması çok mantıklı..'' diyerek bana çok destek verdi ve hep arkamda durdu. İkimiz de bir gün bile hiç tereddüt etmedik. Hemen böyle bir oluşuma başladık.
- İzzet Bey'le iş konuştuğunuz oluyor mu? Eve iş taşıyor musunuz?
Çok. O tekstilci olduğu ve benimde geçmişimde tekstil olduğu için bir kere onun işinden çok konuşuyoruz. Birbirimizin dilinden çok iyi anlıyoruz. Bazen işlerimde kafam karıştığı oluyor. Nasıl karar vermem gerektiğini bilemiyorum. Ona danıştığım çok oluyor. Maddi konularda ve fikir olarak ondan çok destek alıyorum. Hatta şu sıralarda tek konumuz benim işim bile diyebiliriz.
- ICON34 Ajansı ile yeni bir heyecan yakaladınız. Daha öncede bloğunuz vardı ve kısmende olsa iş hayatında yer alıyordunuz. İleriye dönük baktığınız zaman işinizle ilgili hedefleriniz neler? Şuan hayalini kurduğunuz mesleğimi yapıyorsunuz?
Evet hayalini kurduğum meslek buydu . İleriye dönük düşüncelerim de tabiki ekibi büyütebilmek. Daha kalabalık bir ekiple çalışabilmek, aynı anda 4-5 iş alabilmek. Aynı zamada kurumsal işler alıp, mode çekimi yapmak ve özel müşterilere servis vermek istiyoruz. Kısacası şirketi büyütmek, 10 sene sonra Türkiye'de hatırı sayılır bir ajans haline getirmek istiyorum.
- Peki aklınızdan ''Keşke bu projenin arka planında biz olsak'' diye geçirdiğiniz bir dizi, sinema vs. var mı?
Dizilere açıkçası hiç heves etmiyorum çünkü çok zor. Birkaç tane denemem oldu, zorlayıcı bir sektör. Benim daha çok amacım reklam piyasasında tercih edilen bir ajans olmak. Şu anda imrendiğim şey çok çok büyük kurumsal firmaların reklam filmlerini çekmek. Umarım yakın zamanda da o amacımıza ulaşırız diye düşünüyoruz. Şuandaki hayallerim daha çok kurumsal firmalar üzerine. Büyük firmalarla çalışabilmek daha çok hayallerimin arasında.
- Hayal ettiğiniz gibi mi gelişti her şey?
Hayal ettiğim gibi gelişti. Çok iyi 2 ay geçirdik. Ağustos, Eylül, Ekim aylarımız doluydu. Beklenmedik teklifler geldi, beklenmedik işler oldu. Güzel bir ilk 3 ay geçirdik. Herkes işin gidişatından şuanda mutlu.
- Şu anda hayatınız farklı bir boyuta taşındı. Ailenize özellikle de kızınıza vakit ayırabiliyor musunuz?
Ayırabiliyorum çünkü daha programlı oldum şuanda. O da zaten artık 4 yaşında olduğu için akşam 4'e kadar okulda. Bu da tabi benim daha çok işime yaradı. Bende akşam 6-7 gibi evde oluyorum. Onunla daha kaliteli zaman geçirebiliyorum. Mila'nın çok tepkisi olmadı. Yaz dönemine geldiği için ilk başlarda biraz bocaladık. ''Çalışmasan olmaz mı?, Gitmesen olmaz mı?'' gibi tepkiler aldık ama şimdi düzenimiz oturdu, her şey yolunda.
- Kızınız Mila 4 yaşına geldi, her şeyi daha iyi anlamaya başladı. Tabiki anne-kız ilişkinizde ayrı bir boyuta taşındı. Anlatır mısınız?
Şu anda benim en yakın arkadaşlarımdan biri ve çok komik. Büyüdükçe daha çok zevk alıyorsunuz çocuktan. Konuşmaya başladıkça, benimle paylaşmaya başladıkça, etraftaki kişileri benimle paylaşmaya başladıkça, yaşadığı olayları benimle paylaşmaya başladıkça çok daha zevk alıyorum ilişkiden. Anne-kız olduğumuz için de daha bir samimi, sırdaş oluyorsunuz. İnanılmaz bir duygu. Çocuklar kendini ifade etmeye başladıkça çok tatlılaşıyorlar.
- Öncelikle Mila size çok benziyor. Peki kızınız sizinle neler paylaşıyor? Mila'da kendi çocukluğunuzu görebiliyor musunuz?
Bir kere sınıfında beğendiği bir çocuk var bana onu anlatıyor. Onu anlattığı zaman hem ciddi bir şekilde onu dinlemeye çalışıyorum hem de gülmemek için kendimi zor tutuyorum. Evdeki konumuz sadece o. Ya da o gün canını sıkan bir şey olmuşsa onu anlatıyor. Yani ergen bir genç kız gibi sohbet edebiliyoruz. Çok şeker. Allah herkese nasip etsin bu duyguyu inşallah.Ben o yaşta o kadar zeki değildim herhalde. Onlar çok farklılar milenyum çocukları o yüzden sanırım. Sanki 4 yaşında değil de 14 yaşında gibi tepkiler, konuşmalar, teknolojik şeyleri kullanabilme becerisi, anlaması, yabancı dile karşı olan ilgileri, sanata ilgisi... Bütün sınıf arkadaşları öyle. Biz çocukluğumuzda çok daha saftık herhalde şimdi çok farklı bir jenerasyon yetişiyor.
- Peki babası İzzet Bey'le ilişkisi nasıl?
Babasıyla ilişkisi çok iyi. Babasını tabiki farklı bir şekilde seviyor. Biraz aşık gibi babaya. Onun için en yakışıklı erkek o. Hafta sonları babasıyla çok vakit geçiriyor. Onların baba-kız gezmeleri vardır, bazen beni de almazlar. ''Biz baş başa çıkacağız bugün.'' derler. Çok çok iyidir ilişkileri de baş başa vakit geçirmeyi çok severler.
- Nasıl bir yaz geçirdiniz? Tatil rotalarınız nereler oldu?
Güzel bir yaz geçirdik. Çeşme'ye gittik. Ben Çeşme'yi de çok seviyorum. Orada ki hayatı da çok seviyorum. Daha samimi ve sakin geliyor bana. Ben Mila'yı da aldım, İzzet'de hafta sonları yanımıza geldi gitti. Sonra Bodrum'a ailemizin ve arkadaşlarımızın yanına gittik. Ufak bir yurt dışı seyehatimiz oldu. Mykonos'a gittik geldik. Onun dışında ailece hep Bodrum'daydık.
- Bu yazdan kalan bir anınız var mı?
Bu yazdan kalan bir anı Mila'nın yüzme öğrenmesi oldu. Kolluksuz bir şekilde, ben bütün yaz iskelenin kenarındaydım ama atlattık kazasız bir şekilde. Bütün bir yaz onunla uğraştım diyebilirim. Ama yüzmeyi öğrendi Ağustos'un sonunda. Güzel, ailemizle sakin, huzurlu bir yaz geçirdik.
- Siz yaptığınız iş dolayısıyla da hep modayla iç içesiniz. Ülkemizde Fashion Week moda haftalarını nasıl buluyorsunuz?
Bu sene Fashion Week'e katılamadım, hiç bir defileye gidemedim, çok üzgünüm. Biraz yoğun bir haftamızdı o hafta. Fashion Week'in her sene daha da ileriediğini görüyorum. Yurt dışında ve dış basında adından daha da çok söz ettirdiğini görüyorum. Yeni tasarımcılar görüyorum ve çok da seviniyorum. Yni isimlerin gelmesi, piyasanın dönmesi güzel gelişmeler. Başarılı buluyorum.
- Yurt dışında ve ülkemizde beğendiğiniz tasarımcılar var mı?
Çok var aslında. Zeynep Tosun'u çok beğeniyorum. Gamze Saraçoğlu, Arzu Kaprol, bizi yurt dışında çok iyi temsil eden Hüseyin Çağlayan, Erdem Moralıoğlu, Bora Aksu...
- Kendi giyim sitilinizi nasıl tanımlarsınız?
Ben çok ruh haline göre giyinen bir insanım. Yani sabah kalktığımda o gün nasıl hissediyorsam ona göre. Bazen çok salaş, bazen çok şık, bazen çok klasik giyinebiliyorum. Çok da kafa yormuyorum aslında çok kafa yormuyorum. O gün kendimi nasıl iyi, rahat hissedeceksem öyle giyiniyorum. Ama genelde klasik parçalarla modern aksesuarları birleştirmeyi seviyorum diyebilirim.
- Şimdi yoğun birt tempo içerisindesiniz ama biz sizi hep sosyal sorumluluk projelerinde ön planda görüryorduk. Bu tempo şuanda nasıl?
Şuanda 2 dernekle devam ediyorum. Tohum Otizm Vakfı'ndayım. Aynı zamanda Fatoş Sarıgül ile birlikte Hayat Paylaşım Derneği'nde. İkisinide birlikte aktif olarak devam ediyorum. Hatta şimdi Tohum Otizmin her sene ki geleneksel kermesimiz var, ona çalışıyoruz. Bu sene 26 Kasım günü Sait Halim Paşa Yalısı'ndayız. Yine çok güzel firmalar katılıyor kermesimize. Çok güzel bir kermes olacak. Herkesi bekleriz destek olmaya.
- Kendinizi kelimelerle anlatsanız hangilerini seçerdiniz?
Mükemmelliyetçiyim ki bundan hiç hoşlanmıyorum. Başak burcuyum, burcumdan gelen özellik olarak da takıntılı. Bu özelliğimi biraz törpülemeye çalışıyorum. Kendimle ilgili çok fazla düşünen bir tip olduğumu söyleyebilirim.
- Siz genelde yurt dışı seyehatlerinizi 8-10 kişilik arkadaş gruplarıyla yapıyorsunuz. Nasıl oluyor bu ayarlamalar?
Valla çok spontene oluyor. Genelde arkadaşım Fatoş Sarıgül'den çıkar seyehat programları, bizde hemen ayak uydururuz. Çünkü çok seviyoruz arkadaşlarımızı. Küçük kaçamaklar yapmak çok hoşumuza gidiyor, keyif alıyoruz. Güzel programlar olduğu sürece iş tempomuzu da uydurarak ayak uydurmaya çalışıyoruz.