Geçen yılı yüzde 43'lük yabancı turist kaybıyla kapatan Antalya bu yıl yeniden toparlanmaya başladı. Her köşesinde, dünyada eşine zor rastlanacak kadar şık ve güzel turistik tesisi bulunan şehirde turizmciler de ellerini taşın altına koymaya ve kaliteli yabancı turisti yeniden ülkemize çekmek için çalışmaya başladı. Bu çalışmalar içinde en başarılısı, ATP ( Association of Tennis Professionals/ Profesyonel Tenisçiler Birliği) World Tour 250 kapsamında Antalya Open'ın düzenlenmesi oldu. Tenisle çok ilgili olmayanlar için mini bir açıklama yapayım: 24 Haziran-1 Temmuz tarihleri arasında Belek Kaya Palazzo Otel'de gerçekleşen bu turnuva, erkek oyuncuların Wimbledon'a gitmeden önce katıldıkları son çim kort tenis turnuvası. Bu Türkiye için bir ilkti ve dünyanın 80 spor kanalından canlı yayınlanarak büyük ilgi gördü. Ülkemizin turizmi bir yana, zarar gören imajı açısında da son derece etkili olan organizasyona Fernando Verdasco, Dominic Thiem, Victor Triocki, Marsel İlhan, Luichi Sugita, Adrian Mannorino gibi dünyanın en iyi tenisçileri katıldı.




Turnuvanın perde arkası




-ATP 250 Antalya Open, dünyanın yedinci, Türkiye'nin ilk çim kort tenis turnuvası oldu.




- Kaya Palazzo Otel bu organizasyon için 10 milyon dolarlık yatırım yaptı ve turnuvanın üç yıl üst üste Antalya'da yapılması için anlaşma imzalandı.




- Dünyada ilk kez bir tenis turnuvası bir otelin içinde gerçekleşti.




-Antalya'ya gelen ATP ve All England Lawn Tennis Club yetkilileri, çimlerin uzunluğundan tutun topun sıçrama alanına kadar korttaki her bir bölgeyi milimetrik olarak inceledikten sonra turnuvanın gerçekleşmesine onay verdi.




-Turnuva için 7 çim kort yapıldı. Otelin toplam kort sayısı 35'e çıktı.




-Turnuvanın gösteri vuruşunun tarihi Aspendos Antik Tiyatrosu'nda yapılması tüm dünya için sürpriz ve Türkiye için de çok güçlü bir tanıtım oldu.




-Kaya Palazzo Belek'in yaptığı 10 milyon dolarlık yatırım, turnuvanın 80 ülkede canlı yayınlanmasıyla hem otele hem de ülkemize 300 milyon dolarlık reklam olarak geri dönmüş oldu.




Oturun lütfen!




-Turnuvanın en sempatik hakemi, aslen Mısırlı olup İspanya'da yaşayan İsveç vatandaşı Muhammed Lahyani'ydi. Wimbledon finalini de yönetecek olan Lahyani, yarım Türkçe'siyle ve esprileriyle ben dahil tüm izleyicilerin gönlüne taht kurdu.




-Maçlar sırasında Lahyani'den en sık duyduğumuz söz "Oturun", "Otur" oldu. Oyuncular tek bir izleyicinin bile maç sırasında ayağa kalkmasına ya da hareket etmesine müsamaha göstermiyor, hakemden ikaz etmesini istiyor.




- 42 derecelik sıcağın altında kıran kırana mücadele eden Kıbrıslı oyuncu Markos Baghdatis, bir süre sonra dayanamayarak bayıldı.




- 31 yaşındaki Sırp oyuncu Victor Triocki'nin dört bir yanı yetişkinler için havuz olan otelin çocuk havuzunda ne işi vardı ona kimse bir anlam veremedi...




Zengin cimriliği diye bir şey var




TANIDIĞIM tüm zenginler tutumluluk değil, basbayağı cimrilikten gelme. Bu mevzuyu dost ortamlarında sık sık konuşuruz. Biz orta halli normal yaşayan insanların asla değer vermedikleri paraların zenginler için nasıl kıymetli olduğunu görmek bizi hayrete düşürür. Dünyanın en zenginleri listesinde olan işadamı Hüsnü Özyeğin'in hayatını anlattığı ve Rıdvan Akar'ın kaleme aldığı ‘Bir Dünya Kurmak: Hüsnü Özyeğin'in Yaşam Öyküsü' adlı kitap geçen hafta çıktı. Özyeğin, çalışarak ve üreterek geldiği bugünleri anlatırken geçmişinde tuttuğu bilanço defterini de paylaşıyor okurlarıyla. Buradan öğreniyoruz ki öğrencilik yıllarında başlıyor gelir gider hesabı tutmaya. Mesela Wendy adlı bir kız arkadaşı var ve onu yemeğe götürüyor. Yemeğin maliyeti 3 dolar. Sonra bir başka hanımla yemeğe çıkıyor o da 5 dolar tutuyor. Biz bu paraları bahşiş diye bile vermezken, Özyeğin o paraların hesabını yaparak bir imparatorluk inşa ediyor. Demek ki bu işler böyle oluyor. Bundan sonra oturup zenginlerin cimrilikleri hakkında dedikodu yapacağıma olayın felsefesini içselleştireceğim. ‘Aman benim de bir keyfim bu' diyerek hiçbir mala ederinden fazla para vermeyeceğim. "Parada cimri olanın duygusu da cimri olur" demişler. Doğru söylemişler; zengin olmayı kafaya koydum, bundan böyle kimseye de ederinden fazla kıymet vermek yok.





İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR