Pelin Akil, Beşiktaş Stadı'nın orada peçete, su satan ya da zorla camları silmeye çalışan tiplerin sözlü şiddetine maruz kaldığını çektiği video ile anlatmış.

Pelin Akil, "İstanbul artık her şeyi çok zorlaştırıyor. Biraz önce Beşiktaş Stadı’nın orada peçete satan bir çocuk, nasıl satıyor biliyor musunuz? 'Lan … karısı para versene' iğrenç konuşarak, nasıl küfür ediyor biliyor musunuz? Anneme, babama, sülaleme küfrederek 'Alsana şunu alsana' diye cama vuruyor" demiş.

Fakat o tipler yeni değil ki.

Yıllardır oradalar ve yıllardır o küfürleri insanlara savurup zorla para alıyorlar.

İnsanların bam teline basıyorlar.

Pelin Akil, telefonu eline alıp, "Polisi arayacağım" dediklerinde "Ara ara" demişler.

Demişlerdir. Hiç şaşırmadım. Çünkü defalarca benimde başıma geldi. Trafik varken oradan geçmeye ödüm patlıyor. Bu arada geç saat olmasına da gerek yok.

Havanın karanlık olmasına da gerek yok. Gündüz vakti de yapıyorlar üstelik.

Kimseler de umurlarında değil. Resmen yol kesip haraç istiyorlar. Vermeyince de küfür, kıyamet gırla.

Ve kimsenin de umurunda değil sanki. Yıllardır diyorum yıllardır. Asla tükenmeden çoğalıyorlar.

Gerçekten oradaki bu para isteme terörünü nasıl durduramıyorlar aklıma almıyor.

Üstelikte ışıklarda da sürekli polis aracı olur. Tam Dolmabahçe Sarayı'nın oradaki ışıklar.


Bu yazım ilk değil. Hatta sırf benim de değil. Defalarca yazıldı, haberi yapıldı. Ama boşa.. Değişmiyor o tipler oradan gönderilemiyor. Resmen öfke saçıyorlar. Allah yardımcımız olsun gerçekten.

Pelin Akil, "Tek başıma kadın olduğum için" demiş.. Ama yok sadece tek başına kadınlara değil. Özellikle yanında kadın olan erkeklere de yapıyorlar.

Yanındaki kadının yanında öyle sözleri işitmesin de para versin diye. Öyle edepsizler anlayacağınız.

Helal teyzelere

Geçen hafta TikTok'ta "Evlenmeyin" çağrısı yapan dört teyzeyi hatırlarsanız. Haberci arkadaşım Fulya Soybaş teyzeler ile konuşmuş. Meğer teyzeler oradan kazandıkları para ile sokaktaki canlara bakıyorlarmış.

Helal olsun.

Nasıl tatlılar, insan olmak böyle bir şey işte.

Sokak hayvanlarına kötü davranan tipler utansın.

Bu arada teyzeler 16 yaşında görücü usulü ile evlendirilen, ‘Kızlar okumaz’ denilerek okula gönderilmeyen, okuma-yazmayı sonradan söken ‘teyzeler'.

Onları çok iyi anlıyorum. Çünkü benim de annemin kaderi böyleymiş. O da 13 yaşında evlendirilmiş.

Ve daha sonradan okuma-yazmayı öğrenmiş.

O yüzdendir ki, yıllardır bana "Evlenme" baskısı.

Hatta teyzelerin anlattıklarını ben annemden yıllardır dinliyorum. Kaderleri aynı gerçekten. Hiç yaşamamışlar. Hep hayatlarında öncelikleri, dünyaya getirdikleri çocukları ve aileleri olmuş. Kendileri için hiçbir şey yapmamışlar.

Teyzeler çok sevildi ancak eleştirenleri de çok.

Özellikle akrabaları ve köylerindeki konu-komşu eleştiriyormuş. Hatta "Git namazını kıl ne işiniz var orada" diyormuş. Kimisi de, "Kaç yaşındasın bu yaştan sonra" falan diyormuş.

Yahu bırakın şu kadınları artık. Bu yaşa kadar sizlerin istediklerini yapmışlar. Diğer insanların söylediklerini yapmışlar. Artık bu saatten sonra istediklerini yapsınlar. Yeter.

"Konu komşu ne der!!!", "Bilmem kim ne düşünür!!!" diye diye bitiyor birçok kadının hayatı.

Zaten zorla evlendirilmiş kimi... Kimisi de aileden kurtulmak için evlenmiş.

İnsanların tek bir hayatı var. Bir kez dünyaya gelip yaşamak. Güzel yaşamak.. Karışmayın insanlara gayrı....

Birilerine bir şey mi kanıtlanıyor

Özcan Deniz geçen hafta Samar Dadgar ile sürpriz bir evlilik yaptı. Düğün fotoğraflarına ben de bayıldım. Birbirlerine de aşırı yakıştırdım. Bir ömür boyu mutlu mesut olsunlar. Ancak Özcan Deniz'in sürekli düğün karelerini paylaşıp altına özlü sözlü yazması. Aşkını sosyal medyadan ilan etmesi çok garibime gidiyor. Ya da sırf Özcan Deniz değil. Böyle aşk ilanını sosyal medyadan yapan herkes garibime gidiyor benim. İlla ki birilerine bir şey mi ispat ediliyor. Bir şey mi kanıtlanmaya çalışılıyor. Neden yani!!! Benim kafam basmıyor gerçekten. Arkadaş burası sosyal medya. Halka açık bir yer. E bunlar da kişinin özel duyguları. Ya da iki kişinin arasındaki bir mevzu. E böyle başlayan aşkların bazılarının da sonu hüsranla bitiyor. E sonra da o duygu sözleri, fotolar siliniyor falan. Ama kayıtlarda kalıyor. Ve her seferinde de önüne çıkartılıyor.. Yani ben Özcan Deniz ile çalışsaydım böyle bir şeye izin vermezdim. Yani şunu demek istiyorum. Sanatçı kesimi duygusal insanlar. Bir anlık gaflete düşüp bazı paylaşımlar yapıyorlar. Ama işte ünlülerin sosyal medyasını yöneten birileri olmalı. Ve o insanlara da güvenmeliler. Bir şey paylaşacakları zaman yardım almalılar. Ki sonradan üzülmemek, kötü olmamak adına. Çalışın doğru insanlarla Tüm ünlülerin doğru insanlarla çalışması şart. Ve onlara güvenmeleri. Bazen yapılan yorumlara o anlık öfke ile çok da kötü yanıt verilebiliyor. Bunun çok fazla örneklerini gördük. Ya da 'fake' olan bir fotoğrafı, bir yazıyı paylaşabiliyorlar. Bakın tekrar ediyorum. Sanatçı kesimi duygusaldır. Bazen yanlış duygulara kapılıp paylaşım yapabilirler ki, bu da çok normal. Sonuçta onlarda insan. Fakat bunun önlemini almak çok kolay. Altı üstü doğru insanlarla çalışacaksınız olacak bitecek. Ve her şeyi "Ben bilirim" kafasından çıkacaksınız. Sanatçı dediğin yaptığı işe odaklanır. Diğer işleri de bilenlere bırakır. Ama bizim sanatçı kesimi biraz bilmiş. Her şeyi "Ben bilirim, ben yaparım" kafasında olduğu için bazen çuvallıyorlar. Maalesef...

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR