Evet bu cümleleri kurmamalıydı.

Evet sahneden böyle bir konuşma yapmak doğru değildi.

Evet söylediği söz kesinlikle yanlıştı.

Evet evet evet!!!

Ama tutuklanması doğru muydu?

Hayır hayır hayır.

Ve asla da kabul etmiyorum.

Dört ay önce yaptığı bir konuşmanın şu anda servis edilip, anında tutuklanması bir kadın olarak beni çok ama çok rahatsız etti. Hayatımda hiç bu kadar umutsuz, mutsuz, korkmuş hissetmemiştim kendimi.

Bakın bir kadın olarak diyorum!!! Ki bu ülkede kadına yapılanları görüyoruz.. Kadınların boğazları kesiliyor, yakılıyor, ne hikmetse o kadınlar hep balkonlardan düşüyor. Ve ne oluyor!!!

Bunu yapanlar önce gözaltına alınıyor, sonra bırakılıyor. Sonra iyi hal indirimi alıyor. Sonra o oluyor bu oluyor. Sonra sonra sonra sonra...

Ki zaten biliyorsunuz olan biteni. Üzgünüm... İçim acıyor gerçekten üzgünüm. Bir kadın olarak çok üzgünüm.

Gülşen, zaten yaptığı açıklamasında; "Sözlerimin ülkemizdeki kutuplaştırmayı hedefleyen kötü niyetli kimselere malzeme vermiş olmasından dolayı üzgünüm" diyor.

Ben de aşırı üzgünüm. Gerçekten kötü niyetli insanların eline verilmiş en büyük kozdur bu. Özgürlüğü savunan, bu uğurda tüm hedeflerin odağında duran bir kadını tutuklamak da tüm biz kadınlara, "Çok fazla özgür olmayın ona göre" demek değil midir?

Dört ay önce neden kimse sesini yükseltmedi?

Bu sözleri Gülşen, dört ay önce söylemiş. Yani dört koca ay...

Hiç mi o konserde biri çıkıp, "Hoooop ne diyorsun sen be kadın" diye bağırmadı.

Hiç mi o konserde imam hatip mezunu yoktu?

Hiç mi o konser sonrasında, "Bak Gülşen böyle birşey söyledi ne saçmalıyor bu kadın!!!" demedi.

Hiç mi biri çıkmadı yahu!!!!

Neden şimdi bu görüntüler servis ediliyor?

İşte tam da bu yüzden. Bizler yine birbirimize girdik. Bizler yine kocaman ayrıştık. Onlar-bizler olduk!!!

Bu güzelim memlekette birken, yine ayrıştık. Tartışıp duruyoruz. Ki zaten bu ülkede bizler, neyi, neden, niçin söylememiz gerektiğini, neye saygı gösterip göstermemiz gerektiğini biliyoruz. Bu bizim genlerimizde var. Ailelerimizden aldığımız saygı ile her kesime, saygı göstermeyi biliyoruz. Ki zaten doğrusu da budur.

Ve yapılan bir saygısızlık sonrasında özür dilemeyi de biliyoruz...

Fakat o konserde alkışlayıp, "Dur zamanı gelince bu durumu servis edenler" işte bizi birbirimize düşüren. O zihniyet ile şimdi bu durumdayız.

Ve "Ama o bu sözü söylememeliydi" diye savunmak yerine bir kadın "Hatasını fark etti özrünü diledi. Fakat bu kadın aşırı özgürlüğü savunduğu için şu an cezaevinde" diyerek bu detayı bakın özellikle bu detayı çok fazla, enine boyuna düşünmenin gerektiği zamanlardayız.

Reddetse de oğlu değil mi?

İbrahim Tatlıses bir kez daha ölümden döndü. Geçmiş olsun. Allah bir daha yaşatmasın elbet ama önceki gün görüntülere bakarken evlatları dikkatimi çekti.

Özellikle mahkemelik olduğu oğlu Ahmet Tatlıses. Nasıl korkmuş, nasıl babasını kurtarmaya çalışıyor.

En nihayetinde evlat. En nihayetinde babası.

Ki İbrahim Tatlıses, çok sert sözler sarf etti.

Selçuk Ural ve Hakan Ural olayında da yazmıştım. Düşüncem belli.

Ne olursa olsun bir baba evladı için kötü söz söylememeli. O çocuk dünyaya gelirken babasını, anasını, ailesini seçemiyor. Ve en nihayetinde o çocuğu sen yetiştiriyorsun.

İyisiyle, kötüsüyle o evlat senin. Yaşadığın şeyi bu kadar kamuoyuna sunmak, evladın için bu sözleri sarf etmek gerçekten çok acı....O yüzden de bu kaza sonrasında oğluna sarılsın İbrahim Tatlıses.

Davayı kapatsın.

Şu dört günlük dünyada evlat sevgisini bir kez daha düşünsün derim.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR