“Bir Umut Yeter” dizisinde şu cümleler yüzünden tüm Çerkez halkı ayaklanmış.
Kanala doğru yürümüş.
Dizinin yayından kalkması için protesto etmişler.
Neden?
Çünkü dizinin bir bölümünde “Bunun sütü bozuk. Annesi şoförün yeğeniydi çok güzeldi, tam bir Çerkez kızı” cümlesi geçiyor da ondan.
Dil çirkin, üslup çirkin ötesi.
Senaristler nasıl hangi zihniyette bu kadar çirkinleşmeyi başarabiliyorlar anlamak mümkün değil.
Bu cümleler, bu kadar çirkinlik mi reyting alıyor yani.
Arada sırada kumanda elimde kanalları dolaşırken dizilere bakıyorum o kısacak anlarda duyduğum cümleler yüzünden, nasıl kanalı değiştireceğimi bilemiyorum.
- O eksik etek.
- Bilmem kimin eskisi.
- O dul kadın onunla oğlum evlenemez.
- Mahallede kırıtıp duruyor.
- Bilmem kimin kızı bilmem ne olmuş.
Cümleler yazıyor senaristler. Ve bunu da çekiyorlar, yayınlıyorlar.
DÜŞMAN ARAMAYA GEREK YOK
Maalesef bu olay bizim genlerimize işlemiş.
Birilerine bir şeyler takmak için yarışıyor insanımız adeta.
Yok işte kilolu, zayıf, çirkin, güzel, kısa, uzun, yakışıklı, biçimsiz gibi sözler söylemek meşhur.
Annelerimizin altın günleri dahil, konu komşu bir araya geldiği zaman ya da kahvehaneler de ne konuşuluyorsa dizilerde de bunu görüyoruz, duyuyoruz.
Evet maalesef Çerkez halkı da ayaklanır başka halklarda.
Bizim en büyük düşmanımız yine kendi halkımız ve o keskin acımasız dilimiz.
Başka düşman aramaya gerek yok.
Bu huy bu memleketin kanından çıkmadığı sürece geçmiş olsun.
Mutluyduk Belki Bugüne Kadar
Paole Genovese’nin “Muhteşem Yabancılar” adlı filminden sahneye uyarlanan “Mutluyduk Belki Bugüne Kadar” oyununu izledim Toy Sahnesi'nde 7 arkadaşın bir akşam yemeğinde buluşmasıyla başlayan oyun, seyircisine sıra dışı bir deneyim sunuyor.
Yani cep telefonlarıyla kurduğumuz mahremiyetin açığa çıkmasının nelere sebep olacağını tokat gibi yüzüme çarpıyor.
Hatırlayın bu konunun aynısını Belçim Bilgin Erdoğan, Buğra Gülsoy, Şebnem Bozoklu, Leyla Lydia Tuğutlu ve Çağlar Çorumlu "Cebimdeki Düşman” filmi ile sinemaya aktardı.
Aynı konuyu anlatıyordu.
Cebimizdeki düşmanı yani telefonlarımızı.
Tiyatro da sahnesinde de Cuma akşamı izledikten sonra bir kez daha şunu sorguladım.
GEÇMİŞLER OLSUN!
- Cep telefonlarımız hayatımızdaki en büyük sırları biliyor.
- Sırlarınız bir gün ortaya çıkarsa ne yaparsınız?
- Cep telefonlarına gerçekten tutsak olmuşuz kurtulamıyoruz.
- Cep telefonumuz bizi esir almış farkında mısınız?
Ve bunun yıkılması bir anlık bir şey.
Biz ondan kurtulamadıkça o bizi daha da içine çekiyor.
Ve hepimiz telefonlarımızın tutsağı olmuşuz.
Geçmişler olsun efendim.
Bu arada Toy Sahnesi'nde küçük bir salondu ama cuma akşamı olmasına rağmen tıklım tıklım doluydu.
Tiyatroları gezme, izleme serüvenim hızla devam ediyor.
Haberdar edeceğim yeni oyunlar izledikçe.
Siz de izleyin ve “Acaba biz böyle bir oyunu oynamaya cesaret edebilir miyiz?” diye kendinize sorun derim.
Adriana, Metin aşkına hala inanmayanlar var
Bir yılı geçiyor sanırım Adriana Lima ve Metin Hara’nın aşkı.
İkili birlikte olmaya, aşk mesajları paylaşmaya devam ediyor.
Ama insanımız beni gördüğü zaman ilk sorduğu soruların başında da bu ikilinin aşkı geliyor.
Yani hala yüzde 90 bu aşkın doğru olmadığına inanıyor.
Tuhaf değil mi?
Ben “Hala birlikteler ayrılmadılar, demek ki doğru. Artık sorgulamasanız” desem de “Hayır kesin hala bu işte bir iş var” diyorlar.
Ve bunu söyleyenler de bu işi yapan bu sektörde olmayan insanlar.
İkili nikah masasına otursa imzayı atsa bile inandırıcı gelmeyecek çok kişiye.