2 gün önce bir kadın yanıma gelip “Esin Hanım, bu nasıl bir sektör, nasıl bir dünya? Fahriye Evcen ile Burak Özçivit evleniyor. Düğüne Özçivit'in 2 sezondur aynı dizide oynadığı, göz göze bakışıp aşk yaşadığı Neslihan Atagül katılmıyor.


Neslihan ile Kadir (Doğulu) evlendiğinde de Burak ve Fahriye katılmamıştı. Nasıl bir sahtekârlık bu?” dedi. Öncelikle: 1- Sahtekârlık değil profesyonellik. 2- İnsanlar birbiriyle iş yapıyor diye can ciğer kuzu sarması olmak zorunda değil. 3- ”Yayın” dendiği anda izleyiciye hiçbir şey fark ettirmez, işini yaparsın. 4- Sette kavga ediyor, birbirinin yüzüne bakmıyor, gülmüyor olabilirsin. Ama kamera önünde bunu hissettirmemen, rolünü kesmen gerek. 5- Eğer canlı yayın televizyon programı yapıyorsan reklam arasında kavga edebilirsin. Ama yayına girdiğin anda gülmek, eğlenmek, işini yapmak zorundasın. Yoksa çekip gitmek oradan hızla uzaklaşmak gerek. İş, arkadaşlık, dostluk, profesyonellik. Bunları ayırmak,


ayrıştırmak şart.




'Siz de mi böylesiniz?'




Tabii ben bunları sıraladıkça kadın bana “Siz de mi böylesiniz?” diye uzayıp giden bir konuşma yaptı. Öncelikle ben şöyleyim. İş için en iyisi olması adına kavga ederim, tartışırım ama sonrasında küs kalmam. Kimsenin kalmaması lazım. Sonuç işin iyi olması, işin başarıya ulaşması. İşin başarıya ulaşması için gerekirse tartışır, en doğruyu bulur, devam edersin. Küs kaldığım kişiyle iş yapamam. Yani ben rol kesemezdim. Kesene ayrıca sonsuz saygım var. Helal!




Bu yaz yine Gülnur




Geçen yaz bu zamanlar Tarkan'ın Harbiye Açıkhava kostümlerini hazırladığı için söz ediyorduk Gülnur Güneş’ten, bu sene de dünyanın en büyük barajı Hoover Barajı’nda yaptığı özel defileden dolayı. Gülnur Güneş, 'Metis' adını verdiği koleksiyonu için üşenmemiş ta uzaklarda şov yapıyor. Ekip şahane. Daha önce de birlikte çok kez değişik, büyülü atmosferde şovlar sergilediler. Gülnur için her zaman “Adından söz ettirmeyi başarıyor” diyorum ya, işte hiç de yanılmıyorum. Daha da söz ettirecek. Her sene farklı işlerle çıkacak karşımıza. Yeni nesil, yaratıcı, cesur ve korkusuz. Ezbercilik yapmıyor. Kurcalıyor, zorluyor. “Aman benim ailem zengin, oturayım, gezeyim tozayım” demiyor. Ben o gençlerin peşindeyim. Takdir ediyorum, alkışlıyorum.




SERRA KIZIL DA ONLARDAN




Serra Kızıl da onlardan. Yeni nesil işin başına geçenlerden. Annesi de babası da köklü işlerin başında. Kurulmuş bir işleyiş var. Öyle boş işleyiş de değil. Tek çocuk. “Çalışmayacağım, gezeceğim, yiyeceğim, içeceğim” dese ömür boyu yetecek bir işleyişten bahsediyorum. Ama Serra Kızıl öyle değil. Yeni nesil düşünceyle yeni fikirler ürütmeye çalışıyor. Projeler yapıyor. Geliştiriyor. Hatta birçok firma ve dükkâna gidip “Ben patronum, şöyle böyle” havalarına girmeden projesini anlatıyor, teklifler ve anlaşmalar yapıyor. İyi şeyler bunlar. Çalışmanın, üretmenin kötüsü olmaz. O kadar azaldı ki mütevazılık, parasıyla hava atmamak... Bunlar çok kıymetli, pırlanta gibi parlıyor.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR