Bilfen Okulları'nın sahibi Fatih Öztürk'ün zarif eşi Esra Öztürk, sosyal sorumluluk projelerinde ön plana çıkmasıyla dikkat çekiyor. Anneliğin hayatında çok ayrı bir yeri olduğunu söyleyen Öztürk, bilinmeyenlerini HT Kulüp Yazı İşleri Müdürü Reşit Özet'e anlattı.

Röportaj: Reşit ÖZET





- Esra Hanım sizi tanıyabilir miyiz?




Üç çocuklu bir ailenin en büyük çocuğuyum. Bir kız ve bir erkek kardeşim var. Oğlak burcuyum. Marmara Üniversitesi İngilizce Turizm Bölümü’nden mezunum. Ailemin yatırımlarının turizme yönelik olması nedeniyle üç kardeş olarak hepimiz turizm okuduk. Okul bitince iki yıl aile şirketinde çalıştım. Daha sonra kuşak çatışması sebebiyle ayrıldım. 14 ay farklı bir şirkette çalışıp kendimi aileme ispat ettikten sonra 23 yaşımdayken Bağdat Caddesi üzerinde iki şirket birden açtım. Birinci şirketim bilgisayar yazılımı ve bilgisayar satışı üzerineyken ikinci şirketim İngiltere’den İngilizce ders kitabı ithalatı yapıyordu. Aynı zamanda 20 yaşından itibaren sosyal sorumluluk projelerinin de içindeyim. Göztepe Leo Derneğinin kurucu üyelerindenim. Sonrasında aynı derneğin başkanlığını da yaptım. Hayatta mutluluğun yolunun insanları mutlu etmek olduğunu çok erken yaşlarda fark ettim. Yakın çevrem çok iyi bilir, sürpriz yapmayı çok severim. Aileme çok düşkünüm.





- Bilfen Okulları’nın sahibi olarak okulda çalışıyor musunuz?




Bilfen Okulları kayınpederim tarafından 1988 yılında kurulan ve kurulduğu günden beri Türk eğitimine önemli katkılar sağlayan bir eğitim kurumudur. Eşim Bilfen Eğitim Kurumları’nın Yönetim Kurulu Başkan Vekili olarak görev yapıyor ancak ben okulda çalışmıyorum. Üçüncü kızımız Nehir dünyaya geldikten kısa bir süre sonra iş hayatımı noktaladım. Ancak kurumumuzun sosyal faaliyetleri ve velilerimizle ilgili her türlü konuda destek olmaya çalışıyorum.




- Aile şirketlerinde bir göreviniz var mı?




Daha önce söylediğim gibi yakın kısa aralıklarla anne olmam sebebiyle aktif çalışamıyorum. Ama fikren ve gönül olarak her zaman yapılan çalışmaları destekliyorum.




- Çocukken hayalini kurduğunuz bir meslek var mıydı?




Ailem turizmciydi. Çocukluğumda babamın Marmaris’te turizme yatırım yapma planları olduğu için farklı bir iş kolu ve meslekle ilgili bir hayal kurmadım. Geleceğimi ailemin işi yönünde planladım. Eğitimimi de bu yönde aldım. Babam iki otel yaptı. İkinci otelin bittiği yıl “Hadi gel kızım, otelin yönetimine geç” dediğinde ben evlendim.




- Sosyal sorumluluk alanında hangi derneklerde çalışıyorsunuz?

Sosyal sorumluluk hayatımın önemli bir parçasını oluşturuyor. Yaşadığımız toplumun daha iyi bir noktaya gelmesi için elimden geleni yapmaya çalışıyorum.1999 yılından beri TEMA Vakfı’nda,1998’den beri BAYEM (Bilfen Başarılı Eğitime Muhtaç Çocuklar Derneği) ve TİKAD (Türkiye İş Kadınları Derneği) için çalışıyorum. Bu yıl TİKAD olarak “Bir Başkadır Benim Memleketim” projesini hayata geçirdik. Proje kapsamında Doğu ve Güneydoğu başta olmak üzere ihtiyaç duyulan okullarda fiziksel koşulların iyileştirilmesi ve gereksinimlerinin karşılanması amacıyla kampanya başlattık. Şunu iyi biliyorum ki; kadın eğitildiğinde toplum da eğitilmiş olur. Bu vakıfların dışında TESYEV (Türkiye Engelliler Spor Eğitim ve Yardım Vakfı), Alzheimer Derneği’nin çalışmalarına da destek oluyorum.




- Sosyal sorumluluk alanındaki çalışmalarınıza eşiniz Fatih Bey’in desteği hangi yönde oluyor?




Eşim de çok duyarlı bir ailede büyüdüğü için her zaman bu faaliyetlerime gönülden destek oluyor.




- Eşinizle tanışma hikâyenizi anlatır mısınız?




Eşimle aile şirketinden ayrılıp 14 ay çalıştığım ve hayatımın en büyük deneyimi diyebileceğim Bilfen Okulları’nda tanıştık. Çok yakın arkadaş olduk. Çünkü ortak arkadaşlarımızın varlığının yanında bir sokak ara ile büyümüş olduğumuz için zaten tarzlarımız, hayata bakışımız birbirine çok yakındı. Ben kendi işimi kurduktan üç ay sonra bana ortaklık teklif etti ve İngiltere’den kitap ithalatı yapmaya başladık. Yani önce iş ortağı sonra eş olduk.






- Annelik nasıl bir duygu? Anne olduktan sonra hayatınızda neler değişti?




Annelik dünyanın en güzel duygusu… Sanıyorum annelik kadın hayatında büyük değişimlere yol açıyor. Doğal olarak beni de değiştiren bir süreç oldu. Kendimi bildim bileli çocukları çok severdim ama insanın kendi çocuklarının olması başka bir duygu. Anne olduktan sonra sorumluluklarım çok arttı, daha fazla duygusallaştım. Kısa aralıklarla üç bebek dünyaya getirmek ilk zamanlar beni yordu ancak onların sevgisi, verdiği enerji ile ayakta duruyordum.




- Modayı takip ediyor musunuz? Sizce moda nedir?




Modayı takip etmeye calisiyorum . Kendimi içinde rahat ve mutlu hissettiğim kıyafetleri giymeyi tercih ediyorum. Moda bence giyim ve yasam bicimidir




- Hayatta olmazsa olmazlarınız nelerdir? Neleri affetmezsiniz?




Hayatta olmazsa olmazım çocuklarım, eşim yani ailemdir. Allah’a her an böyle güzel bir duyguyu bana tattırdığı için şükrediyorum. Ben hayatımın her alanında Hz. Mevlana’nın dediği gibi “Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol!” felsefesine inanıyorum. Yüreğinin temizliğine, samimiyetine inandığım, maddiyatın hayatımız da amaç değil araç olduğuna inananlar ile dostluk kurmaya özen gösteriyorum. Güvenmek benim için çok önemli bir duygu. Bu nedenle kim yaparsa yapsın ihaneti affedebilmem mümkün değil. Hayata karşı duyarlılığım nedeniyle çevremde olan bazı olaylara seyirci kalamıyorum. Bana samimi ve içten bir yapımın bulunduğum ortamda avantaj mı dezavantaj mı olduğunu soruyorlar. Benim samimiyetim anlayan için avantaj, anlamayan için dezavantajdır… Nereden baktığınıza bağlıdır.







İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR