Röportaj: Aybala ÇALIŞKAN
Fotoğraflar: Kahraman DOĞAN
Cemiyet hayatından tanıdığımız Şebnem Çapa, bundan 18 yıl önce başladığı Hindistan seyehatleriyle kendini bambaşka bir dünyanın içinde bulmuş. Bu seyehatlerle iç dünyasına yönelen Çapa, yogayla adeta kendini fark etmiş. Hindistan'ın renkli dünyasından o kadar etkilenmiş ki, rengarenk kumaşları Türkiye'ye getirerek elbiseler tasarlamış. Yarattığı Chez-Bo markasıyla, cemiyet hayatının ünlü bayanları arasında kapışılan kıyafetler tasarlayan Çapa'ya göre, kendi koleksiyonundan giyinen hanımların davetlerde pişti olma olasılığı sıfır... Çünkü en fazla 70 parçadan oluşan koleksiyonda, her kıyafetten sadece bir tane var. 30 yıllık evliliği boyunca ise eşi Celal Çapa'yla puzzle'ın parçaları gibi birbirlerini tamamladıklarını söyleyen Şebnem Hanım'la, Çukurcuma'daki mağazasında bir araya geldik.
- Çocukluk yıllarınızda ileride tasarım yapacağınıza dair ipuçları sergilediğiniz davranışlarınız var mıydı?
Çocukluğumda sadece bir tane Barbie bebeğim vardı. O zamanlar Barbie bebeğe sahip olan azınlıklardandık. Bebeğimin hazır iki tane kıyafeti vardı. Kumaş parçalarını kesip bebeğime elbiseler dikerdim. Dikişe merakım da vardı, oyuncak dikiş makinamla kendi kendime bir şeyler dikerdim. Şimdi düşününce demek ki böyle bir eğilimim vardı diyorum.
- Bir şeyler yarattığınızı ne zaman farkına vardınız?
Her zaman yaratmayı seviyordum, farklı parçaları kombinlemeyi seviyorum. 10 sene önce almış olduğum bir bluzla, yeni aldığım bir pantalonu, aksesuvarlarla kombinlemeyi çok seviyorum. Hiçbir zaman takım takım giyinen bir kadın olmadım. Bu işe plaj kıyafetleri, pantalonlar, yakası işlemeli Hint tarzı tuniklerin yakalarını işleterek başladım. “Arkadaşlarım bu işi neden profesyonelliğe dökmüyorsun?” dedi. Yakın bir arkadaşım butiğine 10 parçalık bir kıyafet hazırladım. Arkadaşlarımın beni motive etmesiyle bu işe başladım.
- Chez-Bo'yu diğer markalardan farklı kılan ne?
Renkler müthiş, yaptığım koleksiyonları çok beğeniyorum. Her kıyafetten bir tane olduğu için insanlara enteresan geliyor.
- Modacı olmasaydınız ne iş yapardınız?
İnanın bilmiyorum. Bundan 10 sene önce bu işi yapacağımı söyleselerdi, ''Hadi canım uğraşamam'' derdim. Alışverişe çıksam bir iki mağaza baktıktan sonra sıkılırım... Zannetmeyin ki alışverişi seviyorum. İki sene sonra başka bir iş de yapabilirim.
- Genelde etnik kıyafetler tasarlayan modacı olarak anılıyorsunuz. Bu tanımlama sizi rahatsız ediyor mu?
'Etnik modacı' sıfatı neden benim üzerime yapıştı derseniz, genelde kumaşlarımı Hindistan'dan alıyorum. Bu işe uzun plaj kaftanları yaparak başladığım için etniklik oradan kaldı. Şu anda kulladığım kumaşlar kesinlikle etnik değil. Arzular üzerine kına gecesi kıyafetleri yapıyorum ama onları da modernize ediyorum.
- "Kumaşları Hindistan'dan alıyorum" dediniz. Hindistan'a merakınız nasıl başladı?
Bundan 18 sene önce yogaya başladım. İlk Hindistan aşkım yogayla başladı. Birtakım seminerlere gitmeye başladım ve orayı çok sevdim. Oranın gizemi ve mistik havası beni çok etkiledi. Şimdilerde orası hızla Batılılaştığı için bizler gibi giyinmeye başladılar. O zamanlar Hindistan sokaklarında pembelerden morlardan geçilmiyordu.
- Yoga yapmaya başladıktan sonra hayatınıza dair neler değişti?
Özel hayatımda, evime, arkadaşlarıma, çocuklarıma yaklaşımım farklılaştı. İşimde farkındalığım arttı ve kendimi tanımama yardım etti. Yogayla kendimi buldum diyebilirim.
- Farkındalığınızın artmasıyla yaşam tarzınızda değişiklikler oldu mu?
Yaşam felsefem değişmedi, sadece hayata bakış açım değişti. Yine gitmemiz gereken yerlere gidiyoruz ama benim için gece 00.00'da biter. Yemeğimi yedikten sonra eve dönmeyi tercih ediyorum. Benim eğlencemin bittiği saatte Celal'in eğlencesi başlıyor. O daha çok gece gezmeyi seviyor.
- Hindistan seyehatlerinize Celal Bey de eşlik ediyor mu?
Celal Hindistan'a çok sıcak bakmıyor, Vietnam ve Çin'i çok seviyor. Vietnam'a 5 kere gittik. Doğu insanları çok yumuşak ve çok ılımlılar, onlardan çok şey öğrendim. Oraya her gittiğimde yeni bir ders alarak dönüyorum.
"MÜŞTERİLERİM PİŞTİ OLAMAZ"
- Cemiyet hayatındaki ünlü hanımların birbiriyle pişti olduğu haberleri basına yansıyor. Koleksiyonlarınızdan giyinen hanımlar için böyle bir ihtimal var mı?
Kendime tasarladığım kıyafetin aynısını ne kız kardeşime ne de kızıma tasarlarım. Malzemem olsa bile yapmam. Bu işi ilk yaptığım zamanlar kıyafetlerimi resmen saklıyordum. Tutkuları çok kuvvetli bir insanımdır. Şaka değil elbiselerimi saklıyordum. İki sene öncesine kadar çok sevdiğim kumaşları kenara ayırıyordum. Koleksiyonumda her kıyafetten bir tane olduğu için kimse pişti olamaz. Model olarak evet ama o kadar farklı desenler ve aksesuvarlar kullanıyorum ki yan yana bile koysanız aynı model olduğu belli olmaz.
- Ruhunuzu yogayla besliyorsunuz. Bedeninize nasıl bakıyorsunuz?
Son derece yemek yemeyi seven bir insanım. En son iki gün evvel hamburger yedim. Kızartma ve tatlıya da dayanamam. Kinesis yapıyordum üç aydır onu da yapmıyorum. İnanıyorum ki kardiyoyu haftada 3 kere yaparsam bana yeter. 15 sene yüzdüm, ama buna da zaman gerekiyor. Spor çok önemli zinde ve sağlıklı olabilmek için.
-'Ruh doğallığına önem veririm'' diye bir açıklamanız olmuş. Peki ya dış görünüş...
İnsan dış görüntüsüne önem vermeli. Estetiğe karşı değilim fakat botoksa son derece karşıyım...Bile bile insanın vücuduna enjekte ediliyor. Botoks yapılan kadınların hepsi aynı oluyor. Botoks zararlı bir şey... Estetiğe karşı değilim korkmazsam imkanlar dahilinde yaptırırım. Şu ana kadar üstüne basa basa söyluyorum yüzümde ve vücumda hiçbir estetik müdahele yok.
-30 yıl aynı yastığa başkoymak nasıl bir duygu?
Biz çok iyi anlaşan iki iyi arkadaşız. Beraber seyahet etmekten, film izlemekten sohbet etmekten büyük keyif alırız. 3 haftalık bir seyehate gittiğimizde bile ikinci bir kişiye ihtiyaç duymuyoruz. Celal'le puzzle gibi olduk ve birbirimizi tamamladık.
-30 yıllık evliliğinizde Celal Bey'in size hazırladığı en güzel sürpriz neydi?
Geçen sene 50. doğum günümde 50 arkadaşımı çağırdı. 50 arkadaşımızla yurtdışına gittik. Çok güzel bir tatildi asla unutamam. Çok ince düşünülmüş tabii belki işinden dolayı bu organizasyonlarda son derece başarılı. Çocuklarım ve arkadaşlarım vardı. Ben sadece birkaç arkadaş olacağız zannetmiştim.
- Kızınız Ceylan Hanım, Twitter'dan sürekli futbolla ilgili twit'ler yolluyor. Bu merak nereden geliyor?
Ceylan'ın inanılmaz bir futbol merakı var. Gece geç saatlere kadar futbol programları izliyor. Yorumları dinliyor, ağabeyi ile ciddi tartışmalara giriyor. Celal Galatasaray Lisesi mezunu bir Fenerbahçe'li, annem hasta Galatasaray'lı. Annem 81 yaşında ama bundan 10 sene önce stada maç izlemeye gidiyordu. Ceylan da anneanneden geçme fanatik bir Galatasaray'lı. Saatlerce anneanneyle telefonda maç yorumları yaparlar.
- Son olarak Şebnem Çapa kendisini nasıl tanımlar?
Çocuk ruhluyum ve içimdeki çocuğu öldürmek istemiyorum. Gülmeyi çok seviyorum. Her şey benim en sevdiğim... Sevmeyi çok seviyorum. Güne severek başlıyorum, güzel enerji yolluyorum.