*Leyla Alaton'un başarılı hayat hikayesini kendi ağzından dinleyebilir miyiz?




1961 yılında İstanbul'da doğdum. İlkokulu Şişli Terraki'de, ortaokulu Sainte-Pulchérie'de ve liseyi Notre Dame de Sion Fransız Lisesi'nde okuduktan sonra üniversite eğitimim için Amerika'ya gittim. Orada Fairleigh Dickinson Üniversitesi'nde İşletme Bölümü'nü tamamladıktan sonra New York Üniversitesi'nde master yaptım. Orada Türkiye'den gelen kemerleri satarak büyük başarı elde ettim. Alarko'da gayrimenkullerin PR'ını yaptıktan sonra kendi PR şirketimi kurdum. Evlenince 4 sene ara verdim. Sonra tekrar Alarko'ya döndüm ve hala Yönetim Kurulu Üyesiyim.. Ailemden kısaca bahsedersem; babam İshak Alaton sivil toplumcu. Çok daha büyük kitlelere fayda sağlayacak bir tip, önder, lider, paylaşmayı seven, maddiyatı gerilerde bırakmış bir insan. Böyle bir babanın çocuğuyum. Şu an ben de sivil toplum kuruluşlarında çok aktifim. Annem de entellektüel bir kişilik... Bu yüzden evinde klasik müzik ile büyümüş, görgü kurallarını çok iyi öğrenmiş bir tipim. Şimdi iki çocuğum var ve ben de onlara bu kuralları öğretmeye çalışıyorum. Bizim görevimiz çocuklarımıza kılavuz olmaktır. Biz rehberiz. Bugün öğrettiklerimizi ileride hatırlayacaklar...




'Leyla'lar savaşçıdır'




*İsminizin çok büyük bir sorumluluk yüklediğini söylüyorsunuz her zaman... Nasıl oluyor sizce 'Leyla' isimli kişiler, nasıl bir yaşam yolculuğu bekliyor bu ismi taşıyanları?




İsimler insan hayatında çok önemli... Mesela ben tam bir Leyla olduğumu düşünüyorum, çünkü, Leyla'lar savaşçıdır. Benim tanıdığım tüm Leyla'lar savaşçıydı. Hiçbir Leyla beni utandırmadı ben de onları utandırmayacağım. İnsan ismi gibi yaşıyor. Leyla "gece" ile ilgili bir isim. Hem Arapça hem İbranice... İsmimi çok seviyorum. İsmimin verdiği enerjiye ve güce inanıyorum.




*Şu an nasıl geçiyor Leyla Alaton'un bir günü?




Her gün 6:30 – 7:00'de kalkarım, oğlumu okula bırakır toplantım erken değilse 08:00 – 09:00 arası yürürüm. En geç 11:00'de işte olurum ve akşama kadar ofiste kalırım. Akşam davet varsa ofiste hazırlanırım. E-maillerimi sürekli kontrol ederim. Hem aileme hem işime yetişmeye çalışıyorum bu yüzden çok dolu geçiyor. Yurt dışında yaşayan bir sevgilim var, aşksız olmaz. Ben aşk sayesinde bu kadar coşkuluyum.




*Düşündüğünü her zaman açıkça ve rahatlıkla ifade eden bir insansınız. Çocukluğunuzdan beri böyle miydiniz yoksa hayatınızda karşınıza çıkan dönemeçler mi bu netliği kazandırdı size?




Size katılan özellikler, aile yaşantınızın kattıklarıdır... Aileniz ve çocukluk döneminiz son derece önemli, insanın hamurunu şekillendiriyor. Çok mutlu ve iyi bir dönemdi çocukluğum; sakin, huzurlu ve güzeldi... Bebek'te yaşıyorduk, yazları 3 aylığına Mercan yuvasına gidiyordum, oradaki dostlarım ile hala görüşürüz. Sokakta oyunlar oynardık. Boğaziçi Üniversitesi'nin oradan dolmuşla şehre inerdik. Robert Koleji'nden arkadaşlarım çok vardı. Zor bir lise hayatım oldu, okulum çok zordu. Fen okumakla hata ettim, çok stresli geçti. Amerika'da üniversite okudum çok güzel ve verimliydi. Özellikle master sırasında çok başarılıydım. Ardından iş hayatımda elde ettiğim başarılarım... Ailemden gelen özelliklerim ve tüm bu tecrübelerim bugünkü sağlam ve net kişiliğimi kazandırdı bana...






*Aklınıza yer etmiş en farklı ve en değerli anılarınız neler?




1986 senesinde Amerika'da yaşarken kibrit toplar; kiminle, nerede yemek yedim not ederdim. Hala saklarım, bunlar çok değerli anılardır benim için. Değer maddiyat ile ölçülmemeli.




Aktif üyesi olduğunuz dernekler hakkında bilgi alabilir miyiz?




Ben danışma kurulu üyeliğini kabul ederim genelde. Fikir veriyorum; pozisyon, koltuk, unvan istemiyorum. Birçok vakfın danışma kurulunda aktifim. Mesela Vodafone, kadınlar ile ilgili çok iyi çalışmalar yapıyor. "Türk kadını uyandı" diye bir TEDx konuşmam var. Çağdaş kadın uyandı, ne olacaksa onlar sayesinde olacak. Bu uyanış çok önemli ve bu uyanışta bir damla katkım varsa ne mutlu bana. Benim sevdiğim iş bu. 60 yaşımdan sonra tamamen bu işle uğraşacağım.Kadınların daha çok boardlarda yer alması için çalışan bir toplumumuz var. Haftaya New York'ta bu konuda konuşmam var. 20 senedir Giad'ın kurucusuyum, TurkishWIN'de profesyonel kadınlara çok destek veriyorum, KAGİDER kurucu üyesiyim, Darüşşafaka'dayım. Ortak İdealler derneğinde de aktifim. Özellikle başlangıç dönemlerinde derneklere destek olmayı seviyorum. En çok da kadınların güçlenmesine yönelik çalışan kuruluşlarda yer alıyorum.




'Sosyal medya çılgın ve muzur bir yanımı yansıtıyor'




*Herkesin size gerçekten tanıma fırsatı bulduğu sosyal medya platformları hakkında ne düşünüyorsunuz?




Sosyal medya insanın sahici tarafını ortaya çıkarıyor. Gazeteye ve dergiye göre çok daha hızlı ulaşabiliyoruz herkese ve herkesle yakınlık kurabiliyoruz. Çılgın ve muzur bir yanım var ve sosyal medya bu yanımı yansıtıyor. Çünkü orada özgürüm. Her kadında biraz çılgınlık var ama onu ortaya çıkarma ortamını bulmak lüks olmamalı. Sosyal medyada bağımsızım ve bu çılgınlığı ortaya çıkarabiliyorum. Orada sadece kendim olarak varım. Sosyal medyada bağımsız olmayı seviyorum. Sosyal medyada sadece kendi yaptıklarından sorumlusun. Güzellikleri paylaşmayı seviyorum. Paylaşmak beni zenginleştiriyor o nedenle sosyal medyayı seviyorum. Okuduğum güzel bir kitabı paylaşmak ve insanları bundan haberdar etmek önemli. Sosyal medyada paylaşım yaparken bir beklentin yok ve bu beklentisizlik beni çok mutlu ediyor.




*Moda ne ifade ediyor sizin için? Hangi modacıların çizgisini beğeniyorsunuz?




Arzu Kaprol yakın arkadaşım ve çok beğeniyorum. Modayı sıkı takip etmem. Seyahatte alışveriş yaparım genelde. 15 senelik çantamı da kullanırım hala. Sezonun en iyi parçasını giyeyim gibi bir hedefim hiçbir zaman olmadı. Özlem Süer de çok beğendiğim bir modacı.






*Sanatsal yönünüzün oldukça zengin olduğunu biliyoruz. Nasıl başladı sanat yolculuğunuz? Ne tür sanatsal çalışmalara katılıyorsunuz?




Ben bir koleksiyon yapacağım diye başlamadım bu işe... Sadece sevdiğim, ruhuma ve zihnime doyurucu gelen eserleri bir araya getirmekle başladım ve onun adına koleksiyon dendi. Ankara'da M1886 Galeri'de Deniz Artun küratörlüğünde sergiledik. Eserler o kadar ilgi gördü ki, ben bile seçimlerime galeride görünce tekrar aşık oldum. M1886 Ankara'da çok güzel bir galeridir. Ben tamamen kendi sevdiğim eserleri bir araya getiriyorum, kimseden etkilenmiyorum. Sanat aklımızın ambargolarını yıkmak için çok önemli.




*Dünya sanatı ile karşılaştırma yaparsanız biz neredeyiz?




Türkiye'de zor ama besleyici bir ortam olduğunu düşünüyorum. Ne yazık ki; sanatçının yaşam derdi olunca çok özveride bulunmak zorunda kalıyor. Yaşamını kolay sürdürebilenler daha iyi konsantre olabiliyorlar.




*Genç sanatçılara ne gibi önerilerde bulunmak istersiniz?




Biz çok destek veriyoruz. Entrernasyonel arenada olmaları için elimden geleni yapıyorum. En son Dilan Erkaya‘nın eserini aldım. Öncelikle sosyal medyada paylaşıyorum genç sanatçıları görünürlüğünü arttırmak için. Örneğin; Ramize Erer çok güzel bir resim sergisi yaptı ben bunun duyulmasını sağladım.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR