Cumartesi gerçekleşen hain İstanbul saldırısından sonra toparlanamayanlardanım. Sürekli evde durup yataktan çıkmak istemiyor canım. Neredeyse her gün kullandığım bir yolun teröristlerce bombalanmış olduğu gerçeğiyle yüzleşemeyenlerdenim. Öyle ya herkesin bu travmayı eşit hızda atlatması beklenemez. Kimisi çok hızlı kapattı üstünü. Çok değil pazar günü martılar ve gökyüzü fotoğraflarıyla dolmuştu Instagram. Mesaj vermeden duramayan kitle fikir olarak İstanbul manzarası yayınlayıp, altına da "Huzur istiyoruz – ölenleri anıyoruz" gibi cümlelerle edebiyat parçalayıp işlerine döndüler. Ülkede milli yas varken kahvaltı masaları fotoları paylaşanlar bile oldu. Kendi içimde bu tipleri taş kalplilikle suçlayıp dursam da bir şey paylaşmadan evde kımıldamadan durarak neye hizmet ettiğimi ben de bilmiyorum. "Çok kötüyüm, bu gün pek bir şey yapmak istemiyorum" dediğim herkes "Evet biz de öyleyiz ama çalışmak zorundayız işte" diye lafı geçiştiriyor. Evet tabii ki çalışmak zorundayız, hayatımızı sürdürmek zorundayız ama olan biteni bu kadar kolay geçmek zorunda olmak da zormuş hani. Herkes aynı ölçüde kolay tedavi edemiyor işte kendini. O sırada orada olmaktan başka suçları olmayan polisleri düşünmek, kaybettiğimiz öğrencilere üzülmek... Bu ara hayat zor, var mı mutluymuş izlenimi vereceğim fazla kahvaltı sofrası fotoğrafı olan?
Gülme ihtiyacı
Twitter'da @cerilevis kullanıcı adıyla ün yaptıktan sonra Ömür Özdemir adıyla daha sık karşılaşmaya başladık. O sırada başladığı dizi kariyerinden sonra bir de kitap yazdı Ömür. Yaz boyu ikimiz de Alaçatı'da olduğumuz için kitabının ilerleyişi hakkında fazlasıyla bilgim var. Belki de bu yüzden adıma imzaladığı kitabın kapağını bile açmamıştım birkaç haftadır. Gülmek için nedene ihtiyaç duyduğum bu haftade Ömür'ün ‘Fazla Şaapma' isimli kitabını aldım elime. "O dükkâna ne açılsa tutmadı' cümlesindeki ‘dükkân' gibi bir insanım" diye kendini anlatmaya başladığı cümleleriyle içinde bulunduğumuz gri ortamı biraz olsun unutabildim. Ömür'ün kendi kendine laf sokmalarını okuyup "Oh be daha kötüleri var" dedim belki de bilmiyorum. Gündelik hayatta beni çok güldüren Ömür'ün kitabında da aynı duyguyu koruyabilmesi mutlu edici. Bu ara iyi gidebilir.
İptal edilmeyen konser!
Bu hafta bütün eğlence organizasyonlarına ara verildi. Eğlence olarak bakılıp hafife alınan konserler de iptal oldu tabii. Herkes işine gücüne devam edip parasını kazanıyorken, bu ülkede müzisyenlerin işinin biraz daha zor olması şaşırtmıyor tabii kimseyi. Artık iptal olmayan konser haberiyle karşı karşıya kalınca seviniyoruz, ne tuhaf. Mesela şairane şarkı sözleriyle kafamızı dağıtacak olan Ed Harcourt bu gece Zorlu PSM'de sahne alacak. Yeni albümü ‘Furnaces' ile kariyerinin doruk noktasına gelen müzik adamı travmaya iyi gelebilir.
Kliplerde OLAN BİTEN
-Yeni çalışması ‘Melekler Ölmez'le tam da bir sürü canın melek olduğu zamanlarda geldi Mor ve Ötesi. 20'nci yılları için 23 Aralık'ta Zorlu PSM'de özel bir konser vermeye hazırlanan grubun yeni şarkısı hayranlarını çok mutlu etti. Türkiye'de rock yapacaksan biraz arabesk olacak haliyle.
-Emre Aydın aynı duygu, aynı melodi ve aynı yalnızlıkla devam ediyor yayın hayatına. Evlendikten sonra müziğinde bir değişiklik olacağını düşünenleri fena halde yanılttı. Kliplerinde anlatılan hikâyeye karışmayan, sadece bir köşede şarkısını söyleyen isimlerden (bknz: Ferhat Göçer, Mustafa Ceceli) biri olmuş çıkmış.
-Aynı şarkılara devam eden bir isim de Yalın... Reklam şarkısı olabilecek bütün şarkılarını pazarlama işine girmişken şimdi de şansını bir slow çalışmayla deniyor. ‘Sesinde Aşk Var' isimli şarkıda "Bir ben duyuyorum" dediği için şarkı hakkında yorum yapmaya gerek yok belki de. Şarkının güzel bir tarafı var ve bunu bir tek Yalın duyuyor olmalı.