Bu seneki Çeşme mi Bodrum mu tartışmasından biraz uzak kaldım ben. Çünkü sadece yazın değil, hangi mevsimde giderseniz gidin sizi sıcak sokaklarıyla karşılayan yeni bir gözdenin peşindeyim: Kapadokya! eribacalarının manzaraları, geleneksel evleri, tarihi mağaraları derken başka bir tatil anlayışı sunduğu için her gidişimde o bölgeye daha fazla âşık oluyorum. Başka bir tatil derken sessizlikten ahsediyorum mesela. Evinizde çift camları kapatınca bile yakalayamadığınız huzur dolu bir sessizlik anlatmak istediğim. Araba kornası yerine kuşları dinlemenin ne büyük lüks olduğunu bilirsiniz sanırım. stediğinizde atv’lere atlayarak heyecan yaşayabileceğiniz, en olmadı tarihi vadilerde saatlerce yürüyüp kendinizle baş başa alabildiğiniz bir yer burası. Geliştikçe havasını kaybeden diğer bölgelere inat, zaman ilerledikçe daha da büyülü olan Kapadokya. Bu sefer daha önce gitmediğim Ortahisar dolaylarında gezip ruhumu temizledim.Bu işlemde büyük yardımcım ise bölgenin yenisi The House Hotel Cappadoccia oldu. Şekibe Aslan’ın imzasını taşıyan otel, grubun alışılmış zevkli tavrı üzerine kurulmuş. Odalarında aradığınız her türlü modern dizayn var ama Kapadokya versiyonuyla. Evet tarihi bir odada kalıyorsunuz fakat modern bir şömineniz, tasarım bir banyonuz var. Otel bünyesindeki şarap mahzeni sayesinde Kapadokya’nın gururu olan ürünler tatilinize


kırmızı-beyaz bir renk katıyor. Otelin sevimli köpeği Evi ise, Kapadokya’daki huzurunuzu tamamlıyor sanki. Ortahisar kasabasına ismini veren hisar ve İbrahim Paşa Vadisi’nin büyülü peribacalarına bakan bir manzaraya karşı konaklamak ve Kapadokya’nın ömür uzatıcı sessizliğinde kaybolmak, yorulan her bedeni yeniden başlama gücüyle doldurabilir.




Erciyes manzaralı restoran




Ortakent’e The House Hotel’in açılmasıyla beraber çevredeki fiyatlar da artmaya başlamış. Eminim Ortakent de hızla gelişecek ve kısa sürede bambaşka bir yer olacak. Şu anda fazla alternatif olmasa da elinizdekilerle yetinebileceğiniz bir yer. Ortakent’teki Fresko, Erciyes manzaralı geniş terasıyla Türk lezzetlerini globalleştireniyi bir restoran olmuş. Çamfıstıklı mücver, zeytinyağlı portakallı rezene ve midye ile doldurulmuş kuru patlıcan salatası bizim favorilerimiz oldu. Olay Kapadokya’da geçince Kayseri mantısı mönüde yer almış ama tercih eden için glütensiz makarna da var. Tahinli sufle ve kireçte çıtır Ege lezzetlerini denemeden yemeğinizi bitirmeyin.




Balona binmeye korkanlar için




DAHA önce en az 10 kez geldiğim Kapadokya’da bir türlü yapmaya cesaret edemediğim tek aktivite balona binmekti. Yükseklikten pek hoşlanmadığım ve sabahın köründe uyandırılmaktan nefret ettiğim için daha önce pas geçtiğim macerayı bu sefer denedim! Seçim yüzünden geri alınmayan saatler işime yaradı ve normalde 04.00 olan başlangıç saati yerine 05.10’da otelden alındık. Uyku sersemliği bir taraftan, keskin Kapadokya


soğuğu diğer taraftan! Gece boyu kendime telkin etmeme rağmen heyecan da bastırıyordu tabii. The House Hotel’in ayarladığı Turkiye Balloons ekibi güler yüzüyle bize yaklaşsa da kendimi kurbanlık koyun gibi hissetmekten vazgeçemiyordum. İlk önce balona binecek turistlerle birlikte kahvaltı ettik. Sonrasında hava hâlâ kapkarayken balonların olduğu araziye götürüldük. Balonlar ateşlenip, içlerine hava doldurulmaya başlayınca heyecan başladı. Bir yandan balonun altındaki sepete bakıp düşersek parçamızın kalmayacağını


düşünüyorum tabii. Ama diğer yandan her şey çok profesyonel geliyor, neden düşelim ki canım diye kendimi tokatlıyorum. Sonra kaptan pilotumuz Erdal Yarış kendini tanıttı. “Bu benim ilk uçuşum, daha önce deneyimi olanınız var ise yardım ederse sevinirim” cümlesiyle herkese şok yaşattı! Sonradananlıyoruz ki pilotumuz benim gibi korkanlar için yaratılmış sanki, çok esprili ve çok rahatlatıcı. Altılı gruplar halinde sepetteki locamıza alınıyoruz ve uçuş başlıyor. Balon, hareketini süzülme sayesinde yaptığı için her şey çok yavaş oluyor. Ani hareketler, hız gibi korkmanızı sağlayacak etken yok. İyice yukarı çıkınca Erdal Bey’in telefonundan Adele’in Skyfall’unu dinlemeye başlıyoruz hatta. “This is the end...” diye başlayan şarkının sözleri tüm turistleri güldürüyor. Yerden yaklaşık 100 metre yükseklikteperibacalarının üzerinde dolaşmanın keyfini anlatmama olanak yok, yaşamanız lazım. Bazen 450 metre civarına çıktığımız zamanlar bile oluyor, o anlarda telefonumla oynayıp sosyal medya hesabımı güncelledim oldu bitti. Yaklaşık bir saat süren büyülü yolculuğun sonu biraz sert. Yere iniş sırasında biraz heyecan yaşanıyor ama göktekimanzara ve balonun süzülme hissi her şeye değer.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR