Bir Bono aranıyor
Geçtiğimiz hafta gelen bir mailde "Dünya AIDS Günü İçin W Hotel'den Kırmızı Parti" başlığı vardı. Açıklama olarak "U2 solisti Bono ve John F. Kennedy'nin yeğeni Bobby Shriver tarafından 2006 yılında kurulan ve özellikle Afrika'daki yardıma muhtaç AIDS hastalarına yardım etmeyi amaçlayan (RED)'e destek olmak üzere düzenlenecek parti ile..." diye başlayan mektubu okuyunca partinin amacını tam olayarak anlayamayıp otel yetkililerine sordum. Sonuçta Türkiye'de HIV'li bireyler ve farkındalık yaratmak için çalışan bir Pozitif Yaşam Derneği var, onlarla neden çalışılmıyor? Afrika'ki yardıma muhtaçlar tamam da Türkiye'dekilerden bir haberiniz var mı acaba? Tabi yok, çünkü bizim hastaların başında bir Bono yok! Bono olmayınca işin havası kaçıyor. Bu yüzden de derneğe gerekli ilgi gösterilmiyor. Dernek adına çalışmalara katıldığım için iyi biliyorum, yıllardır AIDS'sel farkındalık yaratmak üzere bir konser düzenlenemye çalışılır ama gerekli kadro bir türlü yakalanamaz. Türkiye'de HIV'li hastalar yokmuş gibi davranılır ama RED'e destek vermek için eminim birçok kişi hemen koşar. Çünkü onları Bono çağırmıştır, "Ahmet-Mehmet değil. HIV'nin düşündüğünüzden hızlı yayıldığını, kimse test yaptırmadığı için buz dağının asıl kısmını görmediğimizi, HIV'le yaşayanlar için toplumun, HIV'den daha fazla sorun yarattığını ve en önemlisi de bu kronik hastalıktan korunmanın prezervatif kullanmak gibi kolay bir yöntemi olduğunu geniş topluluklara iletecek bir sözcü lazım artık. Yoksa kırmızı partiler düzenleyip insanları eğlendirmekten başka bir gelişme olmayacak. Neyse ki otel çalışanları bir ay boyunca yakalarına kırmızı kurdele takıp, farkındalığı arttırmaya yardımcı olacakmış. Bu da bir şey.
Arabesksel azınlık
Perşembe yazdığım "Kayahan arabeskçi miydi anne" başlıklı yazıma "Ruhumuz arabesk, yapacak bir şey yok" tadında bir cevap vermiş sevgili Esin Övet. Yine genelleme dışında kaldım, yine azınlık oldum demek ki. Esin'in yazısında bahsettiği gibi bir saatten sonra arabeske dönüp, o tarz şarkılar söyleyenlere transform olmadım hiçbir zaman. Öyle olunca da pop şarkısı olarak yorumlanan Kayahan şarkıları ile büyüyüp, sonradan hepsinin acılı arabeske dönüşmesine tepki vermemden doğalı yok. Bu ülkedeki en büyük hata "ama herkes böyle düşünür" diye bir yargının olması. Kemal Sunal deyince herkesin güldüğünü, Türkan Şoray denildiğinde herkes için en iyi kadın oyuncu, arabesk denince de "herkesin içinde" olduğunu söylerseniz yanılırsınız. Lütfen azınlıklar yok kabul edilmesin, çünkü varlar.
Gıcık personel ve Kafam Güzel
Çarşamba akşamı pek sevdiğim mekan Kiki'de yeni şarkıcımız Barış Erdem'in single partisi vardı. Can Saban'ın kaptan köşküne oturduğu projenin Kafam Güzel isimli şarkısına çekilen videoyu izle, şarkıyı dinle derken gayet keyifli bir vakit geçirdik. Dans müziği etkileşimi taşıyan şarkı yakında duyulmaya başlar, zaten sözleri çok akılda kaldığı için hemen başlıyorsunuz eşlik etmeye. Herşey keyifli gitsede Kiki'nin bahçesinde bulunan bardaki barmen kaba davranışlarıyla mekandan bir anda soğumamıza sebep oldu. İlk önce söylediğimiz içkileri gecede dağıtılan fişlerle alamayacağımızı o kadar sert bir dille anlattı ki filmlerdeki gibi elimdeki dolu bardağı barmenin kafasından yavaş yavaş boşaltma fikri bir geldi-gitti içimden. Ardından bir kokteyl fiyatı soran arkadaşımıza "Bana değil kasaya sorun yalnız" demez mi? Kasa da üst katta falan değil, hemen 50cm yanında duruyor. Bazı mekan çalışanları kaba olmakla cool olmayı karıştırıyor ve gittiğinize pişman ediyor sizi. Ve malesef böyle personelin faturası da mekandan çıkıyor.
i-Tunes rahatlığı
İyi bir sinema takipçisi olduğum için interneten film izlemek benim olayım değil. Ama yazı İstanbul'dan uzak olup çıkan bütün filmleri kaçırınca mecbur oldum eksikleri temizlemeye. Kaçırdığım filmlerin DVD'sini almaya başlamışken iTunes'u kullanmak aklıma geldi. Yani müzik kategorisi neredeyse her gün alışveriş yaptığım bir yer ama film bölümünü denememiştim. Denediğim ilk gün DVD satın almaya ne gerek var artık diye düşündüm açıkçası. Kısa sürede indirdiğiniz filmi 5+1 ses sistemizle de uygun hale getiriyorsunuz. Ve işin güzeli en yeni filmleri bile 5TL'den kiralayabiliyorsunuz. İnternette bedava var, ne gereği var diyenler için değil de, 5TL bu kadarcık lüks için ideal diyenlere bir fırsat aslında.