Klasik, mübarek Ramazan ayının vazgeçilmezi şiddeti: “Neden oruç tutmuyorsun?” mevzusu başladı.

Her sene olduğu gibi.

En son Pelin Akil’e söylemedik söz bırakmamış bazı kendini bilmezler.

Gülüyorum artık bu tiplere. Her yıl aynı şey. Her sene aynı şey. Bitmiyor, bitemiyorlar.

Pelin de gayet insani bir şekilde “İlaç içiyorum tutamıyorum” diye açıklama yapıyor.

İyi de kime ne!

İster ilaç içer tutmazsın, ister ilaç içmez yine tutmazsın.

Gerçekten kime ne!

Anası mısın, babası mı? Kocası, kardeşi mi? Ayrıca onlara da ne!

Allah ile kul arasındaki mevzudan kime ne!

Ben açıklama yapanlara da kızıyorum.

Yapmayın efendim.

Bu tiplere açıklama yapmayın. Hak etmiyorlar.

Saygısız bunlar.

Ben bu soranların da dini vecibelerini tam olarak yerine getirdiklerini de inanmıyorum.

Getirseler böyle saygısızlık yapmazlar zaten.

Şimdi de psikolojik şiddet başladı

Dizilerdeki, mafyacılık modası yerini psikolojik şiddete bıraktı.

“Doğduğun Ev Kaderindir” tuttu, "Kırmızı Oda” verelim. Tamam o da tuttu “Masumlar Apartmanı” gelsin.

E tamam bunların hepsi iş yapıyor e hadi gelsin daha fenası diye diye şimdi de “Camdaki Kız” geldi.

İlk bölümünü izledim yeminle rüyama girdi.

Diziyi izlerken gerildikçe gerilmişim meğer.

Sonra bir baktım kendimi sıkmaktan çatlayacağım.

Sonra, “Yahu ne yapıyorum ben kendime böyle. Zaten mutsuzluk etrafımızda kol geziyor. Bir de dizi izlerken neden kendime bu işkenceyi yapıyorum” diye kızarak vazgeçtim.

Bakın bu dizilerdeki oyunculara asla lafım yok. Muhteşemler. Harika oynuyor hepsi.

Ama tamam da biz izleyicinin bam teline de bu kadar basılmaz ki!

Gerçekten koronadan değil, gerilmekten öleceğiz.

Bu konuların hepsi de gerçekten hayattan uyarlanıyor.

Tamam bazı anne, babalar dünyaya getirdiği çocuklarına işkence ediyor.

Çünkü onlar da anne ve babalarından bunu görmüşler. Başka bir şey bilmiyorlar.

Fakat o tip insanlar bu dizileri izleyerek “Ah ben de böyleyim. Utandım, kendimi düzelteyim mi?” diyecek.

Yok demeyecek.

Yani bunun çözümü bu diziler değil.


Olmamalı.

A diyeceksiniz ki, “Mafya dizileri mi olsun?”

Efendim bu soruyu bana sormayın isterseniz.

Hatta bunu soru olarak bile kabul etmiyorum. Aklı mantığı olan hiç kimse böyle diziler istemez.

Böyle diziler izlemek isteyen özel platformlardan açar izler. Çocukların bile izleyeceği kanallarda olmaz böyle şeyler.

Ve acilen tüm yapımcıların ve kanal sahiplerinin bir şey yapması gerek.

Şöyle kanallara bakıyorum bir tek Show TV’de “Güldür Güldür” var. Onun dışında gerim gerim gerilme.

Az biraz gülsek mi artık.

Az biraz eğlensek mi?

Zaten korona yüzünden gerginlik had safhada.

Sevgi şart

Sokaklarda şiddet var, Meclis’te sert bir dil hâkim. Herkes birbirine bağırıp çağırıyor. Adam kadını, çocuğun gözünün önünde hırpalıyor, küfrediyor, bağırıyor, dövüyor. Yetmiyor yüzüne kezzap atıyor. O da yetmiyor bıçaklıyor, öldürüyor. Çocukken başlıyor her şey, en büyük travma.

En önemli eksiklik de anne ve baba sevgisi.

Bu konuda hemfikiriz artık sanırım.

En büyük ihtiyaç: Sevgi.

Bu dizileri boş boş izlemeyin yani.

Bu dizilerdeki en temel eksiklik ve sorun “Sevgisiz” büyüyen çocuklar.

Sevginin gücünün her sorunu çözdüğünü ve kapıları açtığını anladığınızı düşünüyorum.

Korona belasından illa ki, kurtulacağız. İlla ki, bunun çözümü tam anlamıyla bulunacak.

Ama inanın sevgisizliğin çözümünü bulmak daha basit...

Siz siz olun çocuklarınıza ve kendinize sevgisiz ortamlardan oluşturmayın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR