Sezen Aksu'nun son albümündeki şarkılarına yaptırdığı remikslerden oluşan albümü dinlerken eski zaman remiksleri gözümün önünden geçti. Genelde elektronik müzikten hiç anlamayan aranjörlerin elinden çıkan


ve altyapıya 'dım-tıs' olarak nitelendirmekten hiç gocunmayacağım basları yerleştirmekten ibaret olan remiks'ler yüzünden uzun


süre kulaklarımız kanadı. Sezen Hanım da dahil bütün pop dünyasının geçtiği bu yoldan sonra elimize gelen 'Biraz Pop Biraz Sezen Remix' albümü, bu topraklarda daha önce rastlanmayan güzellikte bir elektronik müzik içeriyor. Şarkıların melodik yapıları yeni uyarlamalara açık olduğu için yeni bir albüm dinliyor gibisiniz. Sezen Aksu'nun Onno Tunç ve Uzay Heparı'dan sonra en iyi eşleştiği müzisyen Kıvanch K'nın etnik house şekline evirdiği 'Manifesto' ve Latin ritimler eklenerek tropical house tadına getirdiği 'Canımsın Sen' ilk dikkatimi çeken versiyonlar oldu. Orijinal hallerine çok içim ısınmadığı halde piyanist Ali Tolga Demirtaş'ın remiksleriyle bambaşka bir tavra bürünen 'Baba Evi' ve 'Hakkımda Konuşmuşsun'a yeni şarkı muamelesi yaptım. 'Ey Benim Çocukluğum'un DigiHead versiyonu ve Öğünç Başara'nın 'İhanetten Geri Kalan'a getirdiği yorum da parıl parıl parlıyor. Son dönemde özellikle Simge ile yaptığı çalışmalarla müzik dünyasına önemli işler kazandıran Ozan Bayraşa ise albümün en önemli şarkılarını yapmış. 'İsyancı', 'Köz' ve 'Üfle De Söneyim' remiksleri çok iyi geldi. Kraliçemizin bu ara konser yapmamasına üzülsek de üretimini artırdığı için mutlu oluyoruz, yapacak bir şey yok. Albümün orijinaline aşkımızı depreştiren Sezen'e tekrar âşık olmak için iyi fırsat.




Güçlü olacaksın ama nasıl?


Sevdiğim ve doğruluğu tartışılmaz laflardan biridir: 'Kadının en büyük düşmanı bir başka kadındır.' Kadınlar karşı karşıya gelince


her hareketini tehdit olarak algıladıkları hemcinslerinin canını yakmaya bayılıyor ama bazı kadınlar var ki kendi yaşadığı zorlukları hemcinsleriyle paylaşarak onların derdine çare olmaya çalışıyor. 'Sıradaki Teşekkürüm Bana Yanlış Yapanlara' isimli kitabında Nilgün Bodur, gündelik hayatta karşınıza çıkan sorunları umursamamanızı öğütleyip, insanların kendi hayalini yaşamasının zor olmadığını


anlatıyor. Üstelik de oturduğu yerden değil bizzat deneyimlerinden yola çıkarak anlatıyor, bu da onu gerçek kılıyor.




Hâlâ anlamadınız mı?


Bencil bir insan grubu türedi, bunlarla nasıl başa çıkmak gerekir bilmiyorum. İstiyorlar ki her şey kontrolleri altında olsun, hep onların istedikleri olsun. Tamam bütün kara parçası sizin, kedilere ve köpeklere yaşam hakkı tanımak istemiyor, her gördüğünüz yerde kovalıyorsunuz buna alıştık. Sokak hayvanlarını barınaklara bildirmek yerine dost olup, sevgi paylaşırsanız ölecekmişsiniz gibi hissediyorsunuz, o derece sevgisizsiniz, bunu da anladık. Bari denizde yaşayan caretta caretta'ları rahat bırakın yahu, onlardan ne istiyorsunuz? Onların yaşam alanına gezi düzenleyip sonra 'Bana saldırdı' demek neyin kafası, anlayabilen var mı? Arı kovanı görünce içine elinizi daldırır mısınız, hayat görüşünüz böyle mi? Başka koy mu yok koca Ege'de, neden hayvanları rahatsız ediyorsunuz, psikopat mısınız? Bu evrende sadece kendinizin yaşadığını mı sanıyorsunuz? Evinizde size krallar kraliçeler gibi davranılıyor olabilir ama sokağa çıkmadan önce dünyanın hâkimi olmadığınızı kabullenin lütfen. Önemli olan nokta, konu hakkında biraz düşünmek! Zor değil, deneyin, yapabilirsiniz...

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR