PAZARTESİ akşamı köşe yazarlarının toplandığı mini kalabalığa Yılmaz Erdoğan'ın ‘Ekşi Elmalar' filmi gösterildi. İlk sahnelerinden itibaren gülümsetmeye başlayan filmin içime doldurduğu pozitif havayı sevdim. Henüz fragmanlarından itibaren ‘Vizontele' ile karşılaştırılması boşuna değilmiş. ‘Vizontele'de Doğu'ya gidip Yılmaz Erdoğan'a âşık olan bir Tuba Ünsal varken, ‘Ekşi Elmalar'da ise Doğu'ya gidip reis kızı Farah Zeynep Abdullah'a âşık olan bir Şükrü Özyıldız var. Bu yönden birleşen iki film, derinlik ve sinematogrofi açısından ayrılıyor. Sonuçta Erdoğan yeni filmine ‘Olgunluk dönemi eserim' yakıştırmasını boşuna yapmamış. ‘Ekşi Elmalar'ın oyuncu seçimi ve teknik açılarına bayıldım. Hakkari yöre halkının 1977 ve sonrasında yaşadıklarını, yaşamak zorunda bırakıldıklarını izlemek, gelip içinize oturuyor. Filmi tüm ışıltılarıyla kaplayan Farah Zeynep Abdullah, Songül Öden ve Şükran Ovalı ‘Ekşi Elmalar'ın lokomotifi olmuş, peşlerine takılıp gidiyorsunuz. Benim için 20 dakika daha erken bitse müthiş bir film kategorisine girecekken, uzatmalara ve drama bayılan Türk izleyicisi için mükemmel bir son olabilir.

EKŞİ AMA ÖĞRETİCİ ELMALAR

‘Ekşi Elmalar'ı izlerken o dönemdeki aile yapısının günümüze gelindiğinde hiçbir değişikliğe uğramadığını görüyor olmak düşüncelere sevk etti beni. Aynı zamanda ‘Babalar neden böyle' sorusunu da beynimde yineletti. Film 1977'de geçiyor ama 2016'da neredeyse hiçbir şeyin değişmediğini görüyorsunuz. Babalar hâlâ kızlarının hayatlarına, geleceklerine ve mutluluklarına karar veriyorlar. Sanki hayatı daha iyi biliyorlarmış gibi mutsuz nesillerin oluşmasında büyük rol oynuyorlar esasen. Babalardaki ego patlaması neye dayanıyor diye merak etmeden duramıyorum. Yılmaz Erdoğan'ın oynadığı karakter Aziz Özay kızları için ‘Onlar benim gibi bir adamla evlenmeli' diyor mesela. Açıkçası bu tribin günümüzde de mevcut olması fazlasıyla can sıkıyor. Demek ki babalar kendilerini o kadar âşık ki çocukları için en iyi seçimini kendileri gibi bir adam olduğunu fikrini iyice inandırmışlar kendilerini. Sanki kendisi mükemmelmiş gibi çocuklarının da kendisi gibi biri olma kafasının nesiller boyu değişmediğini gösteren bu filmden ders çıkaran babalar olur mu acaba? Yoksa işin eleştiri kısmını görmezden gelip, ‘Yahu bu Yılmaz da çok komik adam' diyerek sinemadan çıkarlar mı, orasını kestiremedim.

Olan Biten

* İSTANBUL'DA olan biten her şeyi öğrendiğiniz dergi İstanbul Life, yeni sezonu Feriye Palace'da açtı. Cem Belevi, Jülide Ateş'in de arasında bulunduğu cool İstanbullular, Boğaz'a nazır eğlendi. Derginin yeni sayısındaki ‘Sonbaharın keyfi nasıl çıkar' bölümü incelenmeli.

* ARDA Türkmen başarılı şefliğinin yanına Velotürk adlı oluşum yardımıyla ihtiyacı olan çocuklara bisiklet sağlayan bir iyilik meleği aynı zamanda. Geçen hafta kendi restoranı Mükellef'te ünlü arkadaşlarına bir yemek vererek hem Tag Hauer'in efsanevi saatlerini sergiledi hem de Velotürk'e katkı sağladı. Gecede karşılaştığım Başak Dizer ile Kıvanç Tatlıtuğ çok konuşuldu tabii ki. Yeni dizisinin tanıtımlarında gösterilmese de Kıvanç'ı yeni dizisinde at üzerinde görebilecekmişiz.

* TWITTER fenomenliğinden yazarlığa geçen isimlerden FrenchOje, yeni kitabı ‘Mükemmel Bir Son'un tanıtımını 5 Cocktails & More'da yaptı. Günseli Kato ve Cem Mumcu gibi ağır konukları olan yazar, gündelik ilişkileri kendi yaşamından kesitlerle hicivlemiş. İlişkide mükemmel bir son nasıl olur ki? Herhalde bitip yenisinin başlamasıyla...

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR