Şimdi bana çok çok uzun zaman önce çok çok uzak bir galaksi gibi gelen çocukluğumda televizyonda izlediğimiz yabancı dizi ya da filmlerin sonunda ‘seslendirenler’ çıkardı ekranlarda... Filmin ya da dizinin oyuncularının adının karşısında onları Türkçe seslendiren sanatçıların adı yazardı. Seslendirme sanatçıları baya da ünlüydü o zamanlar.


Müşfik Kenter’in sesi olmasa Alf’i o kadar sever miydik acaba ya da 80’lerde çocuk olup da Alev Sezer’in Mavi Ay’da “Maddie Maddie, Maddie” diye ortalıkta gezen Bruce Willis’i Bruce Willis’ten daha iyi seslendirdiğine inanan bir ben değilimdir eminim... Rocky’nin, Apollo’yla kozlarını paylaştığı dövüşün sonunda “Adriaaann, Adriaaan...” diye bağırdığı sahneyi nerede görse kulaklarına Sezai Aydın’ın sesinin geldiği bir kuşağız biz... Tom Cruise uzun yıllar Sungun Babacan’dı benim için mesela; Mehmet Ali Erbil ise Uçan Kaz Morton tıpkı Rüştü Asyalı’nın Cyrano de Bergerac olduğu gibi...


O yıllarda bir efsane gibi anlatılırdı sohbetlerde “Dünyanın en iyi seslendirmesi (dublajı) bizde yapılıyor” diye.


Sonra 90’larla birlikte sinemalarda filmler orijinal sesiyle ‘altyazılı’ olarak gösterilmeye başlandı... Bütün bu seseler silindi gitti hafızamdan tıpkı çocukluğuma ait birçok anı gibi...

‘BİR BAŞKADIR’ İNGİLİZCE BİR BAŞKA OLMUŞ

Herkesin bir başka yönünü sevip bir başka tarafını sevmediği Netflix’in ‘Bir Başkadır’ dizisiyle ilgili en merak ettiğim şey yurtiçinde kopardığı fırtınanın binde birini yurtdışında koparıp koparamayacağı... Dizi o kadar ‘yerli’ ki yabancı birinin bizim diziden anladığımız ya da anlamadığımız birçok şeyi kaçırıp kaçırmayacağını düşünüyorum. Bir yandan da bizde herkesi kendi mahallesindeki evinin penceresinden bakıp değerlendirdiği 'Bir Başkadır’ın, buradan çok uzaklarda, bambaşka bir semtte yaşayan birinin penceresinden nasıl görüneceğini öğrenmek istiyorum.


Tam da bu yüzden –biraz fıkra gibi oldu ama- bir Fransız, bir Sloven ve bir İngiliz arkadaşıma diziyi izlemelerini tavsiye ettim. İngiliz olan “İngilizce seslendirme var mı altyazı okumaktan nefret ediyorum” diye yazdı. Baktım, varmış! Ama açıp İngilizce seslendirmesini dinlemedim... Ta ki geçenlerde arkadaşım Nilay Örnek, dizinin İngilizce seslendirmesinin berbat olduğundan bahsedene kadar.


Gerçekten de ‘Bir Başkadır’ın İngilizce seslendirmesi diziden ne var ne yok almış götürmüş. Diziden nefret edenlerin bile yere göğe koyamadıkları oyunculuklar Flash TV dizisi ‘Gerçek Kesit’teki canlandırmalara dönmüş.


Duygu yok, senkron yok... Meryem’i Meryem yapan her şey dublajda buhar olmuş resmen; I hate English speaking Meryem yani! (Sori Öykü Karayel!)


Hiç zahmete girmeden eldeki metnin okunup geçildiği yabancı bir yemek programı seslendirmesinden hallice bu berbat dublaja Netflix’in nasıl izin verdiğini aklım almıyor. Bu topraklardan çıkan en iyi dizilerden biri olan ‘Bir Başkadır’ın İngilizce dublajlı halini izleyen bir yabancının kaçıracağı şeyler aklıma geldikçe daha da sinirlendim doğrusu!

“BÖYÜYÜNCE GAYEK YARIŞÇISI OLECEEM”

Bir Başkadır’ın dublajından daha kötüsü olamaz diye düşünürken müdürümüz Yavuz Barlas, Netflix’te izlediği ‘What We Wanted’ filminin Türkçe seslendirmesini anlatmaya çalıştı... “Anlatmaya çalıştı” diyorum çünkü gerçekten de anlaşılmaz ‘dinlenir’ bir Türkçe dublaja imza atmış Netflix, Avusturya’nın 2021’de ‘En İyi Uluslararası Film Oscar’ı için aday olarak seçtiği bu filmde.


Çocuk sahibi olmaya çalışan, tüp bebek denemeleri başarısız olunca biraz moral için Sardunya Adası’na tatile giden Viyanalı çiftle kaldıkları tatil köyünde yan dairelerine yerleşen Avusturya’nın Tirol bölgesinden bir ailenin öyküsünü anlatıyor film. Konuda bir şey yok doğrusu ancak filmin Türkçe seslendirmesi ‘i na nıl maaaz!’


Filmin Türkçe seslendirmesini kim yönettiyse Avusturya’nın batısındaki Tirol’den gelen ailenin aksanının Egeli olmasına karar vermiş. Bir Avusturya filminde bir aile sürekli şöyle konuşuyor: “Gomşu gomşu kusura kalma...”, “Benden apı sapır gonuşme...”, “Siz şeerliler alışık deensiniz...”, “Napan eyimin...”


Ailenin küçük kızı Viyanalı aileye büyüyünce ne olacağını anlatırken şöyle konuşuyor mesela: “Heç bilemeyyom. Böyüyünce gayek yarışçısı olecem...”


Asteriks’te Mısırlı müteahhitti Karadeniz şivesiyle konuşan Erkan Can’ın dublajda yaptığı ‘yerelleştirme’ filmi yükseltirken ‘What We Wanted’ı Türkçe dublajlı izlemek işkenceye dönüşüyor.

SESLENDİRMEDE ŞİVE YAPMAK IRKÇILIK MIDIR?

Filmin altyazılarında ise Tirol’lü aile (Kendileri ‘Tirollöyük’ diyor) İstanbul Türkçesi’yle konuşuyor. Dublajda “Tırmanıvirelim” diyen adam alt yazıda “Tırmanalım” diyor. “Gidive başımdan canımı sıkma gari” alt yazıda, “Lanet olsun rahat bırak beni” oluyor.


“Dokkuz dene çalışanı va”, “Dokuz çalışanı var”, “Ne işle iştigal eddeyyon”, “Ne iş yapıyorsun” oluyor alt yazıda... (Halit Kıvanç’ın karakterleri Türk gibi konuşturduğu Asteriks çevirilerine de selam olsun:)


Bu saçma sapan dublajı izlerken ‘seslendirme’ konusunda geçtiğimiz aylarda yaşanan bir tartışma geldi aklıma.


İngilizce konuşan oyuncuların başka milletten bir karakteri canlandırırken yaptıkları aksanların ‘ırkçılık’ olduğunu söyleyenler var bir süredir.


Bu tartışmaların ortasında 30 yıldan fazladır The Simpsons’ta ‘Hintli Bakkal Apu’yu seslendiren Hank Azaria ‘yaptığı aksanın ırkçı’ olduğu eleştirileri yüzünden “Artık Apu’yu konuşmayacağını” belirtip diziden ayrıldı. (Hari Kondabolu, 2017’de bu konuda ‘The Problem With Apu’ adında bir belgesel çekmişti.)


Netflix’in Avusturya Tirol’den bir aileyi Ödemişli gibi konuştururken ırkçılık yapmış olabileceği aklına bile gelmemiştir eminim...

DUBLAJ OYUNCULARA BİR HAKARET Mİ?

Filmlere, dizilere yapılan dublaj konusu çok eski bir tartışma aslında. Ne kadar yerelleştirme yapılmalı, bu gerekli mi? Yerelleştirmenin diziye ya da filme kattıkları ya da eksilttikleri neler? Dublaj orijinal eseri manipüle edip özgünlüğünü yok mu ediyor?


Dublajın sanata karşı bir suç olduğunu söyleyenler bile var; seslendirmenin o rolü canlandırmak için aylarca çalışan oyuncunun emeğini silip attığını, oyuncuya bir hakaret olduğunu iddia ediyorlar.


Buna karşın dublajın yabancı dildeki filmleri anlamada çok faydalı olduğunu savunan bir diğer görüş de mevcut...


Öyle ya da böyle ‘seslendirme’ bir sanat...


Yıllarca Kirsten Dunst’ı İspanyolca konuşturan, Meksika’nın en ünlü seslendirme sanatçılarından Claudia Motta, “Seslendirme yaparken oyuncuyu taklit etmiyorum, rolün kişiliğine, jestlerine odaklanıyorum. Orjinalinde hiç ses olmasa bile ben anı sesime yansıtıyorum, dramaya ekliyorum. İyi seslendirme için en az rolü canlandıran oyuncu kadar hatta belki de ondan bile iyi olmanız gerekir” diyor.

ALTYAZILAR DİL BİLGİSİNDEN SINIFTA KALIYOR

Sadece dublaj da değil, kötü çevrilmiş alt yazılar da filmlerden dizilerden çok şey götürüyor.


Örneğin usta yönetmen Alfonso Cuaron’un, Netflix yapımı, Oscar’lı başyapıtı ‘Roma’nın Fransızca altyazıları olay olmuştu. Film vizyona girdiğinde Fransa’daki çevirmenler birliği filmdeki altyazılarda dilbilgisi ve çeviri yanlışlarına dikkat çekip bunların izleyicinin dikkatini dağıtacağı ve filmden çok şey götüreceğini açıklayıp isyan etmişti.


Roma’nın altyazılarıyla ilgili asıl büyük problem ise İspanyolca’da çıktı. Netflix karekterlerin Meksika İspanyolcası ve yerel bir dil olan ‘Mixtec’ dilinde konuştuğu filme İspanya’da İber Yarımadası’nda konuşulan İspanyolca altyazı koymaya kalktığında bunun çok cahilce olduğunu belirten yönetmen Cuaron isyan etti: “Bu altyazı İspayollara da hakarettir...” Netflix hemen İspanyolca alt yazıyı yayından çıkardı!


E herkes Alfonso Cuaron, ‘Bir Başkadır’ ya da ‘What We Wanted’ da birer ‘Roma’ olmadığından bu dizi ve filmdeki herkes 'dublajlarında' kafasına göre konuşuyor maalesef seslerini duyan yok!

NETFLIX SESLENDİRME İŞİNE BİRAZ DAHA ÖZENMELİ

190’a yakın ülkede 200 milyona yakın abonesi olan Netflix’in platformundaki onlarca farklı dildeki filmi yayında olduğu ülkenin dilinde seslendirmesinin ya da alt yazı eklemesinin güçlüğünün farkındayım. Ancak “Büyük güçler büyük sorumluluklar” getiriyor.


Avusturya’nın Tirol bölgesinden bir ailenin komşularına “Heç Viyanalı gibin gonnuşmeyyon” demesi ya da Bir Başkadır’ın Çanakkaleli Meryem’inin New Yorklu gibi İngilizce konuşması aynı oranda tuhaf geldi bana...


Birindeki gereksizce abartılı yerelleştirme, diğerindeki ruhsuz ve yavan seslendirme iki işten de çok şey götürmüş...


Orijinal dilinde alt yazılı izle diyorsanız, tamam Sabahattin Eyyüboğlu’nun Cyrano de Bergerac çevirisi gibi bir çeviri beklemiyorum ama altyazı meselesinde de büyük felaketler yaşandığını söylemek isterim... Böyle dublaja da altyazıya da "İstemem eksik olsun" diyorum!


Sevgili Netflix şimdi sen “Ya nelere takılıyorsun, boşver bunlar için sıkma canını kalk biraz oynayak” diyebilirsin. Ama lütfen şu dublaj ve alt yazı işinde biraz ‘gendige gel’ biliyorum ‘çok da eyisini yapabileceni billeyyom ben...’


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR