Yeni doğum yapan kadına dana denir mi?

Demet Akalın "Kimdi laaa bana dana diyen al bu da sana kapak olsun" diye bir fotoğraf paylaştı Instagram'da. İnanın aklım almıyor. Üç ay önce doğum yapmış bir kadına "Dana" denir mi? Böyle bir sözü yazan kişinin insanlığından, vicdanından, hayata bakış açısından şüphe ederim. İnsanın aklı mantığı gerçekten almıyor. İnanın Demet Akalın değil kim olursa olsun, hangi kadın olursa olsun böyle bir söz söylenir mi? Oysa ki, onu da doğuran, dünyaya getiren bir kadın. Bunu düşünemiyor mu? Eskiden kadınlar evlerinden çıkamazlarmış aylarca. Şimdi ise çocuklarını doğurup hemen normal hayata karışıyorlar. Kilolarını hızla veriyorlar ve çalışmaya başlıyorlar. Ama sosyal medyada yazılan sözler, yapılan eleştiriler artık o kadar çığırından çıkıyor ki, insanı her şeyden soğutur oldu. Yani sosyal medya ile imtihanımız daha çok uzun yıllar süreceğe benziyor. Neden mi? Hayranı olduğu kişiye eskiden ulaşamayan insanlar, şimdi rahatlıkla ulaşıyor. Onunla aynı parayı kazanmıyor, aynı hayatı yaşamıyor olabilir. Ama onunla kullandığı telefonlar aynı ve aynı şekilde sosyal medyada var oluyor. O yüzden de standartlar burası için aynı. Ve de rahatlıkla her türlü lafı söylüyor ve sokuşturuyor. Anlayacağınız sosyal medyayı hazmetmemiz için biraz daha zamana ihtiyacımız var. İnsanların birbirine saygı göstermesi, olduğu gibi kabul etmesi için daha çok zaman var. Hep birlikte sabırla bekleyeceğiz ve göreceğiz. Umarım bu gerçekten çok uzun sürmez diyeceğim ama daha o kadar bu konu üzerinde konuşacak şey var ki? Pınar Altuğ'dan yola çıkarak bir örnek ile olayı anlatmaya çalışayım.




İnsanların dinini sorguluyorlar

"Sayfama beklerim", "Uygun kıyafetler" tadında mesajlara razı geliyor insan bazı yazıları görünce. Örnek vermek gerekirse Pınar Altuğ paskalyada kızı ile boyadığı yumurtaların fotoğrafını paylaştı. Altında "Kandilde simit yapıyor mudur acaba?", "Siz müslüman mısınız?", "Ben İngiltere'de yaşadığım halde kutlamıyorum. Easter Bayramı'nı Türkiye'de yaşayan ve bunlara özenen sizin gibilere üzülüyorum", "Bir paskalya kalmıştı kutlamadığınız" gibi gibi gibi. Bu yazılar o kadar uzayıp gidiyor. Ve tabii bir de "Olayı nerelere çektiniz" diyerek onlarla kavgaya tutuşan birçok kişinin yazıları eğlenerek yaptığınız hatta güzel olduğunu düşündüğünüz fotoğrafın altını süslüyor. Daha doğrusu kirletiyor. Çirkin sözler, kavgalar uzayan giden sözler. Ve sonunda "Allah'ım keşke koymasaydım. Neden beni sindirmeye çalışıyorlar" tadında düşünceye bırakıyor yerini. İyi ama neden? Kime ne? Sizin koyduğunuz bir fotoğrafı bizler eleştiriyor muyuz? Ben de geçen gün isyan ettim. Hatta "Fotoğraflarımın altında lütfen kavga etmeyin. Bütün yazdığınız kötü yazıyı sileceğim. Gidin başka yer de kavga edin" diye yazı yazmak zorunda kaldım. Ama bunu sırf ben değil. Herkes yazıyor. Çünkü insanları koyduğu fotoğraflarla değerlendiren bir kesim var. Biz ne zaman böyle olduk? Hangi ara? Lütfen biraz saygı. Biraz sevgi. İnsanın dini, düşüncesi, dili kendine. Pınar Altuğ sadece bir örnek. Aslında bu sosyal medyada sürekli fotoğraf paylaşan herkesin ortak derdi.




Sosyal medya da öğrenmemiz gerekenler

-Saygı


-Sevgi


-Kabullenmek


-Hakaret, küfür etmememiz.


-Doğru paylaşım yapmak.


-Sevdiğin insanı takip et, sevmediğini etme.


-Laf sokma. Eğer laf sokuyorsan arkasında dur.


-Karşıdan yanıt geliyorsa "Aslında ben sizi çok seviyorum" diye söze başlama.




Pazar gazeteleri

Pazar demek gazeteleri daha da çok didiklemek demek. Her köşenin hatta her röportajın okunması demek. Ben de her pazar olduğu gibi yine aynısını yaptım. Saatlerce bir sürü röportaj, haber okudum. Ve yine değişmeyen başlıklar. Ve yine akıllarda kalan bir sürü şey ile haftaya başlıyorum.


-Kadınlar ilk evliliklerini genellikle evden kaçmak için yapıyor.


-Kadına şiddet ve hiddet son hızla devam ediyor.


-Çok kişi yalnız ve mutsuz.


-Diyet, hızlı kilo verme, hızlı diyet, bir daha diyet.


-Ne yemeli, ne içmeli? Nasıl kilo vermeli?


-Serenay Sarıkaya aslında Çağatay Ulusoy'a âşık değilmiş. Sessizlik derin sessizlik.


-Cem Yılmaz yeni aşkıyla hiç alışık olunmayan bir durum sergiliyor. Sürekli göz önünde. Ve hatta hızına yetişilemiyor.


-Nerede yiyelim, nerede pilates yapalım, nerede yürüyelim?






İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR