Kimse Harbiye’de Kıvılcım gibi oturmadı
Kıvılcım Ural’ı nasıl bilirdiniz?
Diye sormayacağım ve şimdi size geçmişi deşmeyeceğim.
Yani uzun uzun olan biteni anlatmayacağım. Kaan Tangöze, Seçkin Piriler ile olan münasebetine dönüp hiç bakmayacağım.
Açın kayıtlara bakın. Zaten herkes neyin ne olduğunu biliyor.
Ben asıl size şu oturuştan bahsedeceğim. Bakar mısınız Kıvılcım’ın oturuşuna.
Kaç senedir şu Harbiye Açıkhava Sahnesi’nde çalıştım, konser izledim inanın artık hatırlamıyorum.
Muhabir olduğum zamanlarda sayısını hatırlamadığım ünlünün fotoğrafını çektim.
Onu da geçtim Harbiye’de çekilmiş sayısız kaç bin fotoğrafa baktığımı hiç ama hiç hatırlamıyorum.
Fakat ben böyle kendinden emin, cesur, kararlı bir oturuş görmedim.
Kıvılcım Ural’ın oturuşuna baktım bir daha baktım. Uzun uzun baktım.
Bir kere Harbiye Açıkhava Sahnesi’nde yani Kıvılcım Ural’ın oturduğu yer her zaman sıkıntılı bir yerdir.
1-Düşme tehlikesi var.
2-Aşağıdan fotoğraf çekildiği için frikik tehlikesi var.
Fakat Kıvılcım’ın hiç ama hiç umurunda olmamış.
Bir kere gözlerinin için gülüyor. Harika bir yüz ifadesi var.
Vücut dilinden anlaşılan oldukça rahat. Ve Kıvılcım Ural’ın eteği ya da şortu mini ve topuklu bir ayakkabı giymiş. Oturduğu yer için sıkıntılı bir ayakkabı.
Ama umurunda olmamış.
Belli ki güzel gözükmek istiyor.
Ve fotoğraflarda genellikle orada oturan kişiler çekinir kasılır. Ve vücut dillerinden anlaşılır hemen gergin olduları. Ama Kıvılcım inanılmaz rahat.
Yani şimdiye kadar inanın kendinden emin bu kadar cesur, rahat, cool bir oturuşa denk gelmedim o bölümde.
Kıvılcım Ural’ın Kaan Tangöze kararlılığı da oturuşu gibi olduğu için daha fazla da geçmişi olan biteni tartışmayacağım bundan böyle.
Başka sözüm yok.
Bu güzel oturuş ile sizi baş başa bırakıyorum.
Toplaşın toplaşın Oğulcan şalvar giymiş
Teşekkürler Oğulcan Engin.
Ne iyi ettin de gidin şu şalvarı.
Alem “Oğulcan tayttan şalvara geçti” diye konuşuyor. Ahh ahhh uzun süredir insanlar malzemesiz kalmışlar gibi senin şalvarına sıkı sıkı sarıldılar.
Hayır memlekette malzemeden bol ne var ama sıkılıyorlar işte.
8 saniyelik storeler gibi.. her dakika malzeme olsun istiyorlar memlekette de o yüzden hızlı tükettikleri için bu şalvar hızır gibi yetişti imdatlarına.
Şimdi şu malzemesiz insanlık Oğulcan’ın taytını evire, çevire tartışıyor.
Onlara bir eğlence çıkarttın ne iyi ettin Oğulcan Engin.
Ama bak sana diyim bu tayt kadar uzun sürmez. Neden çünkü erkek adamın kitabında şalvar giymek var. Malumuzun hala şalvar giyenlerimiz var.
O yüzden çok konuşulmaz ama şenin şalvar pek afilli olduğu için oradan tutturup gidecekler.
İşte Oğulcan renk seviyor, cümbüş seviyor falan filan.
İnsanlarımız kim ne giymiş, nereye gitmiş, kiminle gitmiş, ne yemiş, ne etmiş pek sevdikleri için Oğulcan seni de çekip çekiştirecekler herkes gibi. İyi ettin de giydin şu şalvarı ve Oğulcan.
Yürür bu şalvar davası biraz daha daha yürür gider.
Kafasına göre hesap belirliyor millet
Şimdi de müzik bedeli konuşuluyor Alaçatı’da.
Tek bir mekan bir meyhane bir masa çok fazla masada oturuyor diye kafasına göre adisyona müzik bedelini yansıtıyor bunun faturası her mekana kesiliyor.
Birileri de araştırmadan “Alaçatı’da her mekan müzik bedeli alıyor” diye yazıyor.
Araştırıyorum, soruyorum yok kimsenin böyle bir para aldığı yok.
İki gündür de bana herkes “Mekanlarda müzik bedeli kesiliyormuş doğru mu?” diye soruyor.
Daha doğrusu bir deli kuyuya taş atıyor herkes ona inanıyor.
Böyle bir uygulama yasal olarak yok. Olmadığı gibi o mekanın da böyle bir şey yapmaya hakkı yok. Ama yapmış. Yasal olmadığı halde yapmış ve bu fısıltı gazetesi şeklinde hızlı yayılıyor ve her türlü mekana faturası kesiliyor.
Bu olay aslında her iş dalında, her konuda böyle. Bizlerin insanların, kişilerin, kadınların, adamların başına bile geliyor.
Biri bir şey yapıyor herkese aynı anda fatura kesilebiliyor.
Olacak iş değil gerçekten herkes kendi kanunu kendi belirler olmuş. Yol geçen hanı mübarek.
Şimdi normalde o mekana gidip çok yüklü bir ceza kesilmesi gerekiyor. Böyle kafasına göre müşteriden müzik bedeli alındığı için. Çünkü yasal olarak bunu yapması suç. Böyle bir uygulama yok çünkü.
Böyle bir şey alamaz. Eğer müşterinin masasını o kadar saat işgal etmesini istemiyorsa buna başka bir çözüm bulması gerekiyor.
Müşteri gelip 8’den 12’ye kadar oturuyor sadece bir rakı bir çay bir de meze yiyor diye sinirlenip bunu yapamazsın.
İki saat sonra rezervasyonlu dersin kaldırırsın, fiks mönü yaparsın falan filan. Ama uygulamada olmayan bir şeyi yansıtamazsın.
Bizim ülkemizde millet her şeyi kafasına göre yapıyor. Sonra da hak-hukuk aranıyor.