Medcezir dizisine bayılıyorum. Eğer Cuma akşamı o saatte evdeysem kesinlikle izliyorum. Çünkü çok genç var. Çünkü çok güzel kadın ve yakışıklı erkek var. Çünkü hepsi çok şık giyiniyor. Takıları, ayakkabıları ile herkes dizi de pek bir tarz. Ama tabii bu olaydan birçok anne ve baba da şikayetçi. Çocuklarının "Mira'nın elbisesi, Yaman'ın gömleği" durumuna yetişemediklerinden dert yanıyor. Hatta geçen bir anne "Kesemizde delik oluştu. Sürekli alış veriş durumundayız. Kızıma yetişemiyorum" diyor. Aynı durum erkeklerde de var. Ama tabii "Bu Tarz Benim" yarışması da bu olayı tetiklemiş. Şimdi herkes de bir tarz olma yarışı. Hatta geçen akşam bana bu işlerden hiç ilgilenmeyen bir arkadaşım "ooo Esin pek bir tarz olmuşsun" dedi. Hatta "Biliyor musun aslında ‘Bu Tarz Benim' izlemek için dışarıya çıkmıyorum. Aya kayıt yapıyorum. Eve gidince izleyeceğim bayılıyorum" dedi. Ve size bir şey söyleyeyim mi? Bunları söyleyen özellikle erkekler. Yani "Bu Tarz Benim" yarışmasını erkekler acayip izliyor. Ve Medcezir'i de. Özellikle erkeklerden duyuyorum "Mira'nın bir elbisesi vardı. Harika onu sevgilime alacağım" sözlerini. E tabii bu iyi bir şey. Hem de pek güzel bir şey.
Şikayet etmiştim ama
Tarz konusu açılmışken geçtiğimiz senelerde insanların artık gece kulübüne giderken ya da dışarıya çıkarken hiç dikkat etmediğini, çok dikkatsiz giyindiklerinden bahsetmiştim. Hatta memleketin en önemli lokallerinden Günay Restorunat'a eskiden giderken pek şık giyindiklerini ama şimdilerde pek kötü hatta evde oturur gibi giyinip gittiklerini yazmıştım. Fakat bu tarz yarışmaları ya da diziler pek bir etkili olmuş olacak ki, bir aydır dikkat ediyorum insanlar pek bir şık. Özenli ve dikkatliler. Günay da eski rüzgarlar esmeye başlamış. Kadınlar şıklık yarışında, erkekler genellikle takım elbise tercih ediyor. Bu gerçekten iyi bir şey. Hem insanın kendine saygısıdır hem de gideceği yerde ki sanatçıya ve insanlara. Güzel gelişmeler bunlar. Malum karanlık olan günlerde gücük ama güzel detaylar bile sevindiriyor insanı.
Keşke yeniden şov yapsalar
Bu Cumartesi gecesi de Sibel Can'ı izlemeye gittim Günay Restarant'da. Yıllardır aynı şeyi yazıyorum ama kim ne derse desin Sibel Can'ın sahnedeki işvesi, cilvesi, nazı kimse de yoktur. O işveyi cilveyi o kadar güzel yapar ki, gözlerinizi ayıramazsınız. Ben de Sibel Can'ı ne zaman izlesem "Azıcık bir şeyler öğrensem" derim. Yine öyle işveli, cilveliydi ki, her hareketi, her saçına dokunuşu, her eteğini yandan kaldırışı. Bir başka endam-ı arz ediyor efendim. Öyle böyle değil. Kendisi de bunun farkında ve "Bana şu işveyi cilveyi kendisi öğretti" dediği Nüket Duru'yu sahneye davet edince olanlar oldu. Bir dönem bu ikili çok sık bir arada görünürdü. Televizyon da, yılbaşı geceleri, sahnelerde harika şov yaparlardı. Ama artık yoklar. Keşke olsalar. Çünkü gerçekten diyorum bu iki kadının sahne üzerinde yaptıkları dans, işve, cilve, seyirciye dokunuş pek kimsede yoktur. Özellikle yeni nesil sanatçılara bir ders niteliğinde bile bir şov yapabilirler. Birilerinin en yakın zamanda bu ikiliyi kandıracağını düşünüyorum.
Şehirde olup biten
-Cumartesi günü mixologist Öztürk Koca'nın workshop'una katıldım. Levent Avantgarde Otel'de yapılan workshopta altı kokteyl yapmayı öğrendim. Öztürk, workshoplara devam ediyor. Hazır yeni yıl yaklaşırken aklınızda olsun.
-Leyla yıllar sonra Cihangir'de döndüğü ilk zamanlar biraz boş geçiyordu. İlk yıllardaki ilgili görememişti. Ama Cumartesi günü fark ettim insan kalabalığı kapılara kadar taşmış. Serra Yılmaz'ın da Deniz Türkali ile ortak olması pek güzel bir şey olmuş demek. Güzel bir mekan kıymet bilmek gerek. Özellikle iki başarılı kadın el atıyorsa tadından yenmez.