Eskiden olsa daha hafif geçiştirirdim olayı ama zamanla anladım ki bu ülkede esip gürlemezsen ne dediğin
anlaşılmıyor. Öyle tatlı tatlı çözelim dersen olmuyor, kafana çıkıyorlar. Müge Anlı programında “Sokakta
köpeğin ne işi var“ diye buyurdu ya, şimdi ondan güç alan iki densiz “Evet yaa, köpeklerin sokaklarda ne işi
var” diye köpeklere eziyet etmeye başlasa, oturduğu evin bağlı olduğu belediye “Aman Müge Hanım rahatsız
oluyormuş” diye bir gecede sitedeki köpekleri öldürüverse, kim verecek o zarar gören yavruların hesabını? Bizde deli çok, hele ki ilk taş atıldıysa uçurumdan, arkasından koşmak isteyen kişi sayısı bir hayli fazla olur. Sanki biz hayvanseverler köpeklerin dışarıda yaşamasını daha sağlıklı buluyoruz da o hayvanlar o yüzden sokakta. Ya da bir gecede uzaylılar bıraktı bütün hayvanları ve sokaklar bu yüzden köpek kaynıyor. Zaten hemen Anlı’dan güç alıp ortaya fırlayan “Köpekler sokaklarda değil doğal hayatlarında yaşasın”cılar başka bir âlem. Güzelim İstanbul’da art arda yapılan AVM’lerden, gökdelenlerden ve dünya çirkini sitelerden biz insanlara yaşam alanı kalmamışken, köpekler nerede yaşasın bunu söyleyebilir misiniz?
On binlerce yıl önce evcilleştirilmiş köpeklerin doğal ortamları neresi bir söylesenize bana? Ayı, kurt, sırtlan
ayarında vahşi hayvan mı sandınız bu hayvanları? İsterseniz en yakın dağa bırakalım soğuktan donsunlar.
Zaten barınak dediğiniz ilkel yerlerde bile çoğunlukla gönüllü yardımlarıyla açlıktan kurtuluyor bu hayvanlar.
Doğru düzgün çalışan birimler olsa, kontrollü kısırlaştırmaya geçilse keşke. En başta da onları bir süs eşyası olarak görüp hevesle aldıktan sonra bakamayıp sokağa bırakan zihniyet bir sona erse. Ve en basiti de hayatında bir kere bile barınağa gitmeden, oradaki yaşam şartlarını görmeden konu hakkında gevrek gevrek konuşmasa insanlar. Oradaki yaşamı görseniz aynı dertlerle konuşmanıza imkân yok. Fikrim değişmez diyorsanız içinizdeki insanlık bitmiş demektir, ben sizi uyarmış olayım.
Garaj'da sorgulama
Kemal Hamamcıoğlu’nun yazdığı Kabin isimli oyuna bayılmıştım. Gonca Vuslateri’nin unutulmaz performansını aynı tazelikle hatırlıyorum. İyi ki izlemişim dediğim oyunlardan biriydi doğrusu. Kemal’in ikinci oyunu Garaj’a da bu gazla gidip tatmin olmuş bir şekilde ayrıldım. Yine İpek Bilgin’in yönettiği oyun Enis Arıkan’ın canlandırdığı transseksüel rolüyle bir hayli gündem oldu. Hakikaten Enis Arıkan bu rolde gerçek ötesi bir başarı yakalamış, ona sözüm yok. Ama oyunun diğer oyuncusu Güven Murat Akpınar’ın karakteri de en az transseksüel Orkide kadar sağlam olmuş. ikisi de oyunun selam bölümlerinde bile rollerinin etkisinde olduğu için, insan gerçek hallerini merak edip oyun bitiminde gidip konuşma ihtiyacı hissediyor. Tür olarak komedi-dram kategorisinde nitelendirebiliriz belki ama bu durum oyunu izledikten sonra düşüncelere dalmanıza engel olmuyor. Hemen her şeyin apaçık önümüze sunulduğu bir dünyada konuya düşüncelerin dahil olmasını istiyorsanız bu oyunu kaçırmayın. Bir anda kalbinizi sorgularken buluyorsunuz kendinizi.
Biraz rock
2013’Ü genelde birbirinin tekrarı pop albümleriyle kapadık derken yılın son günlerinde ortaya çıkan Bubituzak grubunun rock sound’lu albümü bana iyi geldi. Çilekeş‘ten hatırlayacağınız Ali Güçlü Şimşek‘in gitarına
kavuşmak işin en güzel kısmı. Albümdeki 1960’ların başında yayılan surf rock akımının gitar riff’leri ilgi çekici. Klavye-synth tonu en başta heyecan verse de tüm şarkılara aynı şekilde dağılması albüm içinde bütünlük
sağlıyor belki ama üst üste dinlediğinizde başka bir şeyler duyma ihtiyacı hissediyorsunuz galiba. Ben Kim
Kime Kim, Dar ve Dünya Tersine Dönüyor’u bir hayli sevdim. Özellikle canlı performanslarının bir hayli iyi
olmasını ümit ettiğim grup takip listenize girmeli.
TRT sansürü
Hemen her konuda başa dönmeye, dünyayı yeniden keşfetmeye devamediyoruz. Bakın son yılbaşı gecesinde TRT’nin saçma sansürü geri döndü mesela. İlk açıldığı senelerdemüzik dünyasındaki herkesin belalısı olan sansür, 1973’teOrhan Akdeniz’in yazdığı “Taht Kurmuşsun Kalbime” adlı şarkıyı vurdu. Yılbaşı gecesi, daha önce yüzlerce kez söylediği gibi şarkıyı icra etmeye başlayan Zara, orijinalinde “Seviyorsan benimle oturup içeceksin” olan sözleri, “Oturup güleceksin” olarak değiştirdi. Bu yasak kimden çıktı, nereden indi bilinmiyor ama Zara’nın bazı kesimler tarafından aldığı aferin umarımtatmin edicidir kendisi için. Şarkı sözlerinde art niyet aramak nasıl bir bakış açısı onu henüz çözemedi herhalde!