Bu ara hep evliliklerden konu açılır oldu ama benim suçum değil, her hafta birilerinin mutlu törenlerine gidip onlar adına sevinme triplerindeyiz. Bu sefer evlenen arkadaşlarımdan biri Türk diğeri Hollandalı çıkınca, olay ister istemez uluslararası bir boyut kazandı. Çok sevdiğim arkadaşlarım Ayşe ve Daniel’in Hollanda Konsolosluğu’nun bahçesinde nikâhları kıyıldıktan sonra Daniel’in babası bir konuşma yaptı. Konuşmasında Ayşe’nin ailesini ne kadar çok sevdiklerini anlatırken “Biz de dün gece tanıştık...” gibi bir cümle kurdu. Aile Avrupalı olunca, belli ki önceden tanışmalar, kaynaşmalar, oğlan evleniyor diye kızın ailesiyle entegre olmalar yaşanmamış. Kız isteme törenlerinde sarf edilen “Çocuklar kendi aralarında anlaşmış” sözü lafta kalmadan kurulmuş evliliğin temeli! Böyle olunca da daha samimi, daha içten olmuş sanki her şey. Ama tarafların ikisi de Türk olsaydı durum bu kadar kolay atlatılmazdı. İlle o aileler bir yerinden olaya karışır, karşı taraftan birini sevmez, çocukları doldurur, insanın hevesini kursağında bırakır. Gelin ve damadın ailesinin birbirine kaynaşması harikadır, başarılırsa ne güzel sonuç çıkar ortaya. Ama bunu zaman içine yaymak, aceleye getirmemek ve en önemlisi de tarafların anlaşmak zorunda bırakılmaması çok önemli. Çünkü ister istemez, aileler kendi doğrularını uygulatmak istedikleri için çocukların huzurunu kaçırıyor. Oysa kendi dönemlerinde olup biten çoğu şeyin artık bir tarih olduğunun farkında bile değiller. Günümüz ağır şartlarında evli çiftler kendilerine bile vakit ayıramazken ailelerinaraya girmesi bana sağlıksız geliyor. Hem öyle olmasa boşanan arkadaşlarımın çoğundan “Kız iyiydi de annesiyle yaşamak imkânsız” gibisinden pişmanlık sözleri duymazdım galiba...




DİZİ DÜNYASI




Türk dizilerinin hemen hepsi biliniyordur, bu yüzden kendi takıldıklarımı paylaşmak istiyorum. Favorim Stephen King’in romanından uyarlanan Under The Dome. İlk sezonu henüz bitmiş olduğu için yakalamanız kolay. Bana biraz Gezi olaylarını da hatırlatan bilimkurgu dizisi. Önceki sezonlarda Desperate Housewives’ı sevenlerin bayılacağını düşündüğüm Devious Maids ise Eva Longoria’nın yapımcılığını üstlendiği yeni komedi dizisi. Ultra zenginlerin evinde çalışan hizmetlilerin etrafında dönen bir entrika dizisi. Kuzuların Sessizliği’nden beri hayatımızda olan Hannibal’ın hayatını anlatan aynı adlı dizi ise biraz fazla kanlı geldi bana. Çok beğenmeme rağmen 3 bölümden ileri gitmeye cesaretimi toplayamadım. Diğer bir kanlı dizimiz Dexter‘ın son sezonu ise gerçekten çok karışık durumları içeriyor. Hiç bu kadar kanlı hiç bu kadar karmaşık hikâyeli olmamıştı Dexter, son sezonu kaçırılmasın.




MAGAZİNE BEKLERİZ




Geçen hafta Show TV’de yayınlanmaya başlayan Cumartesi - Pazar Sürprizi programına dükkân açtım sevgili okuyucular. Gamze Karaman’ın sunuculuğunu yaptığı programda biz de magazin bilirkişisi Birsen Altuntaş’la günün olaylarını yorumluyoruz. Birsen bu işin kitabını yazmış, sağlam bir magazin gazetecisi olunca olaylara hâkimiyetimiz de bir hayli derin oluyor. Ben önümüzdeki haftalarda sanatçı kulislerine, stüdyolarına, evlerine girerek ortalığı karıştıracağım biraz. Her şey keyifli bir hafta sonu sabahı geçirelim diye planlandı yani. Sabah 10.00’da başlayan programımıza bekleriz.




DÖVME ZAMANI




Güneşe veda dönemimizi zevkli bir hale getirmeye çalışmak için dövmelerden bahsedeceğim. Hani yazın görüp özendiğiniz ama güneş görmesin diye yaptıramadığınız dövmeler var ya, işte onları hayata geçirmenin tam sırası. Eylülün en güzel dönemi de dövme stüdyolarına geri dönüştür. Mayıs ayında keşfettiğim Galata Kulesi’nin dibindeki Magnetic Tattoo’daki Dövmeci Ahmet’i önerebilirim. Ona yaptırdığım dövme o kadar çok ilgi çekti ki, güneş gitsin de bu yazıyı yazayım diye zor bekledim. Ahmet hayalinizdeki şekli vücudunuza işliyor. Ömürlük seçim, yapılması biraz zor olabilir ama çıkan sonuç vücudunuza âşık olmanızı sağlıyor. Bu havaların kıymetini bilin.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR