"Sıradaki şarkı sevgiyle alakalı. Bu şarkımı Türkiye'de hayatını kaybedenlere adıyorum" dedi Amsterdam konserinde Beyonce. Tam da ihtiyacımız olan "Sevgi" kelimesini gözümüzün tam ortasına koydu. Aylardır belki yıllardır yazdığımız, çizdiğimiz, konuştuğumuz şeyi hatırlattı. Biz ülke olarak sevgiyi, saygıyı, merhameti, vicdanı yok ettik maalesef. Cuma günü korkunç bir gece yaşadık. Asla tekrarlanmasın diye sayısız kez dua ettiğimiz bir gece. Gün ağardığında hadisenin korkunçluğu daha da çirkin bir şekilde çıktı ortaya. Sevgisizliğin, merhametsizliğin, vicdansızlığın fırsatçıları kol geziyormuş meğer en savunmasız olduğumuz anlarda. Dili, dini, ırkı farklı biri bile bunu hissediyorken kendi insanımızın bu fırsatçılara kanması en acı olanıydı zaten. Ülkemizin kaybettiği değerlerden biri olan sevgiyi bir an önce tekrar kazabilmek umudu ile.
Darbeyle 4 yaşında tanıştım
1980 darbesi olduğunda 4 yaşındaydım. Darbeden çocuk aklıma yerleşmiş bazı anlar var, gitmiyor. Hani bazen durup dururken bazı anlar gelir ya aklınıza. Onlar gibi. Aklımda olan anlardan birkaç tanesi şöyle. Siyah-beyaz televizyon bir askerin elinde bir kağıt var, onu okuyor. Yıllar sonra Kenan Evren olduğunu öğrendiğim kişi o an benim için sadece bir askerdi. Ve sürekli darbe kelimesini duyuyorum etrafımda. Ne olduğunu bilmiyorum, anlamıyorum. Bir de apartmanımızda Almanya'dan gelmiş komşularımız vardı. Baba sürekli kaçıyormuş. O an anladığım o. Ama zaten ne baba, ne anne ile ilgileniyorum. Arkadaşımı çok sevdim. Biz bebeklerimizle oynarken etrafımızda büyüklerin konuştuğu kelimeler "Kitap, dergi, solcu, sağcı, kaçak" kulağıma yapışmış. Hayal meyal ama hepsi. Hep karanlık bir ortam. Hep evde oynardık. Apartman arasında. Ha bir de arkadaşımın annesinin yaptığı kekler var. Ben ilk tarçınlı keki o darbe günlerinde yedim ve çok sevdim. Hâlâ tarçınlı bir kek yediğim zaman o günlerden kalan üç bez iz yeniden hafızamda canlanıyor.
Darbe kötü bir şey
İşte darbenin kötü olduğunu, sevilmemesi gerektiğini, hiç istenmemesi gerektiğini o küçük aklımla öğrendim ben. Çünkü sokağa çıkıp oynamak istiyordum. Ailem izin vermiyordu. Zaman zaman bir an aklıma gelir o günlerden. Hafızama yer etmiş, gitmiyor. Sanırım evden kaçmışım. Sokağa çıkmışım. Tam köşeyi döneceğim karşıma bir asker çıkıyor. Tam önümde duruyor ve "Küçük kız evine" diyor. Hafızama kazınmış bir ses ve yüz var ki gitmiyor. Zaman zaman o askerin yüzü aklıma gelir. Ve ses tonu. Ve o cümle. Hiç gitmiyor. Gitmiyor. Önceki gün ekranda gördüm o yüzü hep. Ağladım, içim kasıldı, gerildi, kahroldum.
İçim yara aldı
İşte tıpkı hiçbir şeyden haberi olmayan "Tatbikat var diye çıktık. Meğer darbe yapıyormuşuz. Onu da şimdi öğrendik" diyen Mehmetçiğin yüzündeki korku, telaş ve gözyaşını asla unutamayacağım gibi. İçim yara aldı benim. Gerçekten yara aldı. Bunun üzerine söylenecek çok şey var. Sizin yüreğinizden, kalbinizden ne geçiyor ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama ben çok etkilendim. O Mehmetçiklerin yüzü, gözü, halleri, gözümün önünden gitmiyor. Mehmetçikler bizi korur, vatanı korur. Asker acıkmaz, susamaz, üşümez, uyumaz. Silahı namusudur, teslim etmez. Sabahlara kadar nöbet tutar. Bizi korur. Ben bunlarla büyüdüm. Bunlar öğretildi bana. Asker demek vatan demektir. Ve erlerimize yapılan korkunç şeyler canımı çok acıttı. İnşallah darbe girişimini yapan hainlere verilen en ağır cezalar masum erlere işkence yapanlara da verilir.
10 liralık köfte 80 TL
-Şaşkınlık
-Panik
-Anlamsızlık
-Kaos
-Fırsatçılık
diye uzayan giden bir liste yapabilirim. O berbat gecede Cihangir sokaklarında yaşanan telaşın içinde bunlar vardı. ATM'lerin önünde uzun kuyruklar oluştu. Marketlere hücum edildi. 3 kuruşluk şeyler 5 kuruşa satılmaya başladı. Kasap kepengini tam açmadan elindeki 10 TL'lik köfteleri, yumurtaları sattı. Bir tanıdığım 10 TL'lik köfteyi 80 TL'ye almış. Daha anlatabilirim. Etrafımda gördüğüm, hiç görmek istemediğim, kimsenin alışık olmadığı, turistlerin koşuşturduğu korkunç bir gece. Ve sabaha kadar F16'ların korkunç sesleri.
Tek istediğimiz
-Mutlu olmak.
-Huzurlu olmak.
-Savaşsız bir dünyada yaşamak.
-Kin, nefret duygusunun olmadığı bir ortamda nefes alabilmek.
-İnsanın insana saygı gösterdiğini, dil, din, ırk ayrımının yapılmadığını görmek.
-Komşuya güvenmek.
-Fırsatçıların ortaya çıkmaması.
-Ve gerçekten artık bunun son olması.