Röportaj: Reşit ÖZET






*Nazlı Hanım, biraz eskiye gidelim. Çocukluk yıllarınız nasıldı?




Çok güzeldi. Ben tek çocuğum. Kardeşim yok, bundan dolayı çok üzülüyorum. İlk başlarda tek çocuk olmak çok keyifli geliyordu ama daha sonra insan arıyor. Son dönemlerde de ''Keşke kardeşim olsaydı'' dediğim çok oldu. Çocukluğum denizle iç içe geçti. Yaz kış tekne serüvenlerimiz vardı. Kışın bile tekneyle çıkardık. Babam beni çocukluğumda şirkete çok götürürdü. Hafta sonlarımı onunla geçirirdim. O zamanlar ajansımız Taksim'deydi. Kışın babamla tershanelere giderdik. Günümüzde çocuklar böyle şeylerden çok sıkılıyor ama ben hiç sıkılmazdım. Babamla ve annemle bir yere gittiğim zaman çok eğlenirdim.




*Babanız Nail Keçili, iş nedeniyle çok sosyal bir insandı. Babanızla unutamadığınız anılarınız var mı?




Evet, unutamadığım anılarım çok var. Babam politikacılarla çok çalışırdı. 13-14 yaşlarımda merhum Turgut Özal'ın döneminde ilk futbol maçıma gitmiştim. Yeni ortaokula falan başlamıştım. Maçta kaybolmayayım diye bana ajansımızın tulumunu giydirmişlerdi. Eğer unutulursam falan belli olsun diye... Yani ilk maçımı 8. Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal'la izlemiştim. Diğer anım ise, George Bush Türkiye'ye geldiği zamandaydı. O zamanlar biraz daha büyüktüm. Ayasofya'nın kapısında 12 kız karşılama ekibiydik. Bush geçerken 'Hoşgeldiniz' dedik. Bunu tekrar tekrar yapınca, Bush döndü "Bunlar aynı kızlar mı, yoksa hepsi birbirine mi benziyor anlamadım"" diyerek gülümsemişti.




*Yıllar boyunca babanızla reklam üzerine çalıştınız, sonrasında sanat galerisine döndünüz. Bu değişim nasıl oldu?




Aslında ikisi de sanatla çok iç içe. Ben reklam sektörünün en çok yaratıcı kısmını sevdim. Hizmet tarafı çok bana göre değildi. Sanat biraz daha farklı. Bizim galerimizde sanat ve eğitim tarafımız ağırlık basıyor. Reklamcılıktan öğrendiğim çok şey var. Onları burada rahatlıkla kullanabiliyorum. Sonuçta benim için çok büyük bir tecrübe. Reklamcılık tecrübem var. Çok büyük krizlerin döneminde reklamcılık yaptım. Dolayısıyla normalde insanların bir hayat boyu tecrübe edemediği birkaç üst üste krizi, iş dünyasında tecrübe ettim. Kısacası sanat tarafı daha zevkli diyebilirim.





*HUB Sanat Galerisi'nin kuruluş hikayesini anlatır mısınız?




Biz aslında bir sanat platformu kurmak istedik.Önce bir web sitesi kurdum. Web sitesini genç sanatçılara destek vermek amacıyla. Üye olup eserlerini sergileyebiliyorlardı. Fakat tabii bu satışa dönen bir şey değildi. Dünyada da özellikle sanat alanında satıştan çok genelde bilgi alma kaynağı olarak kullanılıyor. Daha sonra bende web sitesini haber ve bilgi kaynağı olarak çevirerek bir dergi kurduk. Dergimiz üç ayda bir yayınlanıyor. Tamamen sanat, edebiyat, müzik ve sinema alanlarında konular işliyoruz. Röportajlarımız da oluyor. Onun dışında HUB Sanat Galerisi'nin açılışında bu derginin paralelinde kullandığımız konular modernizm, seks ve sansür, rüyalar olabiliyor. Onun paralelinde de bir sergi yapıyoruz. Sergilerimiz üç ay sürüyor. Buna ilavetende bir de eğitim bölümümüz var.




*Burası bir sene önce açılmıştı. Daha önce de sanata ilginiz var mıydı?




Benim sanata hep ilgim vardı. Ben çok resim yapardım. İlkokul ve ortaokul dönemlerimde yarışmalara girerdim. Hem resim hem de moda çizimleri alanında. 14 yaşında Türk Giyim Sanayicileri Derneği'nin yarışmasına girip, belge almıştım. Aslında moda okuma hayalim vardı ama tabii babamın desteğiyle reklamcılık tarafı ağır bastı. Özellikle resim çizmeyi ve heykel yapmayı çok seviyorum.




*Ne üzerine eğitim aldınız?




İşletme-Ekonomi okudum ama Pazarlama üzerine de eğitim aldım. Üniversiteyi Londra'da okudum. Master'ımı Londra'da Film Prodüksiyon üzerine yaptım. Reklam sektöründe çok büyük filmler çekildiği için Film Prodüksiyon seçmiştim. Ama tabii şu an filmle değil de sanatla ilgileniyorum.




*Babanız Nail Keçili'yle birlikte çalışmak size neler öğretti?




Birlikte çalışmaktan çok birlikte yaşamak çok şey öğretti. Çok renkli bir isim, onun iletişim konusundaki başarısı ve farkı her zaman ortadadır. Aynı zamanda müthiş işini seven bir babaydı. İşini eve de çok yansıtırdı. Mesela ben küçükken Pınar Süt'ün reklamlarında çok oynadım. 6 yaşında İş Bankası reklamında da oynamıştım. Babam hizmet verdiği her şeye çok inanırdı. İnandığı içinde işini çok iyi yapardı. Babanızın çalıştığı markayı benimsediği görmek size büyük artılar katıyor.






*Babanızı kelimelerle anlatsanız, nasıl tanımlarınız?




Müthiş bir adamdır. Bir kere yaşsız bir insan. Kızlarım 3 yaşındayken de onlarla müthiş anlaşıyordu, şu anda 70-80 yaşında yaşlı bir kişiyle de çok iyi anlaşıyor. Müthiş renkli bir karakterdir.




*Yurtdışında da birçok sergilere katılıyorsunuz. Türkiye ile kıyasladığınız da aradaki farklar neler?




Tabii doğal olarak çok ilerdeler. Çünkü Avrupa'da sanatı hayatın içine çok sokuyorlar. Eğitimli ve eğitimsiz herkesin bir sanat bilgisi oluyor. Bizdeki en büyük eksiklik budur. Biz hayatımızın içinde sanatla birlikte yetişmiyoruz. Sanat bizim sonradan merak duyduğumuz, yeteneğimiz varsa alakamız olduğu ama yeteneğimiz yoksa sanatla alakamızın olmadığı bir toplumuz. Bunu çok yanlış buluyorum. Yurtdışında bebeklikten başlıyorlar ve hayatlarının içine sanatı içine çok koyuyorlar. Bence çok en büyük farkı bu... İstanbul sanat anlamında çok gelişti. Fuarlar, sergiler... Çok güzel şeyler yapılıyor. İstanbul'un özellikle lokasyon olarak çok büyük artıları var. Yurtdışındaki sanatseverlere lokasyon olarak cazip geliyoruz. Bence biraz daha yapmamız gereken kendi sanatçılarımızı lanse edebilmek, daha çok sanatçı çıkarabilmek. Türkiye'yi sadece sanat fuarlarının yapıldığı bir ülke değil, Türk sanatçılarınında ses getireceği hale getirmek çok önemli.




*Yaklaşık bir senedir sanatla iç içe çalışıyorsunuz, peki şuan hayal ettiğiniz noktada mısınız? İleriye yönelik projeleriniz var mı?




Artkolik'i ben çok kollu sanat platformu olarak düşünüyorum. Evet birkaç koldan ilerliyoruz. İyi yerdeyiz ve daha çok başarılı olcağımıza inanıyorum. Çok başındayız, galeri olarak henüz 3. sergimizi açıcağız. Ama önemli olanın bir şeyler yapabilmek ve üretebilmek olduğunu düşünüyorum. Eğitim tarafında güzel işler oluyor. Geçen sene iki dersimiz varken, bu sene yedi derse çıkardık. Bu anlamda çok mutluyum. Geri dönüşleri çok güzel alıyoruz. Geçen seneye ilaveten ise sanat turları koyduk.




*Kendinizi kelimelerle anlatmanızı istesem, hangilerini seçersiniz?




Rahat bir insanım. Olduğum gibiyim. Düşündüğümü genelde söylerim.




*Anne olduktan sonra hayatınızda neler değişti?




Başka bir boyuta geçiyorsunuz. Kelimelerle anlatamam. Anlatılmaz, yaşanır cümlesini çocuk sahibi olduğumda daha hisse de hissede yaşadım. Annelik çok garip bir duygu... Tüm annelere başka bir gözle bakıyorsunuz ve çok takdir ediyorsunuz. Çok keyifli ve bence anne olmak çok büyük bir sorumluluk. Hayatınız ve öncelikleriniz değişiyor. Kendi ailemden öğrendiğim şeyleri yapmaya çalışıyorum. Kızlarımla arkadaş olmaya çalıyorum ve kızlarım olduğu için çok şanslıyım. Çocuklar yönünde 'Ne ekersen onu biçersin' cümlesi çok doğru. Bence çocuklar biz annelerden çok şey alıyor. Böyle bir dönemde çocuk yetiştirmek çok zor. Benimle her zaman açık ve net olmalarını istiyorum.




*15 Temmuz darbe girişimi hakkında düşünceleriniz neler?




Korkunçtu. O gece İstanbul'daydım ve darbeyi birebir yaşadım. TRT'nin önünde oturuyorum. Sabaha kadar çatışmalar duyduk. Bence bir tarih yazıldı. Şu an rahat hayatımızı yaşayabiliyorsak, o gece hayatını feda eden ya da kendini feda etme pahasını vatanını kurtarmaya çalışan insanların sayesinde burada olduğumuza inanıyorum. Onlara da teşekkür etmek lazım. Halk olarak ne kadar önemli olduğunu idrak edemiyoruz. Polisinden halka kadar herkesin büyük fedakarlıklar yaptıklarını gördük. Birlik ve beraberlik bir ülkenin hayatında çok önemli. İnşallah bu şekilde devam ederiz.




*Olmazsa olmazlarınız var mıdır? Neleri affetmezsiniz?




Dürüstlük benim için çok önemlidir. İnsanların açık ve net olması gerektiğini düşünüyorum. Yalanı ve nankörlüğü hiç sevmem.




*Modayla aranız nasıl?




Ben rahat ve yerine göre giyinmeyi seviyorum. Moda olsa da olmasa da senelerdir giydiğim kıyafetlerim var. Uzun hırkalarım ve şalvarlarım gibi... Rahat bir kıyafet tarzım var. Modayla aram eskiden daha iyidi, şimdi çok takip etmiyorum. Bence biraz daha yaşın ilerledikçe rahatına düşkün oluyorsun ve zamanı doğru değerlendirmek istiyorsun. O anlamda da hayatımda modaya çok zaman vermiyorum.




'Babamla arkadaş gibiyiz'



*Baba-kız ilişkiniz nasıl?




Çok iyi. Günde defalarca konuşuruz. Beni bulamadığı zaman telefon bile yolladığı olmuştur. Bir gün "Ya kızım, heralde telefonun bozuk sesin çıkmıyor" diyerek, eve telefonla adam yollamıştı. Babamla çok arkadaş gibiyiz. Hiçbir zaman saygı çerçevesini aşmam. Hiçbir zaman bana seslerini yükselttiklerini bilmem. Dolayısıyla yakın bir ilişkimiz var.




*Herkesin çocukken hayalini kurduğu bir meslek vardır. Sizin de var mıydı?




Modacı olmak istiyordum. 9 yaşından itibaren çok güzel çizimlerim vardı. Mesela büyük kızımda benim gibi resim çiziyor. Hayalimde modacı olmak vardı ama kesinlikle içimde ukte kalmadı. Şu an eğitimci olmak bana çok cazip geliyor. Bir eğitim kurumu içinde çalışmak beni daha çok besliyor. Dolayısıyla çok mutluyum.




*Sanatın içine girdikten sonra 'Keşke daha önceden yapsaydım' dediniz mi?




Keşke üniversitede bunun eğitimini alsaydım dedim. Ama sanat dışında, insanların alması gereken eğitimlerinden biri de finans eğitimidir. Özellikle iş sektöründe olacaklarsa bunu kesin okumalılar. Mesela ben keşke bu eğitimi alsaydım diyorum.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR