İstanbul gecelerinde hareketlilik tam gaz devam ediyor. Yeni açılan ve açılacak mekanlar ile İstanbul geceleri sezona hızlı giriş yaptı.

Bu hafta cuma-cumartesi İstanbul’un altını üstüne getirdim. Hakan Baharlı “İstanbul Gazinosu” ve uzun yıllar sonra sahneye çıkmaya başlayan Meltem Cumbul sahnesinde neler oldu, neler yaşandı.


Hızlandırılmış bir tura hazır mısınız?


Herkes ordaydı


Geçen hafta yazmıştım Hakan Bahar, Four Seasons Oteli’nin içinde yar alan Aqua restoranın içinde dört hafta cuma günleri sahneye çıkacak ve “İstanbul Gazinosu” adı altında program yapacak diye. Bu cuma ilk kez sahneye çıktı. Moda dünyası başta olmak üzere tüm sosyete oradaydı. Ve bir gün sonra kiminle konuşsam “Herkes oradaymış. Haftaya kesinlikle ben de gideceğim” diyordu. İşte kilit cümle: “Herkes oradaymış” Bizim insanımız eğlencenin önüne biraz “Bilmem kimin gittiği yere ben de gittim, göründüm” demeyi seviyor. O yüzden Hakan Bahar’ın dört haftası tıklım tıklım geçer benden söylemesi. Ama onun dışında Hakan Bahar sahnede farklılık yaratıyor. Özlenen şarkıları yorumluyor ve kostüme de dikkat çekiyor. Bu kış sosyetenin durağı olmaya aday. Chicki Boom'da Tuba Büyüküstün’ün izleri İki katlı küçük bir kokteyl barı Chicki Boom. Umut Evirgen’in yeni mekanı. La Boucherie’nin kapı komşusu. Cuma gecesi ilk kez gittim ki zaten daha yeni açıldı. Ve ilk izlenimim şöyleydi: “Bizim insanımız burayı da Gizli Kalsın’a çevirecek.” Bir gün sonra Meltem Cumbul’u dinlemek için gittiğim La Boucherie’de mekanın işletmecisi “Hadi gel sana doğru düzgün mekanı göstereyim” diyerek beni Chicki Boom’a götürdü. Hayır iyi ki gitmişim mekanın olayını ve konseptini o zaman anlayabildim. Şu meşhur Tuba Büyüküstün'ün duvarlara yaptığı resimleri görebildim. Gerçekten güzel yapmış. Tablo gibi. Mekan boşken o kadar güzel ki, çok fazla kalabalıkta bu güzel görüntü yok oluyor. Bu arada Chicki Boom, daha önce Set Kebap’ın mutfak deposu olarak kullanılıyormuş. Umut Evirgen her köşeyi değerlendiremeye kararlı belli ki. Gittiğimde Umut da oradaydı. Heyecanını paylaştı. Güzel bir mekan yapmamın keyfini sürdüğü belli. Ve tabii en keyif aldığı şey ise sevgilisi Tuba Büyüküstün’ün bu konuda ona yardımcı olması olmuş belli ki. Çünkü mekanı anlatırken “Tüm duvarların süslemelerini, Tuba kendi elleriyle yaptı. Bu resimleri Tuba çizdi. Tek tek özenle uğraştı” demesinden belliydi. Meltem Cumbul’un sahnesi Meltem Cumbul ilk single çalışması “Seninleyim”i 1998 de çıkartmıştı. Gerçekten iyi şarkı söylüyor, güzel bir sahnesi vardı. Sonra tam hızlanmış müzik dünyasında ciddi bir yol almıştı ki, bir anda elini eteğini çekti. Eğer devam etseydi müzik kariyerine şimdilerde çok başka şeyler konuşabilirdik. Yıllar sonra yeniden start alıp cumartesi geceleri La Boucherie’de sahneye çıkmaya başladı. Ben de bu hafta gidip izledim. Ben beğendim ama izleyiciye bir yerden sonra yavan gelebilir. Çünkü artık eski dinleyici, eski müşteri yok maalesef. Fakat bu yeni dönemi çözerse ki, Meltem Cumbul çözer, o zaman yaza kadar çıktığı mekanlarda yer bulamayız. Mesela Meltem Cumbul’un; 1-Repertuarı biraz değiştirmesi gerekiyor. 2-Seyirci ile biraz diyaloğa girmesi şart.. 3-Amerika’da bir kulüpte değil Türkiye’de bir kulüpte çıktığını hatırlamalı. Eğer bunları yaparsa tamamdır. Bunları yapmasa da benim için tamam ben bayıldım, gözlerimi ayıramadım, ama genel olarak düşündüğünde bu eksikleri acilen tamamlaması şart. Eğer devam etmek istiyorsa naçizane. Aztek kale gibi yerinde duruyor Memleketin en uzun soluklu mekanlarının başında gelir Aztek. Düşünün 4 Kasım 1977 de kapılarını açmış. Ben bir yaşındayken Aztek’te birileri sabaha kadar eğleniyormuş. Yıllar içinde spor, sosyete, politikacıları ağırlamış özel bir mekan Aztek. Müdavimlerini say say bitmez. Uzun süre sonra cuma gecesi gittim. “On dakika durur çıkarım” dediğim mekandan sabaha doğru çıktım. Klasik bir Aztek gecesinden şunu bir kez daha anladım ki, bu mekanın başka bir aurası var. Düşünün uzun soluklu mekan yaratmak ve bunu da uzun yıllara yaymak çok zor. Bunu başaran Aztek’in dört ortağı. O günde mekanın kapısı tıklım tıklım ve içeriye girmeye çalışan insanlardan geçilmiyordu. Modası hiç bir zaman geçmeyen tek mekan. Galvin’de opera Nişantaşı’nın yeni İtalyan’ı Galvin’de yemek yerken garson kıyafeti üzerinde olan, garson olduğunu düşündüğünüz, bir kişi masanıza geliyor ve size “Yemeğiniz nasıl güzel mi?” diye soruyor. Siz yanıt verirken bir anda soru soran bey arya okumaya başlıyor. Bar da duran bir hanım ona eşlik ediyor. Ve daha sonra mekanın içinde bazı yerlere dağılmış garson kıyafeti giymiş, elinde kaşık, çatallarla dolaşan adamlar size 2.5 dakikalık bir opera ziyafeti sunuyor. Yemek arasında şık ve değişik hareket. Daha açılalı bir ay olmamasına rağmen müdavimlerini oluşturan Galvin’de bu durumdan herkes memnun gibi gözüküyor. İstanbul’da bir Lübnanlı Memlekette farklı bir mekan ve lezzetler açıldığı zaman mutlaka ilgi çeker. L’orient de Lübnan mutfağından en orijinal damak lezzetlerini İstanbul’da sunuyor. Bu mekanda kullanılan baharatlar özellikle Lübnan’dan geliyormuş. Sanırım öyle olmasa o lezzetler olmazmış.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR