Röportaj Reşit Özet
*Aslı Hanım bir iş heyecanınız var sanırım. Anlatır mısınız?
AŞ: Heyecan aslında beni buldu diyebilirim. Yıllardır hep güzelliğine bakımına meraklı olan her bayan gibi benim de bu konuya ilgim vardı. Hamilelik dönemime kadar gelirsek aslında, hamileliğimde çok kilo aldığım için o anda masaj yağımı yaparak başladım işe. Mevcut masaj yağları beni çok tatmin etmedi. Sonra kendi yaptığım üründen çok memnun kaldım, arkadaşlarıma hediye ettim. Onların da memnuniyeti beni teşvik etti. Yaklaşık bir 3-4 yıldır da her sene yazın tatile veya Bodrum’a gitmeden önce, buradaki aktarlara uğrarım. Hem kendime hem çocuklarıma aktardan doğal ürün almayı tercih ediyorum.Saç bakım yağı yapmaya başladım.Saça da meraklı bir kızım. Bu şekilde kendi zevkim ile beraber masaj yağından sonra saç yağı yaptım.Çok memnun kaldı bütün arkadaşlarım, zaman içerisinde onların da ısrarıyla Ashley Joy Bakım Ürün’leri kuruldu.
*Eşinizin tepkisi nasıl oldu, bu duruma şaşırdı mı?
AŞ: Aslında hiç şaşırmadı. Zaten beni tanıyanlar da hiç şaşırmadı. Bodruma yazlık evimize geldiklerinde misafirlerimize saç bakımıyla ilgili sepetlerimden hediye ederdim. Ürüne çok inandı o, ilk başta çok inanmıyordu. Sonra baktı ki birkaç tane arkadaşımızdan hakikaten çok güzel hikayeler duyduk. Hiç saçı çıkmayan yerlerden saç çıkmalar,saç derisi hasta olan arkadaşlarımda düzelmeler,saç uzamasında hızlılık,neminde bir farklılık gibi şeyler duyunca Aslı gerçekten iyi bir yağ yapmışsın dedi.Ben zaten yaklaşık üç yıldır sadece kendi bakım yağımı kullanıyorum.Kendi kuaförüm bile “Aslı yaklaşık 2000-3000’in üzerinde saç boyadım seninki kadar sağlıklı sarı saç görmedim” dedi.Çünkü sarı saçın açılınca yanması,kırılması daha kolaydır ama benim böyle bir sorunum olmadı hala sağlıklı saçlarım var.Bu yağlardan yola çıkaracak Hunca Kozmetik’in yanımda olmasıyla bir formüle ulaştık.Beni bugüne kadar bir çok bilen arkadaşlarımdan,büyüklerimizden aldığım tavsiyelerle de bu formüle katkıları oldu.Hepsine çok teşekkür ederim.Onların bilgileri,tavsiyeleri ve dostluklarıyla bir ürün yaptık.Şimdilik üç ürün çıktı; saç bakım yağımız, Argan serumumuz ve bakım spreyimiz.Bu üç ürünün de ve daha ileride çıkacak bakım ürünlerimin de ortak özelliği doğal ürün olması, paraben ve hiçbir katkı maddesi içermemesi.Şuan da çok basit gibi kulağa geliyor aslında ama o kadar önemli ki. Göğüs kanserinde %80’in üzerindeki hastalarda parabenin fazla olması nedeniyle hastalığa sebep olduğunu okumuştum. Çocuklarımda da şampuanlarını, kremlerini; kendimde de yüz kremlerimi yaklaşık iki yıldır kozmetik markasından değil doğal bir marka kullanıyorum. Belki ileri de onu da çıkartırız ama şuan için saç bakım ürünleri ile daha sonra masaj yağları,diş macunu, vücut kremleri gibi ürünlerle inşallah markamızı büyütmeyi hedefliyoruz.
*Peki bu ham malzemeleri nerden temin ediyorsunuz?
AŞ: Hunca Kozmetik’ten onun zaten kendi bir ağı var. Fakat satın almacıyla özellikle beraber hareket ediyoruz.Onların misyonu o zaten.Hunca gibi bir firma yanımda olmasaydı zaten bu kadar cesaret edemezdim.Her ürünün en doğalını en özünü bulmaya gayret ettik seçerken.Onun için önceden çıkartabilirdim ama çok incelediğimiz için Temmuz’un ortasına kaldı zannediyorum ürünlerimin çıkması.Çok titiz çalışıyoruz hakikatten, çocuğumuzun kafasına sürebileceğimiz ürünler yapıyoruz.Ben gerçekten başka ürün kullanmıyorum.Kız çocuğu olanlar daha iyi bilir bakım spreyi durulanmayan bir üründür ben onu sıktırmadan kuaförde saçlarıma fön çektirmiyorum. Bende gerçekten paylaşmayı seven bir kızım. Bunları kullandıkları zamana saçlarında gözle gmrülür bir iyileşme olacağını umuyorum. Allah mahcup etmesin giriştik işe.
*Daha öncede iş hayatında bulundunuz, hayalini kurduğunuz iş hangisiydi?
A Ş:Hayalim hep aslında ihtiyaca yönelik yeni bir marka yaratmaktı. Bella Mom ‘da daha önce kuruduğum hamile kıyafetleri markası da aynen benim ihtiyacımı gidermek için kurulmuştu.Ben devir ettiğimde de on iki şubesi olan gayet başarılı bir markaydı. Onu kurmak ve o güne kadar getirmek benim için en büyük keyif idi. Bugün de Ashley Joy ürünleri yurt dışında raflarda görmek en büyük hayalim. O da bir ihtiyaçtan çıktı. Ben ne istiyorsam üreticiye onu verdim. Ulaşılabilir fiyatlarla 29,90 dan başlayan fiyatlarla herkesin sahip olabileceği, alabileceği bir portföy düzenledik.
*Aslında özetle yaşarken ihtiyaç duyduğunuz şeyleri mesleğe çevirdiniz.
AŞ:Aynen öyle.Aslında hakikaten bu işi yapmak aklımda yoktu.Eskiden ellerimle tek tek yapıyordum toplam 300 şişe arkadaşlarıma hediye ettim. Onların 300’de bir daha istiyoruz diye beni arayınca hediye işini yapamayacağım ben dedim. Bu arada da bunları da vahad etmeye çekiniyoruz çünkü birinde işe yarar diğerinde olmaz.Ama hakikaten çok güzel gelişim hikayeleri tedavi hikayeleri dinleyince tamam biz bu işi yapalım dedik.
* Eşiniz Metin Bey ile örnek bir evliliğiniz var. Mutlu evliliğin sırrı nedir sizce? Her evlilikte olduğu gibi küçük tartışmalar yaşadığınızda üstesinden nasıl geliyorsunuz?
AŞ: Bu işin sırrı bir kere eşler birbirini tanıdığı zaman nerde duracağını bilmen gerekiyor.Ben çok inatçı bir kız değilim. Olayları çok uzatmam,kinci değilim.Öyle zamanlarda uzak duruyoruz birbirimizden kavga etmiyoruz,öyle çok bağırmayı cevap vermeyi seven bir kız değilim. Bir iki gün birbirimizin gözüne gözükmüyoruz. O ilk sinir geçtikten sonra oturup konuşuruz. İnsan sevdiklerini bazen hatasıyla seviyor,kimse mükemmel değil.Biz birbirimizi hatalarımızla sevdik Allah bozmasın çocuklarımızla beraber güzel bir hayatımız var.
* Uzun süre evliliğiniz de neler öğrendiniz? Nasıl tecrübeler edindiniz?
AŞ: Evlilik kurumu zaten zor bir kurum. Ben evlenecek olanlara sadece çok erken evlenmemelerini tavsiye ediyorum. Zamanla insan kararlarını değiştirebiliyor bu yüzden ne istediğini net bir şekilde bilmek lazım, önemli olan ortak zevklerde anlaşmak,birbirinin farklı zevklerine saygı duyabilmek . Saygı duymak,güvenmek her şeyin ötesinde diye düşünüyorum.
* Kayınpederiniz Ali Şen çok yönlü sosyal bir insan. Ali Şen’in anlatmanızı istesek?
AŞ: Ali Baba anlatılmaz yaşanır aslında. Ben 21 yaşımdaydım babamı kaybettiğimde,babamın da çok eski arkadaşı Ali Baba; bana hem babalığı hem kayınpederliği hem de büyük bir ağabey yakınlığı gösterdiği için, benim için çok eşsiz. Hepinizin Ali Baba’sı Ali Şen’i ama onun kimsenin bilmediği pamuk bir kalbi var. Ailesine kendiden bile daha düşkün,her şeyini verebilir ailesi için.Her adımını ailesinin mutluluğu için planlayan biri.Çocukları her şeyi,torunları onlarda da öte. Bunun için hep bizi koruyan,seven ve bir şey dediğinde de hep bizim iyiliğimiz için söyleyen çok yumuşak bir insan. Engin zekası,inanılmaz renkli hayatı onu çocuklarının göz bebeği yapıyor. Ali Baba zaten bir Tanrıça gibi. O lakabı da zaten sonuna kadar hak eden çok özel birisi.
* Yaşadığınız hayata dönüp baktığınızda size neler öğretti? Nasıl tecrübeler edindiniz? Düşündüğünüzde keşkeleriniz oluyor mu?
AŞ: Her gün bir şey öğreniyoruz yaşadıklarımızdan. Bazen tatlı bazen acı tecrübeler.Yaşamımızda güvenebileceğimiz çok insan yok.Dostlar çok önemli.Benim hayattaki en büyük zenginliğim en büyük hazinem arkadaşlarım,dostlarım. Bu zaman içerisinde onlar olmasaydı çok iniş çıkış yaşadığımız dönemlerde zarar alabilirdim. Ama Allah’a çok şükür ki ailemiz,dostlarımız bize hatalarımızın yanında destek oldu.Biz düşecek iken bizi kaldırdılar. Ama herkese güvenilmemesi gerektiğini,insanların çokta dışarıdan görüldüğü gibi olmadığını öğrendim.Dışarıdan nasıl gözüküyoruz bilmiyorum ama içeriden daha alıngan daha hassas insanlarız.Alınmıyor gibi gözüküyoruz bazı durumlarda ama hiç bir şey öyle değil. Bazen susmamız gerektiğini,konuşmamamız gerektiğini acı bir şekilde öğreniyoruz.Onun haricinde tatlı öğrendiğimiz şeyler de var. Ben hayatta her zaman diyorum ki ne kadar büyük verirsek o kadar büyük alıyoruz. Ben seninle daha önce sohbet ettiğimizde de söyledim veren insana Allah daha çok veriyor. Bu illa maddi olmasına gerek yok. Bu sadece zaman olabilir,bir bardak su olabilir,bir sohbet olabilir, ne kadar çok verirsen Allah sana karşılığını o kadar çok veriyor. Biz de vermeye özen gösteren bir aile olmaya çalışıyoruz, paylaşmaya çalışıyoruz inşallah da Allah da onun taktirini görür.
* Sosyal sorumluluk projelerinde aktif olarak hangi derneklerde faaliyet gösteriyorsunuz?
AŞ: Aslında tüm derneklere gönülden katılmaya çalışıyorum hiçbirine hayır demiyorum hep destek olmaya çalışıyorum. Aktif olarak Epos 7 Yönetim Kurulu’ndayım. Epos 7’nin de diğerlerinden en büyük farkı sanat,tarih Türkiye’yi ayakta tutan temel taşlardan bir tanesi. Elden gidiyor, koruyamıyoruz. Sadece ne kadar değerli bir toprakta yaşadığımızı anlatmaya çalışıyoruz bir dernek olarak.Farklı bir dernek olduğu içinde benim çok hoşuma gidiyor içinde çalışmak.Onun haricinde Mikader olsun Kansersiz Yaşam Derneği olsun bir çok dernekte varmışım gibi çalışıyorum fark etmez yönetim kurulunda olup olmamam.Gönülden destekliyorum hepsini.
*Sizi spor yaparken sık sık görüyoruz. Şu sıralar spor nasıl gidiyor? Özel bir diyetiniz var mı?
AŞ: Benim hayatım spor. Ben öncellikle sporu daha iyi bir vücuda,fiziğe sahip olmak için yapmıyorum. Spor yapmadığım zaman rahatsız olan bir tipim.İki gün plates yapıyorum çok düzenli bir şekilde yıllardır,onun haricinde tenis oynuyorum.Bazı dönemlerde farklı farklı sporlar deniyorum ama platesle tenis benim vazgeçilmezim sanıyorum.Onun haricinde farklı ağar sporlar vücut yapımdan dolayı hemen kas yaptığı için hoşuma gitmiyor o görüntü.Dolayası ile bu şekilde gidiyorum. Sağlıklı beslenme dersen ben iki ileri bir geri yıllardır hep aynı şekildeyim. Memleketime giderim mısır ekmeğimi yerim,peynirimi laz böreğimi yerim, gelirim bir hafta yemek yemem.Ve genel de haftaiçi hiç yemek yemem. Beş gün yemem Metin de der yani sen aç yaşıyorsun ama cumartesi birisi düğmeye basıyor Pazar akşamına kadar full yerim veya içebiliyorum.Dolayısı ile yemek yemeyi seviyorum.Daha fazla otlarla beslenen bir kız olamadım hiçbir zaman ,keyif alıyorum yemekten çünkü.Evde misafir ağırlamayı sevdiğim için evde de yemek yaparız biz çok. Onun için beş gün dikkat ediyorum iki gün etmiyorum hayatım dengesi bu şekilde.
*Memleketiniz Arhavi’ye gittiğiniz zaman hayatınız nasıl değişiyor, nasıl bir kimliğe bürünüyorsunuz?
AŞ: Babam sağ iken bizi her sene götürürdü.Babannem de rahmetli olduğu zaman dedi ki beni memlekete gömün.Tüm ısrarlarıma rağmen ilerde neden olduğunu anlayacaksın demişti. Biz babanneme çok düşkünüz benim anne yarım gibidir. Şimdi onun mevlüdü sebebi ile ben her yaz gidiyorum Arhavi’ye çocuklarımı da alırım. Ben köy yaşantısından beslenen bir kızım ve oraya gitmediğim zaman çok mutsuz oluyorum. Köy evinde kalmalıyım,köy evinde ziyaretlerde bulunmalıyım,çay toplamalıyım.Bu sene inek sağmaya çalışıp sağamadım ama çok keyifli idi. Çocuklarım özellikle sıkılır diye zannederken ,onlar gitmek için yolu gözlüyorlar.Bu sene küçük oğlumla gidebildim büyük oğlumla gidemedim.Batu çok keyif aldı dönmek istemedi.Şimdi Batum’a direk uçuş da var gitmesi gelmesi çok kolay.Topraklarımız iyiki var özellikle Arhavi Karadeniz’in Parisi derler,çok moderndir,okuma düzeyi en yüksek yerlerden bitanesidir.Ben iyiki oralıyım ,topraklarına herkes sahip çıksa bence bir problem kalmayacak.
*Modayı yakından takip ediyorsunuz. Kendi giyim stiliniz anlatırmısınız? Sizinde çanta ve ayakkabı tutkunuz var mı?
AŞ: Her kadın gibi var tabi ki. Ayakkabı tutkum daha fazla galiba.Zaman içerisinde insanın tarzı değişiyor.Çok şık dönemlerim olduğu gibi çok rüküş dönemlerim de olduğu oluyor.Ama insan değişiyor ,büyüyor ve öğreniyorsun.Vücudunla ve ruhunla örtüşecek kıyafetler seçmek önemli.Channel bir takım giydiğimde de mutsuz olabilirim bu benim ruhumla alakalı bir şey.Vücuduma yakışan kıyafetleri artık biliyorum.Etek vazgeçilmezim,renkli giyinmeyi severim,desenleri karıştırmayı çok seviyorum.Dolayı ile hem vucüduna yakışanı hem ruhunla bütünleşeni bulduğun zaman bir tarzın oluyor. O da karşındaki insana şıklık diye yansıyor.Yerine göre giyinmeyi öğreniyorsun.Bence bunların hepsi bir bütün ve insanı oluşturan faktörler.
*Okullar kapandı ve tatil planlarınız başladı sanırım,Bodrum’da Ali Baba’nın çiftliğine gitmeyi düşünüyor musunuz?
AŞ: :Biz zaten Bodrum da çiftlikte kalmıyoruz bizim kendi evimiz var ama bizim Bodrum vazgeçilmezimiz.Fakat benim bu sene özellikle Ashley Joy ürünleriyle alakalı işlerim var, biraz daha geç gideceğiz.Önce bir Miami’ye ailece gidiyoruz, Miami’den sonra Bodrum Ali Baba’nın yanına gidiyoruz.
*Geçtiğimiz aylarda safari turuna çıktınız. Sanırırm sizin çok farklı bir deneyim olmuştur?
AŞ: Metin ve ben özellikle seyahat etmeyi çok seviyoruz. Ve seyahat ederken de gittiğimiz noktalarda hiç gitmediğimiz yerler farklı kültürler görmeyi seviyoruz.Biz bu sene Kuzey Kutup Işıkları’nı görmek için Norveç’te İsveç’te buz evlerde kaldık.Ice Otel’e gittik mesela o da çok enteresan bir tatildi.Bizim yılda bir kere yaptığımız lüksümüz hayatımızda hiç görmediğimiz belki ikinci kez gitmeyeceğimiz bir yeri tanıyıp görmek,hayatımızın en büyük lüksü o. Afrika da bunlardan bir tanesiydi.Gerçekten çok farklı bir tecrubeydi muhteşem fotoğraflar çekebildik.Ben amatör fotoğraf çekmeyi öğrenen bir kızım iki yıldır ders alıyorum.Orada muhteşem kareler yakaladık. Çadırlarda kaldık. Bazı çadırlar çok lükstü havuzlu çadırlarda kaldık, bazı çadırlar ise dağın tepesinde telefonun bile çekmediği köhne yerlerde çadırlarda kaldık.Ama gerçekten çok etkilenerek döndük mesela beni çok etkileyen orda birkaç kabileyle tanışabildik. Kabileler benim memleketimde ineğin yaşadığı ahırdan daha küçük ve daha pis yerlerde yaşıyorlar. Onlarla tanıştık.Gelenekleri görenekleri ben çok dehşete düşürdü.Şükür ettim bir daha olduğumuz yerlere.Yokluk var diyoruz,yokluğun yokluğu varmış diyorsun.O sebeple bizim bu tarz şeylerden doyum almamız çok önemliydi. Hem orda onlara yardım ettik hem gezdik hem keyif aldık. Eda ile Selim bizim zevklerimizin de uyuştuğu çok yakın bir çift arkadaşımız. Allah sağlık verdiği sürece farklı yerlere gitmeyi istiyorum. Mesela bundan sonra gideceğimiz yer Yağmur Ormanları olabilir,Meksika da başka bir köyler olabilir. Farklı yerleri gezmek istiyoruz.
*Safari de hayvanlarla iç içesiniz yaşadığınız bir heyecan var mı ?
AŞ: Tabii ki oldu. Büyük araçlarla geziyoruz kenarları ve pencereleri olmayan otobüslerle, gene onun içerisindeyiz bir gergedan ile burun buruna geldik.Ve gergedan bizim arabamızın üstüne yürüdü ve boynuz attı ,gerçekten çok korktuk çünkü gitmeden altı ay önce gazete de okuduğumuz kadarıyla aynı yerde ölümle sonuçlanan bir tur olmuş. Öyle bir şey yaşayınca hepimiz panik olduk,o panikle çekim de yapamadık.Fakat rehberimiz çok tecrübeli bir rehberdi. Hayvanı korkutarak uzaklaştırdılar tabi ama ben çok panik oldum.Fakat o cesaret ile bir daha gitmek istiyoruz gitmediğimiz farklı bir yere.Çünkü Casabilanca’ya inmek istedik oraya inecek vaktimiz kalmadı.Bir daha ki sefere de gitmediğimiz yerler gidebiliriz.