Milano'da moda tasarımı okuduktan sonra Türkiye'ye dönüp kendi markasını yaratan Selma Çilek ile Bebek'teki showroom'unda bir araya geldik. Çocukluğundan içindeki tasarımcılık aşkını farkına varan Çilek, moda üzerine eğitim aldıktan sonra iş hayatına atılmış. Sanat dünyasından Sinem Kobal, Burçin Terzioğlu, Merve Boluğur ve Hande Erçel'in de aralarında olduğu çok sayıda ünlü ismin tercih ettiği tasarımlar, Selma Çilek'in ruhunu yansıtıyor... Deri detayları tasarımlarında şiir gibi kullanan, şaşaalı kumaşlar olmadan kıyafetlerde iddiasını ortaya koyan Selma Çilek'le moda üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik...

Röportaj: Aybala YILDIZ

Fotoğraflar: Ferit TUĞLUK

Çocukluğunuzdan ergenliğe geçişinizde tasarımcı yönünüzü nasıl keşfettiniz?

Biraz klişe olacak ama bütün tasarımcılar bu yoldan geçmiştir diye düşünüyorum. Küçüklüğümde tüm Barbie bebeklerime kıyafet dikerdim. Bazen kendi kıyafetlerimi kesip bebeklerime kıyafet yapardım. Kendi kıyafetlerimi de kesip biçermişim kolunu kısaltıp eteklerini kesermişim. Evin içinde olsam bile günde üç, dört defa kıyafet değiştirirmişim. Ama ilerde işe dönüştüreceğim hiçbir zaman aklıma gelmemişti. Daha sonra üniversite yıllarında bunu keşfettim. Yapabilirmiyim, yapamazmıyım? diye düşünürken kendime bir elbise tasarladım. Bir davete gidicektik. Arkadaşımla tesadüfen aynı elbiseyi almışım ve o elbiseyi giyemiyeceğimi anladım. Kendime bir elbise tasarladım ve kumaşçıya sorarak bir terzi buldum. Kendime bir elbise diktirdim. O davette o elbise olay oldu. Üç, dört tane arkadaşım aynısından yapmamı istedi. Bir tanesi göz önünde olan bir insandı ve gazetelere çıktı. Ondan sonra yavaş yavaş sipariş almaya başladım ve baktım ki okurken insanlara elbise yapmaya başlamışım. Bu şekilde mesleğe dönüştürmem gerektiğine karar verdim.

Üniversitede ne eğitimi aldınız?

Öncelikle işletme eğitimi aldım Bilkent Üniversitesi'nde. Okulu bitirdikten sonrada Milano’da moda tasarım okudum.

Bu kararınızda kim daha etkili oldu?

Ailem. Aslında okulu bırakıp moda tasarım okumak istedim çok fazla. Hatta babama ısrarla ben işletme okumak istemiyorum, moda tasarımcısı olmak istiyorum diye business plan oluşturup götürmüştüm. Babam ''Okulu bitir ondan sonra ne yapmak istiyorsan onu yap'' dedi. O iki sene geçmedi bir türlü. O senede her yaz Milano’ya gidip moda tasarım eğitimleri, çizim kursları gibi eğitimler aldım. Okul bittiği gibi de hemen mastır programına başvurdum. Bununla ilgili de annem yönlendirdi, babam da destek oldu fakat annem ''Mutlaka eğitimini al, eğitimini almadan başlama bu işe'' diye söylüyordu. Araştırmaya başladık Paris, Milano diye o şekilde gelişti.



Kendi markanızı oluşturmak adına nasıl bir yol izlediniz?



Milano'da okurken yarı yıl tatilinde İstanbul’da staj yaptım Begüm Salihoğlu’nun yanında. Kendisi bana birçok şey kattı. Daha sonrasında Milano’da ikinci dönemimi okudum döndüğümde arada kalmıştım. Hemen markamı kurmalı mıyım? Staj mı yapmalıyım? Tasarımcı olarak değil de daha yüksek bir kesimemi hitap etsem diye arada kalmıştım. Daha sonra Twitter’da kendi yazısını gördüm. Taşınıyoruz diye bir tivit atmıştı. Ben bu binayı çok beğenmiştim. Hemen mesaj attım Begüm’e dedim ki: taşınıyormusun? ''Evet küçük geliyor bana burası büyük bir yere taşınıyorum Nişantaşı’na'' dedi. Babama söyledim ''Oraya mı geçsem?'' diye. Herşey on gün içerisinde gerçekleşti. Buranın boşalmasıyla beraber gerçekleşti. Burası tutulduktan sonrada koleksiyon hazırlama sürecine girdim. Kendimi bir anda kolleksiyon hazırlarken buldum.




Koleksiyonunuzda deri ve zımba detayları ön planda...

Benim kolleksiyonlarımda genelde hep böyle oldu. Her sezon sade kumaşlar kullanıyorum böyle atraksiyonlu, desenli kumaşları tercih etmiyorum. Ama mutlaka bir metal aksesuvar, deri aksesuvarla renklendirmeyi seviyorum kolleksiyonlarımı. O yüzden de metal aksesuarlara gidiyorum genelde. Zımbalar olabiliyor, çıtçıtlar oluyor. Deriyi de ilk kolleksiyonumdan beri kullanıyorum. Deriyi çok seviyorum. Deri ceketi, deri pantolonu yada elbiselerdeki ufak deri dokunuşlarını ve elbiseye farklı bir hava kattığını düşünüyorum açıkçası. Bu yüzden de elimden geldiğince deriyi katmaya çalışıyorum. Yaz sezonunda da biraz deriyi azalttım. Daha farklı daha yazlık kumaşlara yöneldim. Şimdi sadece ufak detay olarak kullanıyorum. Yani kolleksiyonumda ilham aldığım şeyler de değişebiliyor. Sanatçının bir eserinden de ilham alabiliyorum, gördüğüm bir çiçekten veya gittiğim bir parktaki renk konbinasyonundan ya da bir hayvandan bile ilham alabiliyorum.

Sizin gardırobunuzda ki olmazsa olmaz temel parçalar neler?

Ben öncelikle şunu belirtiyim. Benim gardırobumun %99’u kendi kolleksiyonumdan oluşuyor. Özellikle dışarıdan bir şey almamaya çalışıyorum. Kendimin yapmadığı şeyleri alıyorum ama onun dışında hep kendi kolleksiyonum oluyor. Mutlaka olmazsa olmaz dediğim parça deri ceket. Siyah dar bir jean olmak zorunda. Onun dışında Selma Çilek elbiselerim ve göleklerim olmazsa olmazım. Kışın özellikle çizme en sevdiğim aksesuvar diyebillirim.

Birçok davette Selma Çilek elbiseleri görüyoruz. Kimler giyiniyor markanızdan?

Sinem Kobal, Burçin Terzioğlu, Merve Boluğur, Hande Erçel, Yasemin Özilhan, Burcu Biricik gibi birçok isim giyiyor. Dizilerde de çok kullanılıyor. Programlarda da kullanılıyor. Serenay Sarıkaya, Tuba Büyüküstün gibi isimler de var.

Özel dikim istekleri oluyor mu?

Evet oluyor. En son özel dikim sanatçı Bengü’ye yaptım düğününde evden çıkış elbisesi için. Düğünlerinde davetlerinde özel bir durum olduğunda yapıyorum ama çok tercih etmiyorum. Ben hazır giyimci olduğumdan kolleksiyonlarımdan vermeyi tercih ediyorum.

Sizce kadınların giyinirken yaptığı en büyük hata nedir?

Herkesin farklı bir tarzı var. Benim hiç beğenmediğim bir şeyi bir başkası kendine yakıştırabiliyor. İnsanın kendini mutlu hissetmesi önemli. Benim için önemli olan şey bir kadının vücuduna göre giyinmesidir. Şu anda çok elverişli marklarda var buna. Genelde Türk kadının basen problem oluyor, bunu örtecek şekilde giyinebilir. Bazı insanlar çok güzel giyiniyor.




Tasarımcı olduğunuz için eşinizin tarzına müdahale ediyormusunuz yada fikir veriyor musunuz?

Veriyorum fakat açıkcası çok dikkate almıyor çünkü onun da kendi tarzı var. İhtiyacı da yok aslında ben arada ufak tefek yorumlarda bulunuyorum. Kendinin de hoşuna gidiyorsa yorumu dikkate alıyor. Giyinme konusunda bildiğini yapan birisidir.



Fashion Week İstanbul ile ilgili neler söyleyeceksiniz?

Fashion Week bence, Türkiye ve bizim gibi modacılar için çok önemli bir platform. Gün geçtikçe farklılaşıyor daha da yenileniyor. Bizim için de yurtdışından satın almacılar geliyor. Bu yüzden de kendimizi gösterebileceğimiz ortam. Güzel bir organizasyona imza attıklarını düşünüyorum o yüzden inşallah daha da gelişerek devam eder de uluslararası platformlara taşırlar.

Dünya moda haftalarını takip ediyor musunuz?

Her sene Paris’te düzenlenentekstil fuarına katıldım. Fakat en son katıldığımda biraz durgun geçtiği için açıkçası kendim daha farklı showroom’larla çalıştım. İki üç senedir bir fuara katılmıyorum ama moda haftalarını takip ediyorum. Eskiden New York’a da giderdim ama şu an uzak geliyor, iş yoğunluğumdan dolayı gidemiyorum. O yüzden Paris Moda Haftası’na gidiyorum. Kendi koleksiyonumuda orada sergiliyorum. Bu ayın sonunda da gidicem her sene moda haftasında showroom açıyorum ve yurtdışından satın almacılarla orada buluşuyorum. Koleksiyonumu sergiliyorum ve siparişler alıyorum. O yüzden mutlaka yakından takip ediyorum. Orada olduğum sürece gidebildiğim kadar defileye katılmaya çalışıyorum.

Sizin gibi modacı olmak isteyen gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?

Benim en büyük tavsiyem; şu anda da bunu yapardım ve yapmadığım için eksikliğini hissediyorum. Kesinlikle bir yerde çalışsınlar acele etmesinler çünkü çok fazla detay var. Dışardan çok kolay bir meslek gibi duruyor ama çok fazla detay var. Çiziyorsun, terziye diktiriyorsun, satıyorsun gibi gözüküyor. Fakat dünyaya açılmak gibi biraz daha uluslararası marka olmak gibi bir hedefleri varsa mutlaka bu işin mutfağını öğrensinler. Eğer imkanları varsa yurtdışında farklı markalarda staj yapsınlar. Ben şu an başa dönmüş olsaydım mutlaka yurtdışında daha ilerlemiş bir markada bir yıl hatta iki yıl staj yapmak çalışmak isterdim. Bir, iki yıl kendilerini geliştirsinler daha sonra bir marka kursunlar.




Modacı olmasaydınız ne olmak isterdiniz?

Açıkçası modacı olmasaydım şunu olmak isterdim dediğim hiçbir meslek yok. Bu işi yapmasaydım kendi aile şirketimizde çalışırdım. Şirketimiz mobilya üzerine belki çocuk odaları tasarlardım. Yine tasarımında olur da hiçbir zaman masabaşı, pazarlama yada farklı bir iş beni çekmezdi diye düşünüyorum. Orda da herhalde tasarımcı olurdum. Mobilya ve aksesuvar tasarlardım.




En son hangi tasarımcının defilesini izlediniz?

Elie Saab’ın defilesini izledim. Çok güzel bir defileydi. Ben Elie Saab’ın defilelerine mutlaka her sezon gidiyorum. Daha farklı bir defileydi. Koleksiyonlar ve renkler çok canlıydı daha farklıydı.

Biraz da geçmişe gitmek istiyorum... Gelinliğiniz hangi tasarımcıya aitti?

Gelinlik olayı benim için sıkıntıydı açıkçası çünkü ben hiç kendim yapmayı düşünmemiştim. Ben daha önce hiç gelinlik yapamamıştım. Arkadaşlarım ve çevrem tarafından çok fazla beni yönlendiren oldu. ''Sen tasarımcısın başka birinden mi alacaksın'' diyerek. Benim hayalimde bir gelinlik vardı çok uzun kuyruklu, çok şaşalı bir gelinlikti ve onu bulursam alıcam bulamazsam kendim yaparım diye düşündüm. İstediğim gibi bir gelinlik bulamadım. Kumaş arayışım çok uzun sürdü. İki ay sürdü ve sırf kumaş için Paris ve Milano’ya gittim. Bu gelinlik için en iyisini yapmak istedim. Kumaşı sonra Türkiye’den buldum. Hatta Fransa’da ki kumaşçılar bana, ''Sizde en iyisi var neden buraya geldin?'' dediler. Kumaşı bulduktan sonra işlem çok uzun sürmedi. Dışardan gelinlik ustaları buldum. Bir buçuk ay gelinlik için çalışıldı. Kuyruğu çok uzun olduğu için atölyeme bile sığmadı. Böylece kendi tasarımım olan gelinliğimi giydim.









İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR