Önceki gün bir kadın arkadaşım, "16 yaşındaki kızım Bergen'i izlemeye gitti. Eve gelince 'Ben asla evlenmeyeceğim' dedi" diye anlatıyor.
Diğer bir kadın arkadaşım, "Kızım Bergen'i izledi. Eve gelince saatlerce ağladı" dedi.
Diğer bir arkadaşım, "Biliyor musun Esin. Benim de hayatımda böyle bir adam vardı. Zor kurtuldum. Telefonumu, evimi değiştirdim. Hatta bir dönem altı ay evime gidemedim. Kapıda yatıyordu. Zor kurtuldum çok zor" diye bir dönemini anlattı.
Ve uzayıp giden bir sürü hikaye...
Öncelikle, 16 yaşındaki kız ve gençler için "Dilberay", "Bergen" filmleri çok ağır olabilir. Anlıyorum ancak şu var ki, bu olaylarda kocaman bir gerçek de yaşanmıyor değil.
Bu yüzdendir ki, ötelemek, yok saymak, hatta "Aman gençlere izlettirmeyin" demek çözüm değil.
Gençlerin bilinçli olmaları, görmeleri, akıllarını mantıklarını kullanmaları ve kendilerini korumaları gerekiyor. Gerek film ile gerekse gerçek bir olayı görerek, duyarak. Dünyadan bir haber yaşamak çözüm değil. Ve özellikle kız çocuklarının hayatta böyle cani erkeklerin var olduğunu bilmeleri gerekiyor.
Her sevginin, aşkın masum ve gerçek olmadığının da farkına varmaları şart. Ve bunu fark ettiklerinde nasıl kurtulacaklarını. Ya da ailelerini yanlarında hissetmelerinin ne kadar önemli olduğunu.
Hayat toz pembe değil maalesef.
Ve ne yazık ki, bazı erkekler ilişkinin ilk aylarında melek, daha sonra da şeytan oluyor. Hatta imzayı atınca değişen erkeklerin sayısı da hiç az değil. Şu anda sırf bu yüzden mutsuz kadınlarla dolu etraf.
Konuştuğum bir çok kadının;
-O kadar dengesiz ki, seviyor mu sevmiyor mu belli değil!
-Bir haftadır aramıyor. Sonra bir anda ortaya çıkıyor bana öyle bir davranıyor ki, yine aklımı karıştırıyor!
-Benimle birlikte ama aklı sanki başka yerde!
Diye diye cümleler kurduğuna şahit oluyorum. İlişki yaşıyor mu yaşamıyor mu belli değil tadında karman çorman tuhaf ilişkiler var. Hatta sırf hayatında bir adam olsun, sırf bir ilişki olsun diye ilk gördüğü kişiyle bir şeyler yaşamaya çalışan kadınlar dolu. Yazık!!!
Ki yıllardır ama yıllardır yazıyorum.
Hanımlar;
1-Kendinizi mutlu hissetmediğiniz bir ilişkinin içinde olmayın. O erkekten yarar değil zarar gelir.
2-Yanınızda bir erkek olsun, bir sevgiliniz olsun diye de bir erkekle olmayın. Yalnız olun daha iyi, inanın daha sağlıklı.
3-Hatta size eziyet ettiğini düşünüyorsanız, sizi sevmediğini düşünüyorsanız o erkekle asla ama asla olmayın. Düşünmeyin bile.
4-Sizi kullandığını düşünüyorsanız hele hızla uzaklaşın o erkekten.
5-Sizin maddiyatınızdan, maneviyatınızdan yararlanıyorsa asla o erkekle olmamalısınız. Sonuçları hiç iyi bitmiyor inanın.
Bunlar iyi şeyler değil. Bunlar için kendinize de "İyi olacak", "Değişecek", "Beni aslında çok seviyor", "Bana vurdu ama o sevgisinden", "Bana küfür etti ama o sevgisinden", "Beni aldatıyor ama o beni kıskandırmak için" gibi saçma düşünceler içine de girmeyin. Bunlar sağlıksız ve çok çirkin düşünceler.
Böyle bir ilişki olmaz!!!
Bu bir bir daha iki...
Kadınların daha çok ilgisini çekiyor çünkü
Evet Bergen'i 2 haftada 2 milyon 650 bin kişi izlemiş.
Ve evet. Filmin en çok izleyicisi kadınlar.
Çünkü;
1-Erkekler hemcinslerinin yaptıkları ve kendi yapabilecekleri hakkında yüzleşmek istemez.
2-Erkekler kadınlara kötü davrandıklarını, yalan söylediklerini, dövdüklerini bilir ama bunu kabul etmek istemez.
3-Erkekler aldattıklarını hiç bir zaman kabul etmedikleri için bu konuyla da yüzleşmek istemez.
Bu yüzdendir ki, erkekler filmde ne izleyeceklerini çok iyi bildikleri için izlemeyi çok tercih etmiyor.
Ancak kadınlar;
-Ah ahları.
-Vah vahları.
-Ağlamayı.
-Duygusallaşmayı.
-Kendine acımayı ama yine de yapmayı sevdikleri için koşa koşa izliyor.
Peki ne değişiyor?
Kocaman bir hiç!!!
Unutmadan; (Erkekler, kadınlar derken genelleme yapıyorum. Tüm kadınlar ve erkeklerden bahsetmiyorum. Aman çemkirmeyin şimdi bana. Sakin...)
Özür yetmez, çalışmalara başla Yıldız
Olayın ilk olduğu anda tepkimi belirtip, "Olmadı Yıldız bu defa" diye bir yazı yazdım. Ki hala aynı şeyi savunuyorum.
Yıldız Tilbe deli doludur. Güzel, olay şarkılar yazar ama düşünmeden konuşur. Saçmaladığı anlarda olur. Sahnede kıyafetini keser, biçer. Tuhaf makyaj yapar falan. Hepsine tamam ama. Son kurduğu cümleler korkunç.
İnsanın hala aklı almıyor bu kadar güzel sözler, bu kadar duygu yüklü şarkılar yapan kadın nasıl böyle olur gerçekten anlamak mümkün değil. O yüzdendir ki, son yıllarda azalmayan Yıldız Tilbe tepkilerini anlıyorum.
Özür diledi dilemesine ama nafile. Geçmiş olsun söz ağızdan çıktı bir kere.
Bu sebeptendir ki, düşünmeden konuşmak, saçmalamak da bir yere kadar.
Her gün saçmalarsın, saçmalarsın, bir yerde tak diye durur önünde o saçmalık ve ilerleyemezsin. Bu da böyle bir şey. "Ben sanatçıyım saçmalama potansiyelim var" bir yere kadar. Kusura bakmayacaksınız sanatçı hanımlar ve beyler. Ceylan Ertem "Bir daha şarkılarını okumayacağım" demiş. Haklı..
Yıldız memleketteki, tüm sokak hayvanlarını korumaya alsa, Türkiye genelinde barınaklar yaptırsa ancak affettirir kendini. Ki bir an önce hayvansever dernekleri ile çalışmaya başlasa iyi olur. Daha fazla gecikmeden. Hatta mal varlığının bir kısmını sokaktaki canlılarımız için harcamaya da başlayabilir. O zaman belki özrü kabul görür.