Cemiyet hayatının ünlü isimlerinden Azer Polat, İstanbul Zekeriyaköy’de Benjamin Cookie’s adını verdiği bir kafe açtı. Oğlu Benjamin’le gittiği bir New York seyahatinde yediği cookie’lerin lezzetini unutamayan Polat, aynı reçeteyi iki sene boyunca farklı teknikler kullanarak geliştirdi. Azer Polat'la New York’tan İstanbul’a uzanan lezzet yolculuğunu konuştuk...

Röportaj: Aybala YILDIZ

İçeriye girdiğim andan itibaren beni mis gibi kahve ve kurabiye kokuları karşıladı. Burası çok samimi bir yer… Nasıl başladı bu hikaye? Hayatınızın hangi evresindesiniz?

A.P: Bence hayatımın en güzel evresindeyim. Çok uzun zamandır böyle bir hikayeye başlamak istiyordum. Sevdiğim işi yapıyorum. O yüzden çok keyifle çalışıyorum.

Her detayına kadın eli değdiği çok belli… Burada bir gününüz nasıl geçiyor?



A.P: Öncelikle sabahları taze kurabiyelerimizi pişiriyoruz. Tüm yapım aşamasında bizzat ben bulunuyorum. Gün içinde eksik ürün varsa ben stoklarını tamamlıyorum. Günüm çok yoğun geçiyor. Cookie’leri ben hazırlıyorum.

Benjamin Cookies’i açmanızdaki en büyük ilham kaynağı oğlunuz Benjamin sanırım …

A.P: Evet. Oğlumla bir Amerika gezisinde New York cookie’lerini denedik. Benjamin mutfağa çok meraklı bir çocuk. Çok seviyor. O yüzden biz mutfakta birlikte çok zaman geçiriyoruz. Amerika seyahatinden sonra bana bir gün dönüp, ‘Anne New York’taki cookieleri yapabilir miyiz sence?’ dedi. Hikayemiz 2 sene önce böyle başlamış oldu. Pişirip arkadaşlarımıza vermeye başladık. Hep bana ‘’Niye bunları satmıyorsun? diye soruyorlardı. Sonra bir anda evde yapmaktansa bir yerim bir mutfağım olsun istedim. O zaman da burayı açmaya karar verdik. Aslında dediğiniz gibi Benjamin’in hikayesiyle başladı.

Adından da anlaşılacağı üzere buranın cookie’leri meşhur… Cookie hamurunun kıvam olarak zor bir reçetesi var… Reçeteyi nasıl tutturdunuz?

A.P: New York’ta yediğim cookie’nin aynısını yapabilmek tam iki yılımı aldı. Bizim kurabiyelerimizn diğerlerinden farkı, 120 gram olması ve içinde kullandığımız ürünlerin en iyi kalitede ve taze olması. Satış noktasına gelene kadar mükemmel olması için çok uğraştım.



Erkek annesi olmak nasıl bir duygu?

A.P: Bizim Benjamin ile çok farklı bir anne-oğul bağımız var. Çok düşkünüz birbirimize… Burası açıldığından beri çok yoruluyorum. Beni arayıp ‘Anne bugün çok yoruldun. Senin artık dinlenmen lazım’ diyor. Çok düşünceli bir çocuk. Buraya gelip çok destek oluyor. Servis yapıyor. Kasaya geçiyor ve müşterilerimizle ilgileniyor. Burası anne ve oğul bize iyi geldi.

Eğitim almak kadar el lezzeti de önemli… Siz mutfakla ilgili profesyonel bir eğitim aldınız mı?

A.P: Yok almadım. Benim anne ve baba tarafımdaki tüm kadınlar inanılmaz becerikliler. Mutfakları hepsinin ayrı ayrı çok güçlü. Annem mutfağa çok merakli bir insan. Amerika’da doğup büyüdüğü için bizde Amerikan mutfağına aşina olarak büyüdük. Eğitim almadım ama ailenin büyüklerinin mutfaklarında eğitim gördüm diyebilirim. Meraklı olduğum için hepsinden bir şeyler aldım.

Çocukluğunuzun mutfağı nasıldı? Hangi anlar aklınızda kaldı?

A.P: Ben çok yaramaz bir çocuktum. Annem hep mutfakta yemek yaptığı için beni önüne oturtarak önüme baklagiller verirmiş. Ben hep onlarla oynarmışım. Ben bu görüntüyü hatırlıyorum. Cookie’lerimi yaparken insanlar bundan bir ısırık aldığında mutlu olsun ve problemlerini unutsun, onu başka bir yerlere götürsün istedim. O lezzeti de yakaladığımı düşünüyorum.



Size çocukluğunuzu hatırlatan bir lezzet var mı?

A.P: Annemin hazırladığı çubukta sosis ve patates…. Onu inanılmaz çok severdim. Hafta sonları yapardı. Aklımda o lezzet hep var.

Peki sizin mutfağınızda özellikle kullanmadığınız ürünler var mı?

A.P: Katkı maddesi olan hiçbir şeyi mutfağıma sokmuyorum. Özel hayatımda da çok dikkat ediyorum. Oğlum küçükken çok ciddi bir rahatsızlık geçirdi. Şu an 12 yaşında tabii ki o da abur cubur yemek istiyor ama ben ürün alırken çok fazla etiket okuyan bir insanım. O yüzden de etiketlerini okuyup memnun olmadığım hiçbir şeyi mutfağıma sokmamaya gayret gösteriyorum.

Yaptığınız seyahatlerden dolayı damak tadınız epey gelişmiş diyebiliriz…Seyahatleriniz planlarken lezzetli yemek ön planda oluyor mu?

A.P: Uzak Doğu mutfağına çok meraklıyım. Değişik her şeyi denemeyi seven bir insanım. Benim için gittiğim destinasyonlarda o yörenin tatlarını denemek çok önemli. Sırf bunun için seyahat ettiğim zamanlar bile oluyor diyebilirim.



En iyi restoranları mı seçiyorsunuz?

A.P: Bence en iyi restoran en pahalı restoran, en lezzetli restoran demek değil. Bazen bir sokak lezzeti lüks bir yerde yiyeceğiniz bir yemekten daha lezzetli olabilir. Ben oranın toprağında yetişmiş kendine has olan yemeğini yemeyi daha çok seviyorum.

Benjamin’le mutfakta zaman nasıl geçiyor?

A.P: Covid zamanında evde lokmadan mantıya, pizzadan aklınıza gelebilecek her şeyi birlikte yaptık. Genelde Benjamin tatlı yapmayı çok seviyor. Bir gün okuldan geliyor ‘’Anne mozaik kek yapalım’’ diyor. Tabi artık biraz büyüdüğü için o rutinden biraz kopuyoruz ama dediğim gibi sürekli birlikte mutfakta bir şey yaparken bizi görebilirsiniz.

Mutfakta zaman geçirmek size nasıl geliyor?

A.P: Mutfakta olmak ban ateraip gibi geliyor. O yüzden mutfak boşaldıktan sonra kendim giriyorum. Saatlerce mutfakta cookie’ler yapıyorum. Şunu fark ettim aslında benim için bir meditasyon gibi. Anda kalıyorum. Sadece ölçülerimi düşünmek zorundayım. O yüzden karıştırmamak için konuşmamaya çalışıyorum. Bir seferde 120 tane yapmak zorundayım. Bu nedenle hep ona odaklanıyorum.



İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR