İstanbul tam anlamıyla Palandöken kayak tesislerine dönmüşken evden burnunun ucunu bile dışarı çıkarmayanlardanım. Bahçedeki köpekleri beslemeye ve açlıktan bağıran kedileri beslemeye çıktım yalnızca. Her kedi viyaklamasında ben aşağı inene kadar başka bir sokak sakininin benden önce kediye mama ulaştırıyor olmasına aşırı mutlu oldum mesela. Twitter'da köpeklere tahsis edilen pasaj girişlerini, dükkânlara alınan kedileri görüp mutluluktan gözlerim yaşarırken TT listesinde hiç olmadık bir tag yükseldi. Dışarıda donmasınlar diye Oysho mağazasının içine alınan kedilerin ısınmak için üzerine yattığı ürünleri dert edinip mağazayı boykot etmek neyin nesidir? Ben hala o tag'in Oysho'nun rakipleri tarafından desteklendiğini, hiçbir insan suretinin bu karda kışta ısınmak üzere mağazaya sığınan hayvanları dert edebileceğine inanmak istemiyorum. Bu kadar kötülük de biraz fazla. Böylesine sert bir kışla ne zamandır karşılaşmamışken, hayvanların bu soğuktan etkilenmeyeceğini düşünmek, onlara sıcak yuva tesis eden mağazaları suçlamak insanlık suçu olarak kabul edilmeli. Tamam, tüyleri seni rahatsız ediyor olabilir de yıkarsın geçer. Bunu sorun haline getirmeye ne gerek var? Bu kadar kalpsiz insanlar bir arada yaşıyor olmak fena halde koyuyor bana!
Kar komedisi
Hafta sonu ev hapsinin en eğlenceli kısmı pazar günü Show TV'de yayınlanan ‘Demet Akbağ ile Çok Aramızda'ydı. Ferhat Şirin'in 50 Cent'le program yaptığına inanmasına mı güleyim, yılan çorbası içtiğine inandırılan Bülent Serttaş'a mı bilemedim. Kahkahaların gökyüzüne ulaştığı bölümde tabii ki Banu Alkan vardı. "Kim korkar aslandan bebeğim" diye güle oynaya girdiği hayvanat bahçesinde Bengal kaplanı tarafından kovalandığını zannetmesi ekran karşısında bizi bir hayli eğlendirdi. Tabii bu korku dolu dakikalardan sonra karşınıza bir de Demet Akbağ'ı görünce ağzınızı bile açamıyorsunuz. Programda Seray Sever'i görünce onun ekrandan bu kadar uzaklaşmaması gerektiğini düşündüm. Onun donanımında (ve güzelliğinde) bir sunucunun programsız kalması haksızlık. Madem astroloji eğitimi için kendini piyasadan çekmiş, gökyüzünün sırları üzerine bir program fena olmaz hani. Şu ara popüler olan genç ve yakışıklı astrologlardan birini de yanına aldı mı tamamdır! Benim önerim Anıl Can...
Kahraman İrem Derici
Genç yaşta müzik dünyasına girip hatırı sayılır bir başarı yakaladığı için birçok genç kızın zaten kahramanıydı! Bu ülkede genç yaşta bileğinin hakkıyla bir yere gelebilmek o kadar zor ki gençler arasında harika bir rol model olmaya başladı İrem. Ama geçen hafta sevgilisinin kendisini istemeyen annesinin yüzüne doğruları vurarak, istenmeyen gelinlerin de kahramanı oldu birden bire. "47 kamera açıkken insanlar saygılı davranıyor" diyerek asla laf sokmadı, sadece doğruları yüksek sesle dile getirdi. Bu ülkede sevgilisinin ailesi (özellikle de annesi) tarafından istenmediği için acı çeken nice kadın var. İstemsiz bir şekilde onların sesi olduğu için İrem'e bayılma katsayım üçle çarpıldı. Umarım anneler İrem sayesinde artık 2017'ye gelindiğini, 1980'lerden kalma metotlarla oğullarının kız arkadaşına davranılmayacağını öğrenir.
Güle güle Instagram
ŞU an yoğun kar yağışı tüm dikkatimizi dağıttı ama yılbaşı gecesi yaşananların etkisi pek hafiflemedi. Haberlerde hâlâ en çok ilgimi çeken şey yakalanan teröristlerin haberleri. Haber harici bir şey takip edememe hastalığına yakalandığım şu günlerde başarılı bir hamle yapıp Instagram'dan soğudum. Olay biraz tekrara girdi aslında. Farklı hesaplardan sürekli aynı şeyleri takip ediyor olmak bana çok sıkıcı geliyor artık. Her gün birbirinin kopyası kahvaltı masası, sevimli kedi, güneşin doğuşuna/batışına dair manzara ya da grafitili bir duvar görmekten içim şişmiş benim. Yeni bir mecranın zamanı geldi galiba.