“Bunu en iyi şekilde şöyle açıklayabilirim, Dizi bittikten sonra bir partide ya da sosyal ortamda birbirimizle karşılaştığımızda o gecenin sonu oluyordu. Bir köşeye çekilip bütün gece baş başa oturuyorduk. Yanımızdaki diğer insanlardan özür dileyip bizim için çok özel bir insanla karşılaştığımızı anlamalarını ve gecenin geri kalanında onunla sohbet edeceğimizi anlamalarını bekliyorduk. Hepimiz için böyleydi. Bu kadar...”

Friends: The Reunion'ın sonunda, neredeyse 30 yıldır dünyanın dört bir yanında on milyonlarca insanın yüzünü güldüren dizinin, 6 kahramanından Chandler’ı canlandıran Matthew Perry, aralarındaki o çok özel kimyayı, ‘arkadaşlıklarını’ böyle anlatıyor... Sonra ‘ağlayamamasıyla ünlü Chandler’ hafifçe başını öne eğip mırıldanıyor: “Sanırım şimdi ağlayacağım!”

İşte o son bir dakikada, '6 dostumun' 10 yıl boyunca yaşadıkları dairelerinde yeniden bir araya gelip birlikte ağladıkları anda, onlarla birlikte geçip giden onca yılı, şimdi nerede ne yaptıklarını bilmediğim onca arkadaşımı düşünürken benim de gözümden yaşlar süzülmeye başlamıştı ki Perry, gözyaşlarını silmesi için uzatılan kâğıt mendili alırken, “Covid testi yapıldı mı bunun?” deyiverdi. Gözyaşlarım gülümseyen dudağımın kenarında çeneme doğru süzülürken içimden, “Daha ne kadar Chandler olabilir ki” diye geçiriyordum.

“SANIRIM ŞİMDİ AĞLAYACAĞIM”

Courteney Cox, Jennifer Aniston, Lisa Kudrow, David Schwimmer, Matt LeBlanc ve Matthew Perry’nin, 17 yıl aradan sonra, ‘gençlikleri’nin geçtiği dairede yeniden buluşmalarını izlerken kafamın içinde The Pouges'un ‘A Rainy Night in Soho’ şarkısının sözleri dönüp duruyordu: “Arkadaşlarımızın birlikte büyümesini izledik / Ve onları düşerken gördük / Bazıları cennete düştü / Bazıları cehenneme...”

Son 20 yıldır ne zaman daralsam, hayat boyumu aşsa koşa koşa Ross, Monica, Rachel, Joey, Phoebe, Chandler'ın, iki daire bir kafe arasına sıkışmış, o güzelim limanına sığınan ben, Cox, Aniston, Kudrow, Schwimmer, LeBlanc, ve Perry’yi 17 yıl sonra, ‘o meşhur’ koltukta, yeniden yan yana görünce birlikte büyüdüğüm ama geçen yıllar içerisinde kimisi ‘cennete’ kimisi ‘cehenneme’ düşen arkadaşlarımı düşündüm.

Hepimiz hayatımızın bir döneminde, 20’lerimizde, dizinin o efsanevi fıskiyesinin önünde kafamıza göre dans ettik. Ama işte şimdi geriye dönüp baktığımızda, tüm o güzel anılara rağmen, hangimiz zaman zaman içimizdeki Chandler’ı bir yana bırakıp Matthew Perry gibi başımızı öne eğerek, “Sanırım şimdi ağlayacağım” demiyoruz ki!

100 MİLYARDAN FAZLA İZLENEN DİZİ

Bugüne kadar 220 ülkede çeşitli platformlarda 100 milyardan fazla izlenen, büyük TV kanalarının ve dijital platformların yayın hakkını alabilmek için yıllık 100 milyonlarca doları gözden çıkardığı Friends ekibinin HBO Max'te yayınlanan ‘Friends: The Reunion’ için yeniden buluşmaları dünyanın dört bir yanında büyük bir heyecan dalgası yarattı. Gazeteler, TV’ler haftalardır bu buluşmayı yazıyor. Sosyal medyada oyuncuların paylaştığı fotoğraflar on binlerce ‘like’ alıyor. Buluşmanın fragmanı Youtube’da, Instagram’da, Twitter'da on milyonlarca kez izleniyor.

Dizinin müziklerinin yer aldığı Spotify’daki ‘Friends Resmi Çalma Listesi’nin dinlenme sayısı 3 yıl öncesine göre yüzde 4 bin artmış örneğin. Daha da ilginci Spotify’da Friends müziklerinin en çok dinlendiği ikinci ülke Türkiye olmuş. İlk sırada Hindistan var... Friends müziklerini dinleyenlerin yüzde 40’ı dizi bittiğinde küçük birer bebek olan 18-24 yaş gurubu...

Friends: The Reunion, benim için tıpkı Perry’nin dediği gibi kalabalık bir partide yıllardır görüşmediğim, çok özel bir dostla yeniden karşılaşmak gibiydi. 1 saat 43 dakika boyunca bir kenara çekilip eski güzel günlerden konuştuğumuz, bugünün omuzlarımıza yüklediği ağır yükleri bir kenara bırakıp, sadece ‘güzel’ anlarla dolu nostalji salıncağında tatlı tatlı sallandığımız 1 saat 43 dakika...

1 SAAT 43 DAKİKALIK NOSTALJİ YAĞMURU

Courteney Cox’un unuttuğu için odadaki masanın üzerine repliklerini yazdığını, Matt LeBlanc’ın bizim kahkahalarla güldüğümüz bir sahnede omuzunun nasıl çıktığını, Aniston, Schwimmer ve Perry’nin Ross’un kanepesini taşıdıkları sahnede gülmekten gözlerinden yaş gelmesini izlerken dışarıdaki ‘gerçeküstü’ gündemden biraz olsun uzaklaşıp hayatın kahkahalarla dolu bir şenlik olduğunu hatırladım.

Jenice ‘Oh my God’ diyerek şovun ortasına daldığı, Gunther’ın yıllar sonra Rachel’la buluştuğu, Joey’nin el ikizinin ‘hiç değişmediği’, yılların Richard’ın bıyıklarına dokunamadığı bir şenlik...

Cara Delevingne’nin ‘Armadillo’, Justin Bieber’ın ‘uydu patates’, Cindy Crawford’un ise ‘çok dar deri pantolonlu Ross' olarak podyumda yürüdüğü, Joey’nin Chandler’ın tüm kıyafetlerini giydiği -tabi ki ‘komando’ olarak- ışıltılı bir ‘fashion show’…

Phoebe ile Lady Gaga’nın ‘Smelly Cat’te düet yaptığı muhteşem bir konser...

Ve buluşmanın en büyük sürprizi... Herkesin bildiği ama kimsenin konuşmadığı bir gizli aşk itirafı... Dizinin ilk sezonlarında birbirleri için yanıp tutuşan Jennifer Aniston ile David Schwimmer’ın bir türlü kavuşamadığı ‘gerçek bir kırık aşk hikayesi...’

Kimisi ‘cennete’ kimisi ‘cehenneme’ düşen 6 arkadaşın yıllar sonra birbirlerine sarılırken ellerimizden tutup bizleri de aralarına aldıkları hüzünlü bir kavuşma...

Allah’ın belası koronavirüs yüzünden ‘arkadaşlarımız’ı kaybettiğimiz, onlardan uzak kaldığımız şu günlerde, her saniyesinde gerçek ‘arkadaşlığın’ güzelliğini hatırlatan bu 1 saat 43 dakikalık duygu sağanağında ıslanmak çok iyi geldi bana doğrusu.

EBEDİYEN ARKADAŞLIK CENNETİNDE KALSINLAR

Friends’in ilk bölümlerinde sevmediği bir adamla evlenmemek için düğününden kaçan Rachel, babasına isyan edip, özgürlüğü seçiyordu. Babasının parasını harcadığı kredi kartlarını makasla keserken çocukluk arkadaşı Monica onu yüreklendiriyordu: “Gerçek dünyaya hoş geldin. Berbattır ama onu çok seveceksin...”

10 yıl 236 bölüm sonunda, 6 arkadaş ikonik dairelerinin kapısını kapatıp bizi 'boş bir çerçeve'nin içinde 'gerçek dünyayla' baş başa bıraktıklarından beri hep "Bir gün yeniden bir araya gelebilirler mi" diye düşündük.

James Corden, Frineds: The Reunion’ın sonunda dizinin oyuncularına Ross, Chandler, Monica, Phoebe, Joey, Rachel’ın yeniden bir araya gelip gelmeyeceğini sorduğunda Lisa Kudrow, tüm karakterlerin hikayelerinin çok güzel bağlandığını ve o ‘mutlu’ tablonun bozulmasını istemediğini söyledi.

Kudrow’a katılıyorum... Yarattığı çocuk kahramanlar büyümeye başladıkları anda bir telaş duyan Charles Dickens gibi ben de Ross, Chandler, Monica, Phoebe, Joey, Rachel’ın büyümelerini istemiyorum.

En çok sevdiği kahramanlarının hayata atılacak yaşa gelmelerini hiç istemeyen, onları günlük hayatın sıkıntıları içinde bunalmış insanlar olarak düşünmek bile kendisine acı veren, küçük kalplerini dünyanın ikiyüzlülüğüyle, yalanla, parayla kirletmeyen Dickens gibi ben de Ross’un bir yerlerde ‘taşlarla oynadığını’, Chandler’ın hala ‘Monica’yı güldürdüğünü’, Phoebe’nin kendisi gibi ‘tuhaf’ çocuklarına ‘Smelly Cat’in sözlerini öğrettiğini, Joey’nin Venice Beach’te sandviç dükkanı açtığını, Rachel’ın kendi giyim markasını yarattığını, Monica’nın okul kermesinde turta satarken bile hala ‘yarışmacı’ olduğunu hayal edip onları ‘arkadaşlığın ebedi cennetine saklamak istiyorum...”

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR