İstanbul geçen hafta modaya doydu doymasına ama Ağustos 2010'da Taşkışla'da izlediğim Fashion Week'ten günümüze değişerek geldiğini de bir kez daha gözler önüne serdi. Cumartesi 'Best Of MBFW İstanbul Presendet by Amerikan Express&Curated ByVogue' defilesi ile son bulan Mercedes Benz Fashion Week İstanbul defilesinin en yoğun günü olan cuma şunu fark ettim ki, tasarımcılar yaratıcılıklarını "Magazin sayfalarında daha nasıl fazla gözükürüm" yönünde ortaya çıkarıyor. Yani "Bana daha çok ünlü gelmeli" yarışı içindeler maalesef. Tabii ki yurt dışındaki moda haftalarında da bu böyle ama orada ünlü isimlere yüzde onluk bir yer ayrılıyor. Ama biz her şeyi abarttığımız gibi bu durumu da fazlasıyla abartmışız. Bu sene bunu daha net fark ettim. Bir kere ilgili ilgisiz ve kuru bir kalabalık her zaman oluyordu ama bu sene daha fazlaydı. Ve yine moda haftasının ilk sıralarında kendini gösterdi. Detaylara gelecek olursak:




- Yer sorunu olmayacağını özellikle vurguladılar. İlk iki gün bu sorun yaşanmamış olabilir ama son iki gün arapsaçına döndü bazı defileler. Özellikle Özgür Masur defilesinde davetiyeler karıştı.




- Tasarımcılar podyuma ünlü bir isim çıkarmak için adeta birbirleriyle yarıştı. Ama bana göre kendi tasarımlarına da ihanet ettiler. Çünkü Özgür Masur defilesine çıkan Güzide Duran, "Saç ve makyajı kendi istediğim gibi yaptırırım" diyerek tasarımcının koleksiyonunu da bir nebze bozmuş oldu. Cengiz Abazoğlu'nun defilesine çıkan Wilma Elles renkli çorabıyla dikkat çekti. Ve birçok manken örnek vermem gerekirse Tuvana Büyükçınar, Atıl Kutoğlu gibi defilelerinde transparan kıyafetlerin içine iç çamaşırı giydi.


Bunları yapmak isteyen mankenlerle tasarımcının çalışmaması gerekiyor. Ama maalesef bizim ünlü tasarımcılarımız magazin basınını fazlasıyla düşündüğü için bu detayları görmezden geliyor ki bence önemli detaylar. Yani benim gidip bir ressamın tablosuna "Dur şuraya bir fırça da ben atayım" demem gibi bir şey bu.




- Özgür Masur defilesinin ön sıralarında neredeyse her kanalda yayınlanan tüm dizi oyuncuları ve şarkıcılar oturduğu için moda yazarları ve bloggerlar arka sıralara yerleştirildi. Sosyal medyaya çekim yapan birçok kişi de önünde gördüğü kafalar yüzünden çekim yapamadı. Bence çok talihsiz bir oturma planı. Bu arada Kenan Doğulu ve Beren Saat içeriye girince alkışlandılar. Allah'tan Bülent Ersoy'a şarkı söyletmediler. O da olabilirdi tabii. Ve bu ünlüler gazetelerde yer alıyor maalesef tasarımcının aylarca uğraştığı tasarımları değil.




- Pera Palas'ta yaptığı defile için tam not alan Elif Cığızoğlu'nu özellikle tebrik ederim. Çünkü podyumunu ünlü bir şarkıcı, dizi oyuncusuna değil gerçek mankenler bıraktı.




- Deniz Berdan geçen sene yaptığı koleksiyonun tamamen dışına çıkıp bambaşka bir koleksiyon hazırlamış. Yani siyah ve beyaz gibi keskin bir değişiklik var. Umarım tarzına karar verir. Bu arada defilesinde mankenlerden biri gülme krizine girdi. Biz yüzlerindeki enteresan makyajlardan ötürü gülme krizine girdiğini düşündük.




- Herkes popüler tasarımcılara ilgi gösteriyor. Ama henüz adı sanı duyulmamış tasarımcılara da yazık oluyor. Güzel ve başarılı işler yapıyorlar. Kendilerini gösterebilmek için onlar da ünlü isimleri podyuma çıkarmak için yarışıyor. Ortaya şöyle bir gerçek çıkıyor ki, kimse tasarımlarla ilgilenmiyor. Çok yazık.




- Didem Soydan yine en çok defileye çıkan manken oldu. 16 defilede yürüyerek rekor kırdı.




- Dünyada birçok moda haftasını izleyen moda yazarları ile bol bol sohbet ettim. Hepsinin ortak kanısı "Gün geçtikçe arabesk bir moda haftası yaşıyoruz" oldu.




- Ayakkabılar, müziklerin Paris Moda Haftası'nda koleksiyon sunan tasarımcılarla benzerlikler olduğu konuşuldu.




- Cengiz Abazoğul'nun Yolanthe'yi podyuma çıkarmasına hiç mi hiç gerek yokmuş.




- Hakan Akkaya'yı izlerken kendimi Rusya'da zannettim. Erkek takım elbiselerine bayıldım. Jülide Güngör'ün hazırladığı video da çok başarılıydı.




- Studio Arzu Kaprol'da gazetemizin yazarı Oben Budak da podyuma çıktı. Bence değişik, yaratıcı bir gösteri sundular. Tebrikler.




- Yüzde 70'i kadından oluşan bir organizasyonda kadınlar tuvaletinin iki tane olması hangi yetkiliye mantıklı geliyor anlamış değilim.




- Yalnızca Carlotta'nın hizmet verdiği Antrepo'ya daha çok oturma alanı koysanız daha güzel olabilirmiş. Herkes yemeğini ayakta yemek zorunda kaldı.




Bizim ikizlerin filmi de olur mu?




Kıvanç Tatlıtuğ ve İlker Ayrık'ın rol aldığı Akbank reklamı bana Danny De Vito ve Arnold Schwarzenegger'in birlikte rol aldıkları 'Twins"i hatırlattı. Ben bu ikizlere bayılmıştım. Ama bizim ikizler de müthiş. Ve bizim ikizlerin oynadığı reklam mantığına bayıldım. Kıvanç Tatlıtuğ ve İlker Ayrık'ı bir araya getirmeyi düşünen fikri kutluyorum. Bence "Twins"den şiddetli bir şekilde etkilenmişler ama olsun. Güzel bir ikiliyi de bizimle buluşturmuş oldular. İyi bir yönetmenin bu ikiliyi kandırıp kesinlikle "İkizler" sinema filmini de çekmesi gerekiyor. İyi bir gişe bence garanti.




SİZ UYURKEN




- BEJ 00.30 kalabalık olan barın bir köşesinden yürümeye çalışan bir kız önünde duran bir beyden "pardon" diye yer istedi.


Adam da "geçit yok, burada kalacaksın" dedi. Kız da "Laf mı atıyorsunuz" dedi.




- PROPAGANDA 03.00 mekânda eğlenen Fırat Çelik'in etrafı bir grup tarafından sarıldı. Fırat'ın etrafında çom sayıda kadın vardı.




- NAR PERA 01.00 çakmak satan bir çocuk herkesin arasında dolaşıyordu. Çocuk on yaşında ve sabaha kadar çalışıyormuş.


Yani siz uyurken onlar genellikle çalışıyor oluyor. Üstelik yağmurda yağıyordu.





İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR