Önceki gün şef Soner Sivrioğlu'nun "İlişkimiz eskidi boşandık" sözlerini okuyunca annem ve babam geldi aklıma. Düşünsenize 62 yıldır evliler. Beş evlat dünyaya getirmiş aynı yastığa baş koymuşlar.

Hadise ve Mehmet Dinçerler dört ay anca dayanabildi "Evlilik" kurumuna. Her şey sorun oldu. Takı sorunu bir türlü bitmedi, bitemedi aralarında. Ki benim de bildiğim evlilik böyle bir şey değil.


Ne gerekiyor "Evlilik" kurumu için, "Sabır, saygı ve sevgi" kuralı. Onlar hiçbir aşamaya adım bile atamadı.

Bu üç S'lerden biri olmadı mı olmuyor. Sonra annemi ve babamı arayıp, "Siz ne yaptınız bu işin sırrı ne?" diye sordum elbet.

Babam, "Ah kızım ah. Şimdiki nesil çok sabırsız. Ne var yürütemeyecek. Ben ananı çok sevdim, çocuklarımı çok sevdim" diye anlatırken annem de oradan, "Seversin tabii. Sen istediğin zaman hayatını yaşadın. Ben evde çocuk büyüttüm. Bana izin vermedin hiçbir şeye" diye başladı konuşmaya.

Dertli annem. Evet babam anlayışlıydı ama sonuçta karı-kocalık durumunda biz çocukların da bilmediği kadınların tolere ettiği bir durumlar oluyor elbet. Hele ki, "Eski insanlar" dediğimiz kişilerde.

Ben de anneme, "Anne evlilikten sıkıldın mı?" diye sordum, "Ah kızım sorma kızım, maalesef kızım, ah maalesef. Bu gündüz programlarını izliyorum kadın, 'Yedi kere evlendim' diyor. Böyle bir şey oluyor mu? Ben bir evlilik ile kalmışım 62 yıl. Ah nasıl kızıyorum kendime. Nasıl kızıyorum. Tamam harika evlatlarım oldu ama evlilik çok zor çok" dedi.

Sonra, "Anne ne güzel işte. Bir yastıkta 62 yıl. Millet bunu yakalamaya çalışıyor" dedikten sonra "Kızım evli olmaktan nefret ediyorum. O iş öyle değil. Yeter ben evli olmak istemiyorum, bekar olmak istiyorum. Yeter, bıktım. Ne bekarlık gördüm, ne genç kızlık gördüm, ne hayatımı gördüm. Hep evli, hep evli.. Psikoloğa da dedim. Ben evlilikten bıktım, sıkıldım diye anlattım" diye başladığında annemin gerçekten çok üzgün olduğunu fark ettim ve şöyle bir soru yönelttim:


"Anne böyle 20 yıl sonra boşananlar kızıyor musun?"



"Asla kızmıyorum. Asla sizlere kızdım mı? Ablaların boşandı kızdım mı? Eğer mutlu değillerse boşanacaklar tabii. Benim gibi koca kahrı mı çekecekler. Mesela evlilikler sözleşmeli olsun. Mesela evlilikler 10 yıl sürsün. Öyle bir anlama olsun. On sene sonra millet ayrılsın, bırak. Uyuz adamların kahrını mı çekecek bu kadınlar. Yeter ya. Kadınların çektiği yeter. Hiç üzülmüyorum, boşansınlar. Benim tanıdığım bir kadın arkadaşımın kızı şikayet ediyor. Kıza 'Ne duruyorsun boşansana ne çekiyorsun bu adamı' dedim. Kendime çalışmadığım için, okumadığım için, bu kadar çok çocuk doğurduğum için çok kızıyorum. Bunun kahrını çektiğim için. (babamdan bahsediyor) Hayatımı yaşamadığım için. Benim önümde anlatan yoktu, doğru yolu bulamadım ben. Bu doğru zannettim. Şimdi baban çok iyi biriydi. Moderndi ama ben bir yere dolaşmaya gideyim bir şey demez ama dönünce bana hayatı dar ederdi. Hiçbir şeye izin vermedi aslında. Siz verdi zannediyorsunuz ama vermedi. Çaktırmadan, çaktırmadan yaptı. Bir kadın ayakları üzerinde durmalı, okumalı, hayatı yaşamalı. Evliyken de yürüyebilir bu ama eşinin sana destek olması gerekiyor. Bir erkek, kadına destek olmazsa olmaz kızım olmaz. Sana destek olmayan, olmayacak bir adamla asla evlenme bir daha" diye diye ağladı, duygulandı.


"Ah kızım ah bu kadınlar çok çekiyor. Erkekler destekliyor gibi gözüküyor ama desteklemiyor. Çaktırmadan başarılı kadını aşağıya çekiyorlar. Kadınlar çalışsın, üretsin. Çalışan, üreten kadın illa ki, boşanacak diye bir şey yok. Ben de hayatımı yaşamak isterdim. Yaşayamadım bu yaşıma geldim" diye devam etti.

Aslında daha çok şey anlattı. Ki özellikle bizim gibi ülkelerin kanayan yarası bu.

Bazı modern gibi gözüken erkekler de aslında birçok şeye izin vermiyor. Ama ben de böyle bir kadının kızı olduğum için her zaman gurur duyuyorum.

Öncelikle annem bizi böyle bir sıkıntı yaşadığı için daha da çok ayakları üzerinde büyüttü. Her zaman "Çalışın, çabalayın. Erkeğe muhtaç olmayın" dedi.

Çok şükür beş kız evlat dünyaya getiren bir kadın annem.

Evlilikler sözleşmeli olsun meselesine gelirsek

Hatırlar mısınız bundan yıllar önce Hülya Avşar, "Evlilikler sözleşmeli olsun. 3 yıl sözleşme yapılsın" fikrini ortaya atmıştı. Ki gelinen noktada gayet mantıklı gelmeye başladı. Çünkü kadın da, erkek de mutsuz olduğu noktada boşanmak istiyor. Özellikle kadın ayrılmak istediği zaman erkeğin şiddetine maruz kalıyor. Ve bazı erkekler kadını kendilerine ait zannediyor. Hadi üç sene değil de on sene gayet mantıklı. Düşünsenize bir çocuk dünyaya getiriyorsunuz çocuk büyüyor, on yaşına geliyor. Ve daha anlayabilecek bir yaşa geliyor. Evde sürekli, kavga tartışma, mutsuzluk varsa daha ne olsun şahane. On yıllık sözleşme gayet mantıklı gibi. Sonra da yalvarırız artık "Taksimetredeki aç gel" özelliğinden sonra şimdi de "Bahşişli taksi çağır" diye saçma bir seçenek konmuş. Yani rüşvet verirsen tenezzül edecekler ancak. Pes!!! Olacak iş mi? Gerçekten bu taksi durumunu artık şirazesinden kaçtı. Ayarı yok artık. Zaten bazıları çok saygısızlar.. -Trafikte yolu kendilerinin zannederler. -Işıklar da daha, sarı yanar yanmaz korna basarlar. -Eğer arabalarının içindeyseniz saatlerce telefonda konuşurlar. -Paranın üstünü ödemezler. -Arabaların için leş gibi kokar. Pis ki ne pes. Bir de şimdi anca rüşvet verirseniz geliyorlar. Ki o da rüşveti beğenirlerse. Yani verdiğiniz parayı beğenmezlerse asla gelmeyecekler. Sırf onların gönlü olursa olacak her şey. Buna kimse dur demeyecek mi mesela? Millet kafasına göre mi takılacak yani!!! Ajda Hanım belki de size iyilik yapmıştır Bitmeyen bir kavgamız var. Ajda Pekkan ve Bülent Ersoy kavgası. Fakat bu kavgayı her zaman Bülent Ersoy kaşıyor. Zamanında Ajda Pekkan'a hakaret etmiş, Diva Bülent Ersoy tazminat ödemek zorunda kalmıştı. Şimdi yine aldı sazı eline Ajda Pekkan'a saydırıyor. Şimdi yine modacı krizi yaşandı. Ben olaya şöyle bakıyorum. Sevgili Bülent Ersoy bence Ajda Pekkan'a iyilik yaptı bu tartışmaya çıkartıp. Çünkü Kuruçeşme Arena'da giydiği kıyafetler pek hoş değildi. Özellikle sarı tulum amanda aman düşman başına. O yüzdendir ki, hiç tartışmayı uzatmayın hemen modacıyı Bülent Ersoy'a gönderin bence. Yani ben sizin yerinizde olsam öyle yapardım. Bir işin cılkı nasıl çıkar örneğidir Fevzi diye bir çocuk var. İseballe şarkısını söyleyen, hani orgun başına geçip. Şimdi de konseri varmış. Tövbe Allah'ım tövbe. Bir olayın nasıl cılkı çıkar buyurun izleyin efendim. Çocuğun hayatı nasıl karartılır. Yarın bugün okula da gitmeyecek. Eğitim de almayacak. Her zaman böyle popüler ve ünlü olacağını zanneder. Ama yarın bugün unutulacak. Başka bir Fevzi bulunacak. Yazık bu çocuğa yazık. Yapmayın etmeyin.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR