Aylar sonra normalleşme sürecine girildi.
Kısıtlı da olsa restoranlar, kafeler açıldı.
Salı sabahı sokağa çıktığımda insanların yüzü bir başka gülümsüyordu. Dükkanların önünde hummalı bir çalışma, temizlik yapılıyordu.
Ve gerçekten insanlar birbirine yeniden doğmuş gibi davranıyordu.
Dile kolay dört aydır süren kısıtlamalar çerçevesinde birçok yer ilk kez kapılarını açtı.
Kolay değil gerçekten.
Hem dükkan sahibi için hem de müşteri için.
Çoğu insandan sürekli şunları duydum:
-Sanki ilk kez sokağa çıkıyor gibi heyecanlıydım.
-İlk işim kuaföre gidip hazırlanmak oldu. Sonra da gidip bir kafede oturdum. Nasıl heyecanlandım.
-Çok garip geldi. Biraz tuhaf oldum. Biraz durdum hemen mekandan çıktım.
-Bir hafta gidilmez bir yere.
-Aslında mekanlar şimdi tertemizdir. Bu hafta gidilir ama şimdi çok insan koşa koşa gideceği için kalabalık olur.
Diye diye gün boyu bu normalleşme süreci konuşuldu.
Peki neler mi gördüm?
-Bir kere trafik inanılmaz yoğundu.
-İkincisi mekanlar kalabalıktı.
-Üçüncüsü saat yediye beş kala insanlar daha yeni yemeğe oturuyordu.
Evet evet… Düşünün yediye beş kala oturmuşun. Nasıl yiyeceksin, nasıl bitireceksin, nasıl kalkacaksın.
Böyle sıkıntılar yaşanacak. Bakalım buna nasıl ayak uydurulacak. Biraz deneyimleyim, daha kapsamlı detayları da yazacağım…
Reklamlar ünlülerden geçilmiyor
Ajda Pekkan, Nükhet Duru, Hülya Avşar, Beyaz, Serdar Ortaç, Ziynet Sali, Seda Sayan derken reklamlar ünlü simalardan geçilmiyor.
Ama çoğunluk hep 90’ların ve öncesinin en meşhur şöhretleri.
Bu isimler öyle bir zemin oluşturmuş ki, asla isimleri yok olmuyor.
Bir iş yapmasalar bile illa ki, bir şey yapıyor bir şekilde gündemde kalıyorlar.
Tüm Türkiye bu isimleri tanıyor.
Evet evet tanımayan yok. 7’den 70’e herkes tanıyor.
Yani sıradan isimler değil.
Ve bu isimler inanın yıllar sonra da olacak. Ve reklamlarda yine en çok kullanılan isimler olacak.
Çünkü öyle bir temel kurmuşlar ki, hiçbir deprem onların kurduğu bu temeli yıkamıyor.
İşte yeni neslin çözmesi gereken olay da tam da bu!
Yani zemini iyi kurmak.
Zemini iyi kurarsanız ne olursa olsun yıkılmazsınız hanımlar, beyler.
Yani “Akarken cebimi doldurayım. Ne olursa olsun” dediğiniz sürece kalıcı olamıyorsunuz. Önce yaptığınız işin kalitesi, sağlamlığı ve işinizi öz veriyle yapmak.
Öncelik bu.
Sonrası geliyor zaten inanın.
Ne iyi geldi Kıvanç
Uzun süredir görmediğim ünlülerin kendi özel Instagram hesaplarından paylaşım yapmalarına bayılıyorum.
Mesela Kıvanç Tatlıtuğ kendi sosyal medya hesabını çok yoğun kullanmıyor.
Bazıları gibi her gün paylaşım yapmıyor.
Arada yapınca da çok kıymetli oluyor.
Kıvanç, Netflix için çektiği dizi çekimleri arasında mini bir konser verdi. Nasıl güzel geldi.
Döndüm döndüm dinledim.
Meraklısına, duymayana, bilmeyene, haberi olmayana uzun süredir ekranda gözükmeyen Kıvanç Tatlıtuğ, Özge Özpirinçci ile “Bir Denizaltı Hikayesi” dizisi çekiyor. Gerçekten merakla ve sabırsızlıkla beklediklerimden.
Diğer beklediğim bir dizi
Malumunuz korona günlerinde dizi fanı olduk çıktık.
İzlemediğim dizi kalmadı.
Fransız'ı, İspanyol'u, Alman'ı…
Türk dizileri saymıyorum. Hepsini sular seller gibi biliyorum.
Ama ben en çok Kıvanç Tatlıtuğ sonrası Çağatay Ulusoy’un “Yeşilçam”ını da merak ediyorum.
Bir kere dönem dizisi. Bayılırım.
İkincisi uzun süredir Çağatay yok ortalarda.
Üçüncüsü de, asla vazgeçemediğimiz özlem duyduğumuz “Yeşilçam”ı izleyeceğiz.
Daha ne olsun!
Hepsi bir arada.
“Yeşilçam” dizisinde Çağatay Ulusoy'la birlikte Afra Saraçoğlu ve Selin Şekerci de başrollerde oynayacak.
1960'lar Türkiye'sinin gölgesinde altın çağını yaşamaya başlayan Yeşilçam’ı izleyeceğiz. Çok merak ediyorum çok.