Hani bir elbise fotoğrafı yayınlanmış ve “Elbise mavi-siyah mı yoksa beyaz-altın rengi mi?” diye sorulmuştu.


Bazıları elbiseyi mavi-siyah görüyordu.


Bazıları da beyaz-altın.



Ya da “Menemen soğanlı mı olur, soğansız mı olur?” da diyebiliriz.


Kimisi “Saçmalamayın soğanlı olur” derken


Kimisi de “Soğanlı menemen mi olur? İyice kafayı yediniz” demişti.



Eh işte aynen öyle bu absürt komedi meselesi.


Tamamen ikiye ayırıyor bizleri.



Bir dönem “Leyla ile Mecnun” vardı.


Benim asla hiç bir şey anlayamadığım ama izleyenleri kendine hayran bırakan, ciddi fanları olan bir işti.


Hatta “Ne buluyorsunuz bu dizi de?” diye sorduğumda, “Deli misin?”, “Bunların üzerine iş yok”, “Sen kesin körsün göremiyorsun”, “Leyla ile Mecnun gibi bir iş yapılmadı” diye üstüme çullanırdı eş-dost.


İşte tam bunun gibi bir durum yaşıyorum “Cinayet Süsü” filminde.



Önceki akşam kuruldum ekran başına.


Uğur Yücel var.


Binnur Kaya var.


Cengiz Bozkurt var.


Daha ne olsun.


Allahhhh bayılırım.


Aldım çekirdeğimi…


E yaptım bir tavşan kanı…



İlk beş dakika tamam.


On dakika tamam.


Olmadı ara verdim.


Şöyle bi dolandım dolandım.


Gitmiyor Allah’ım.


Neredeyse sokağa çıkıp avazım çıktığı kadar bağıracağım.



Kendi kendime “Esin saçmalama. Gerçekten saçmalıyorsun. Bak sevdiğin oyuncular. Onlara saygısızlık etme. İzle şu filmi” diyorum.


Büyük baskı altındayım.


Latte de oradan kötü kötü bakıyor.


Ama yok olmuyor sayın seyirciler.


Akmıyor, gitmiyor gitmiyor…


Sağdan sağdan bana bir şeyler geliyor...



E ben de malum şu ara en fazla değer verdiğim, beni yalnız bırakmayan en kadim dostlarım sosyal medya ahalisine “Benim bir sorunum mu var? Neyi göremedim, neyi kaçırıyorum” diye sordum…



Gelen yanıtlar sırasıyla şöyle:



-12 defa izledim. Ölüyorum gülmekten hala. İnanılmaz bir yapıt.


-Korkunç 28 dakika iyi dayanmışınız.


-İki kez sinemaya gittim. Netflix e gelmesini bekliyordum. İşimi gücümü bıraktım izliyorum. Bir kaç kez daha izlerim.


-Sinemada koltuktan düştüm.


-Sinemada ilk gün gittim. O gün bugündür bekliyorum. “Ölümüne Dünya”yı da taparak izledim. Altıma işedim neredeyse.


-Son 15 dakikası unutulmaz.


-Twitter fenomenlerinin yıllardır hepimizi geren, zeka ve espri anlayışlarını düşünürsek modası geçmiş esprilere gülmekte bayağı ustalar. Bence sende bir sorun yok. Onların bir küçük update alması lazım.


-Berbat, sıkıcı. Sen resmen iç sesimsin.


-Sinemadan çıkmayı düşündüğüm nadir filmlerden.


-Cem Yılmaz filmi paylaştı izleyin diye. Eşimle açtık “Cem Yılmaz paylaşmış” diye. Sonra eşim “Yok Cem Yılmaz filmden anlamıyor” dedi.


-Yok Esin biz de hiç izleyemedik, hiç de gülmedik. 20 dakika zor dayandım yeminle.



Sonuçta yalnız değilim…



Ve evet elbise beyaz-altın rengi.


Ve menemen kesinlikle soğansız olur.


Ve ben absürt komedi sevmiyorum arkadaş…



Acaba



-Sosyal medyada herkes canlı yayın yaptıysa.


-Herkes ekmek ustası olduysa.


-Evde spor yapma denemesine giriştiyse.


-Bazıları beyinsiz olduğunu gösterdiyse.


-Bazıları fena halde tırlattıysa.


-90’lar magazini hortladıysa.


-Herkes birbirine laf soktuysa



Şu covit 19 gidebilir mi?


Ok tamam, biz de o merak etme…



Karantina kimseye yaramadı



“Mustafa Sandal ve Emina yeniden evleniyormuş” tadında bir haber çıktı.


Tamam gülüp geçmelik bir magazin haberi adeta ama yok diretme var.


Sonra haliyle onlarda yılmış bir şekilde “Yok böyle bir şey” diye açıkladı.


Gereksiz hareketler.


Karantina da beyinler yandı..


Kardeşim adamlar tek tek açıklama yaptı aylarca. Röportajlar yaptı.


Bittiiiiiii… Bittiiiiii.


Avaz avaz bağırdılar resmen.


Ama yok..


Ben sizen söyleyeyim bu Musti-Emina olayı Serdar-Chole olayına dönecek.


Ahanda buraya yazıyorum.



Bu dönemin “Ben bilirimcileri”


Şu yaşıma geldim her zaman her dönemin 'Ben bilirimcileri' vardı Allah’a bin şükür.



Bu dönemin “Ben bilirimcileri” şöyle…



-Ben söylemiştim.


-Ben dedim.


-Ben biliyordum.


-Ben bunun böyle olacağını en başında söyledim.


-Evet evet ben söyledim.


-Ben demiştim.


-Ben bilirim.


-Ben ben ben…












İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR