2000 yılında kaybettiğimiz Ahmet Kaya’nın hayatını konu alan “İki Gözüm: Ahmet” filminin gösterimi mahkeme kararıyla engellendi.


Şükür mahkeme aklı selim bir karar vermiş.


Çünkü Ahmet Kaya’nın eşi Gülten Kaya ve iki kızı bu filmin gösterime girmesini kesinlikle istemiyor.


Ki bu filmin çekilmesine de razı değillerdi.


Ancak yapımcı inat üstüne inat çekti filmini.


Şimdi de yayınlama peşinde.


Yapımcı Ömer Demiral mahkeme kararına da tepkili şimdi de“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceğim” diyor. Şaka gibi…

Hatta yönetmen de Hakan Gürtop, “Ben Ahmet Kaya’yı çok uzun yıllar önceden tanırım. Benim 10 yaşındaki çocuğumun da, yeni neslin de bu tür filmlerle Ahmet Kaya’yı tanımaya hakkı var” diyor.


İyi de size ne kardeşim. Sen tanıyorsun ailesi senden daha çok tanıyor.


Aile istemiyor.

Bu neyin kafası?Daha da mı hecelemek lazım?


Daha da mı tek tek söylemek lazım?


Ya da durun büyük harflerle yazalım..


Beyler, Ahmet Kaya’nın “AİLESİ İSTEMİYOR”


Şimdi anladınız mı?


Mahkeme de söylemiş ama siz anlamak istemiyorsunuz.


E tabii haklısınız. 10 yaşındaki çocukların bilmesinden daha çok başka sebepler var.


En başta ciddi bir para kazanma var.


Bunu da kaçırmak istemiyorsunuz.


Siz de haklısınız!


Çünkü bu filmden sonra cepler para dolacak.


Orası kesin.


Ama bu böyle olmaz.


Çünkü aile istemiyor.


Bakın Müslüm Gürses filminde olanlar oldu.


Film yayınlandı.


Sonrasında yapımcı ile Muhterem Nur birbirine girdi.


Olan Müslüm Gürses’in adına, anısına, ismine ve saygısına oldu.


Bırakın Allah aşkına.


Bırakın.


Aileyi rahat bırakın.


Ahmet Kaya’nın anısına saygısı gösterin.


Aile istemiyor.


Bu kadar.


Uzatmayın…


Nedir yani bu inat.


Sizin yaptığınız Ahmet Kaya sevgisi değil saygısızlık.


Ailesi ve ustaya saygısızlık.


Nokta…

İki gündür şu sebepten kendimde değilim

1-Ankara Çubuk’ta babası tarafından “Erkek arkadaşı var” diye yol kenarında kurşuna dizilip öldürülen 17 yaşındaki Şeyma Yıldız’ı düşünüyorum. Şeyma’nın o güzel yüzü gözümün önünden gitmiyor. Hemşirelik bölümünde okuyan Şeyma üç ay sonra mezun olacak ve hastalara yardım edecekti. Kim bilir kaç can kurtaracaktı. Ama o canını, “Baba”, “Babam” dediği adamdan kurtaramadı. O andan itibaren kendime sorular soruyorum. Kendi 17 yaşımı düşünüyorum. Kendi babamı düşünüyorum. Ve her an şükrederim. Yapmayın, etmeyin babalar kızlarınıza bunu yapmayın… Ve artık lütfen şu cezalar çıksın. Kız çocuklarını, kadınları koruyun. Yeter. İçim ürperiyor. İçim acıyor. Kaç kız çocuğu kaç kadın daha böyle kurban gidecek. İki gündür “Batsın sizin namusunuz” demekten kendimi alamıyorum.

2-Hayat’da “İşsizim, açım” diyerek kendini yakan bir babanın görüntüsü gözlerimin önünden gitmiyor. Her şeyi bir kenara bıraktım derinlerde acayip bir üzüntü içindeyim. Elim, kolum kalkmıyor. Yaptığım her şeyi “Zorla” yapıyorum. O andan itibaren attığım adım dahi zorla… “Son olsun istiyorum”

Son on yıldır

Sizi bilmem ama son on yılı şöyle düşünüyorum da…


On yıl, gördüğümüz, sosyal medyada paylaşılan gözlerimin önünden geçip giden fotoğraflar aklıma ara ara düştüğünde.


“Allah’ım aklıma mukayyet ol” diyorum.


Öldürülen kadınlar.


Öldürülme anında kayda alınan canlan.


Sokakta kalan çocuklar.


Deniz kenarında ölen bebekler.


İşkence gören hayvanlar…


Ve daha sayamayacağım bir sürü acı!


Ben unutmuyorum.


Unutamıyorum.

Ve her seferinde “Son olsun” derken buluyorum kendimi.


Ama gerçekten son olsun istiyorum.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR