Canlı müzik olmazsa olmaz. Bu yılın da canlı müzik sahnesinde şampiyonalar var. Bunlardan biri de Simge. Simge’yi Yalıkavak Hazine’de izledim.Ayrılırken mırıldandıklarım:

-Repertuarı çok güzel. Tam da eğlence severin sevdiği şarkıları seslendiriyor.

-İzleyicinin hem kucağına hem gözüne hitap ediyor.

-Şarkı aralarında çok fazla konuşmuyor. Kıvamında ve tam yerinde bir iki cümle kuruyor.

-Çok fazla ara vermiyor. Beş dakika bilemedim 8 dakika. O kadar kısa anlayacağınız.

-Sahneyinin temposunu hiç düşürmüyor.

-İzleyiciyi bir an olsun sahneden kopartmıyor.

-Her iki-üç şarkı arasında “Söyleeeeee” diye izleyiciye sesleniyor.

-Öyle bir “Öpücem” diyor ki, her an yanınıza gelip sizi öpücekmiş hissine kapılıyorsunuz.


Bitse de gitsem


Yılların ustası Selami Şahin. Sizi bilmem ama ben zaman zaman özlerim Selami Şahin sahnesi izlemeyi. Hem Selami ustayı çok severim hem de şarkılarını. Her söylediği şarkıda ve her seferinde birçoklarınız gibi “İşte bu, şarkıya bak, vay vay vay bu şarkıda ustanın. Olacak iş değil nasıl sözler bunlar. Bu sözler nasıl yazılır. Nasıl güzel duygular bunlar” diye diye dinliyorum. Efkarlanırım. Kendimden geçerim. O an o şarkılara kendimi tamamen kaptırır hiç bir şey düşünmem. Ve tam da bu noktadayken yine çok özlemişken koşa koşa gittim Bodrum People sahnesine. Ama o da ne!Usta aynen şu havadaydı:

-Bitse de gitsem.

-Aman bir şarkılardan daha fazla da söylememem hiç boşuna çoşmayın.

-Evet evet bu şarkıda benim ama bu kadar daha da fazla söyleyemem.

-Yeter size bu kadar hadi bay bay. Dedi ve gitti.

Anlayacağınız 90 dakika sahnede kaldı ya da kalmadı. Tadı damağımızda mı kaldı, yoksa ne oldu inanın ben anlamadım. Gerçekten anlamadım. Çünkü ustanın gerçekten “Bitse de gitsem” havası vardı bu ve bu duygu çok fazla izleyiciye geçti. Selami Şahin bir anda sahneyi bitirence “Bir daha bir daha” temposunu tutanların da elleri boşta kaldı. Sanırım sahneden iner inmez çoktan gitmişti Selami Şahin kimse oralı olmadı.


Kahvaltıdan daha fazlası


Şimdiye kadar birçok mekanı açtı. Hepsinde de farklı detaylar vardı.Ancak bu kez yaptığı mekana bayıldım. Kimden mi bahsediyorum Tayfun Topal’dan. Bozukbağ Kahvaltısı’nda yok yok. Serpme kahvaltı severlerin zaten vazgeçemediği bir yer ancak Bozukbağ’da mini bir hayvanat bahçesi var. Meyve ağaçları var. Domates, biber, patlıcan, salatalık, kavun gibi envai çeşit sebze-meyvenin olduğu mini bir tarla var. Harika bir kahve içme alanı var. Çocuk parkı var. Varda var. Kahvaltı etmeyediye gidiyorsun uzun saatler içerisinden çıkamıyorsun. Adeta küçük bir ormana giriyorsun.Çoluk, çocuk insanlar nasıl güzel dakikalar geçiriyorlar anlatamam bayıldım. Kahvaltılarını yapıp dalıyorlar ağaçların arasına. Tavukların kümeslerine. Çocukların ellerinde yumurtalar. İsteyen tarlaya girip domates, biber topluyor. Evine götürüyor. Gerçekten bayıldım. İnanılmaz güzel olmuş.


Kanat deyip geçmemem gerek


Bundan iki yıl önce duydum Fiko Ocakbaşı’nın namını. Çünkü Alaçatı’da bir mekan açmıştı Fiko. Yani Fikret Aydoğdu. O sebeple duydum. Gerçekten işinin ustasıydı. Ama Alaçatı’da olmadı sonra dümeni İstanbul Yeniköy’e kırdı. Ve olay bambaşka bir boyuta taşındı. İlk açıldığı günden bu yana tıklım tıklım dolup taştı. Ünlüsü, ünsüzü mekanı doldurdu. Şimdi de Yalıkavak’ta bu sene Bodrum’un en gözde mekanı oldu. Cenk Öztanık ile ortak bir oluşum içine giren Fiko gördüğüm kadarıyla akşam yemeğinde Bodrum’un un çok uğranılan mekanı oldu. Birçok kişi “Bodrum kan ağlıyor” derken Fiko Ocakbaşı’nın yüzü güldü.

Ama kanat deyip geçmemek gerek. Ki ben tavuk yemem ama Fiko’da hayır diyemedim. Kaç kanat yedim bilmiyorum.

Gayet keyifli ve güzel olmuş. Gönül rahatlığı ile tavsiye edebileceğim bir yer.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR