İstanbul’da doğmuş, büyümüş ve yaşayan biri olarak.


Hatta gece, gündüz demeden şehrin birçok yerinde dolaşan popüler kültüre hizmet eden bir gazeteci olarak.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’ndan;

-Daha temiz bir İstanbul istiyorum.


-Taksim Meydanı’nın eski haline dönmesini istiyorum. Daha yeşil, daha yaşanabilir, daha medeni, daha güzel olmasını arzu ediyorum.


-Atatürk Kültür Merkezi’nin bir an önce hayata geçmesini istiyorum.


-Şehirde daha çok kültür ve sanata yer verilmesini istiyorum.


-Bir dönem sahil hattında bulunan gece kulüpleriyle, konser alanlarıyla göz dolduran, hatta yurt dışında bile adından söz ettiren İstanbul’un yeniden bu anlamda eksiklerinin giderilmesini istiyorum.


-7-24 yaşayan İstanbul’da bundan yıllar önce olduğu gibi yine korkmadan rahatça dolaşmak, gece yarısı evime dönmek istiyorum.


-Sigara kokan değil mis gibi kokan taksilere binmek istiyorum.


-Meydanlarda turist bekleyen taksici avından kurtulmak istiyorum.


-Yağmur yağdığı zaman mağdur olmak istemiyorum.


-Trafiğin çekilebilir bir boyuta getirilmesini istiyorum.


-İstanbul’un daha çok yeşillenmesini istiyorum.


-Her boş alana bir inşaat değil park, bahçe yapılmasını istiyorum.


-Avrupa Yakası’nda da rahatlıkla bisiklet kullanmak istiyorum.


-İnsanların kapılarının önüne çöp atmamasını çöp atanlara ceza kesilmesini istiyorum.


-Memlekette ki, tabela kirliliğine çözüm bulmasınız istiyorum.

Elbet İstanbul’un birçok sorunu var. Ben de devam etsem sayfalar yetmez. Ama en azından bir İstanbullu olarak bunları hak ediyoruz diye düşünüyorum.

Fero çılgınlığı

Her dönem bir rap yıldızına tutuluyoruz toplum olarak. Şimdilerde 'Ben Fero' diyor başka da bir şey demiyoruz.


İlgili ilgili herkes Fero dinliyor.


Geçtiğimiz hafta Küçük Çiftlik Parkı’nda Fero çılgınlığına tanık olduk.


Tıklım tıklımdı.


Herkes bir ağızdan şarkılarını söylüyordu.

Hatta Demet Akalın bile “Adımı hiç bu kadar kalabalık bir ağızdan söylememişti” diye paylaşım bile yaptı.


Malum Fero’nun Demet Akalın adını verdiği şarkısı dillerde.


Aslında daha birçok şarkısı dillerde.


Hatta mekanlarda DJ’lere şampanyalar gidiyor Fero’nun şarkıları çalsın diye.


Bu dönemin yıldızları kesinlikle Fero ve tabii ki Ezhel


Fero 19 Temmuz da Alaçatı Zilly’de sahneye çıkacak.


Biletleri Biletix’ten satışa sunulduğu anda tükenmiş.


Tanıdığım, tanımadığım herkes “Zilly’ye yer bulamıyoruz. Fero’da gitmemiz lazım” diye bana soruyor.


Dönem dönem yap yıldızları şaha kalkıyor ama çok uzun soluklu olamıyorlar.


Bakalım Fero çılgınlığı ne kadar devam edecek.

Koleksiyoner



Çoğu insan koleksiyonerdir.


Sanat eseri koleksiyonerleri vardır mesela. Pahalı bir zevktir bana göre.


Mesela saat koleksiyonerleri vardır onlar da benim için pahalıdır.


Ama sıradan çok pahalı olmayan koleksiyonları olan kişiler de gazoz kapağı, peçete, kahve fincanı, kartpostal toplayarak kendilerini koleksiyoner ilan etmişlerdir.


Ki haklılar.


Hakları.


Onları o kadar toplayıp, bir de korumak kollamak önemli.


Benim şu hayatta sadece ve sadece çocuk olduğum dönemlere ait bir pul koleksiyonum vardı.


İlginç pulların bulunduğu minik defterimi de hala saklarım mesela.


Koleksiyon merakım o kadar sınırlı kalmış.


Mini mini bir defter.


Sonrası yok.


Yani koleksiyoner olma yolunda bir adım atmamışım.


Şimdi diyeceksiniz ki ne alaka, nereden çıktı bu muhabbet.


Hamdi Alkan’dan.

Sağ olsun benim şimdiye kadar duymadığım, hiç farkına varmadığım bir koleksiyonerlikten bahsetti.


Hamdi Alkan, eşi Selen Görgüzel’i, Enis Fosforoğlu’nun tabutu başında poz verirken çektiği fotoğraf için “Eşim koleksiyoner” açıklaması yaptı.


Önce “Şaka yapıyor” zannettim.


Sonra da “Olabilir tabii” dedim.


Kınamıyorum asla.


Yani yaşım büyüdükçe, bu hayatta tuhaf şeylere şahit oldukça kınamayı da şaşırmayı da bıraktım.


İnsanların değişik beğenileri, merakları, tarzları var.


Belli ki, sevdiği dostunun cenazesinde çektiği fotoğrafı albümüne koyacak.


Sonra da evine gelen eşine dostuna gösterdiği aile albümünde “Bak bu da sevdiğim abimim cenaze. Çok iyi adamdı. Çok severdim. Baba gibiydi” diye hüzünlenerek anlatacak.


Malum bizim Türk halkının geninde vardır. Eve gelen misafire aile albümünü sunmak.


Bu Instagram'ı da o yüzden sevip sahiplendik. Albüm gibi kullanıyoruz.


Tanıdık, tanımadık açıyoruz gönlümüzü, kendimizi, kalbimizi.


Yani bu sebeptendir ki:


Olabilir tabii!


Kınamıyorum!


Yani kınamamaya çalışıyorum.


Anlıyor muyum beni?


Kınamıyorum.


Olabilir tabii!


Kınamıyorum.


Hatta “Tövbe tövbe”, “Allah Allah” diye laflar bile söylemiyorum.


O derece manasız bir açıklama, o derece manasız bir koleksiyon bana göre.


Ama seveni, tercih edeni var demek.


Bunu da öğrenmiş olduk.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR