Önceki gün Fatih Altaylı’nın köşesini okurken bunu bir kez daha anladım ki, “Evet kızgın ve öfkeli” bir çoğunluk var.

Eğlenceli, neşeli olanlara da tahammülü yok bu kızgın ve öfkeli çoğunluğun.

Hep stresli olmak istiyorlar.

Uzun yıllardır da bu böyle.

Ama eskiden bu böyle değildi.

Gerçekten yoktu.

Uzağa gitmiyorum.

Şunun şurasından on sene öncesinden bahsediyorum. Kimse bu kadar kızgın ve öfkeli değildi.

Ama maalesef her sene daha çok kızgın ve öfkeli oluyor insanlar.

Yani 2019’da iyi gelsin dedik ama daha bir kızgın daha bir öfkeli daha bir hırçın geldi.

Allah yardımcımız olsun.

Yeni yıl gecesi taksi çılgınlığı

Ben yeni yıl gecesini İstanbul’da karşıladım.

Nişantaşı, Taksim, Arnavutköy, Harbiye gibi birçok yerde bulundum.

Evet diyeceksiniz ki “Nasıl yaptın tüm bunları yollar kapalı değil miydi?”

Evet kapalıydı. Ve hatta hatta taksi çılgınlığı yaşanıyordu.

Şöyle ki anlatıyorum.

Nişantaşı’nda başladı maceram.

Yeni yıla girdikten sonra Harbiye’de İsmail Alper’in Flame’deki partisine gittim.

Oradan da sırf taksi bulamadığı ve Nişantaşı gelemediği için Arnavutköy’e birini almaya gittim.

Yani saatler 03.00’ü gösterdiğinde taksiye atladım ve Arnavutköy’e gittim.

Yolda on polis kontrolünden geçtim.

Arnavutköy’e ulaştım.

Alacağım kişiyi aldım ama yollardaki insanları görünce içim parçalandı. Çünkü herkes taksi arıyordu. Ya da otostop çekmeye çalışıyordu.

Ama nafile. Yollar kapalı olduğu için hiç bir araba gelemiyordu ve gelmek de istemiyordu.

Şunu demek istiyorum.

Yeni yıl gecesi sokaklarda olan için ve özellikle bu bölgelerde olanlar için ciddi taksi sıkıntısı yaşandığı bir gün oldu.

Pul ve payetten geçilmeyen gece

Yılbaşı gecesi hem sosyal medyada hem de sokaklarda gördüğüm kadarıyla pul-payet patlaması yaşandı.

Kadınların üzerinde illa ki pul, payetli bir detay vardı.

Ya da komple puldan, payetten oluşan bir elbise vardı.

O gün ben kendimi cidden kötü hissettim.

Çünkü simsiyah bir elbise asla parlak olmayan bir detay ile karşıladığım yılbaşında kendimi çok yalnız hissettim.

Zaten “Senin neden üzerinde “pul-payet yok” bakışları fazlasıyla kendimi kötü hissetmeme sebep oldu.

Ahmet Kural sen kendine inanıyor musun?

Ahmet Kural’ın yeni yılın ilk günü Sabah Gazetesi’nde Ömer Karahan’a verdiği röportajı okurken içimden bir ses nedense kendisine inanmamam gerektiğini söyledi.

Çünkü olayın ilk gününden bu yana yaptığı, söyledikleri ve sonrasında geldiği nokta o kadar çelişiyor ki!

Keşke bir erkekle değil de, bir kadınla röportaj yapsaydı Ahmet Kural.

Ya da tamam.

Şimdi de benimle ya da bir başkasıyla röportaj yapsa.

Ama biz daha kendisinin avukatına bile ulaşamıyoruz.

O derece konuşmak istemiyorlar.

Sadece kendilerini koruyan, kollayan kişilerle konuşmak istiyorlar.

Ama öyle olmaz ki Ahmet Kural.

Bu olayda tarafsız olmak gerekmez mi?

Ortada bir şiddet var.

Ne olursa olsun kabul görülemeyecek bir şiddet.

Acaba sen kendine sonrasında nasıl inanıyorsun. Ben en çok ona şaşırıyorum.

Burcu-Sinan evliliği

31 Aralık günü “Burcu Kıratlı ile Sinan Akçıl evlendi” diye duyurmuştum hatırlarsanız.

Olayın gecesinde taraflar yani saatler tam gece yarısını gösterdiğinde fotoğrafları paylaştılar.

Ki amaçta buydu zaten.

Yazımda da anlatmıştım.

Bir haftadır gizli tutuyorlar çünkü yeni yılın ilk saatlerde taraflar duyurmak istiyor demiştim.

Ben biraz sürprizi bozmuş oldum ama olsun. Onlar güzel fotoğrafları gece yarısından sonra tüm halka arz ettiler. Tıpkı planladıkları gibi.

Bu arada Burcu anında sosyal medyada soyadını Akçıl yapmış.

Şaşırdık mı? Tabii ki hayır.

Artık olmazsa olmaz.

Evlendikten sonra artık soyadını değiştirmeyene şaşırıyoruz.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR